Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Anomali

Anomali


YORUM | PROF. MEHMET EFE ÇAMAN

Normal olandan, standart olandan, alışılageldik olandan sapma, olması gerektiği gibi olmama durumu anlamına gelen anomali, genellikle ne olduğuna karar veremediğiniz görüngüler – fenomenler ya da olgular – için kullanılan bir kavram. Bir şeyin ne olduğunu değil, ne olmadığını tasvir eder.

Birçokları Türkiye’nin ne olduğunu izah etmeye çabalıyor. Gerçekten de Türkiye’nin rejimini, toplumunu, ekonomisini, hukuk sistemini, partilerini, muhalefetini, kurumlarını, ordusunu, akademisini, bilimini, bürokrasisini, dış politikasını, kısacası aklınıza gelen her boyutunu yazıp çiziyoruz. Fakat bu konularda birbiriyle çelişen birçok düşünce oluyor. Haliyle daha önce var olmayan bir şeyleri betimlerken, net tanılar koyamıyor, dolayısıyla birbirinden farklı, hatta birbirine tezat yorumlar yapıyoruz. Bunun nedeni şu:  Türkiye’nin ne olduğuna karar veremiyoruz. Türkiye’ye ilişkin ya da Türkiye’yle bağlantılı hiçbir şey hakkında bir kesinlik yok. Bu nedenle belki de Türkiye’ye bir anomali olarak bakarak, onun ne olduğundan ziyade ne olmadığını araştırabiliriz.

Bir şeyin ne olmadığını araştırmak için bir mukayese yapmak gerekir. Mesela armudun tek başına ne olmadığını inceleyemezsiniz. Ama yanına bir elma getirin, bakın bu sorun hemen çözülür. Armudun elmadan farkını anlattığınızda, onun ne olmadığını ortaya koyarsınız. Bu durumda Türkiye’nin ne olmadığını izah etmek için bir referans noktası tayin etmemiz lazım. Bu da bir tür ideal-tipik devlet olabilir. Birinci incelemede bu yöntemi izleyelim.

Bir şeyin ne olmadığını araştırmanın diğer bir yolu da, onu daha önce olduğu bir evreyle mukayese etmektir. Mesela armudun tek başına ne olmadığını araştıramazsınız, ama eğer örneğin armut çürümüşse, onu çürümeden evvelki durumuyla karşılaştırabilirsiniz. Bu durumda çürük armudun artık ne olmadığını – çürük armutla taze armudun farkından yola çıkarak – ortaya koyabilirsiniz. Bu durumda Türkiye’nin ne olmadığını izah etmek için daha önceki bir dönemdeki Türkiye’yi referans noktası olarak belirler, bu şekilde artık ne olmadığını ortaya koyarsınız. İkinci incelemede de bu yöntemi takip edelim.

Birinci incelemede ideal-tipik referans noktamız liberal demokratik bir devlet olsun. Bu devleti mono-etnik olmayan ve ademi merkeziyetçi, federal, anayasal-liberalizmin uygulandığı bir örnek olsun. Birden çok etnik grup olması bu devletin civic bir kimlik inşa etmesini zorunlu kılar. Bu tür devletler politik değerleri ön plana çıkartır, coğrafi aidiyete atıfta bulunur, bireysel özgürlükleri merkezine alır, gücü sınırlandırılmış iktidarla yönetilir. Toplumları çoğulculuğa dayalıdır. Çoğunluk dayatmasını değil, çoğulcu konsensüsü – uzlaşıyı –  esas alır. Federal yönetim, bölgesel-etnik farklılıkların ifadesine olanak tanır. Eğitim, kültür, dil, folklor, müzik, sanat gibi insani alanlarda farklı ifadelere kapıları ardına kadar açar. Farklıkların dışında, ortaklıkları siyasal kültürle, seküler devletle, kamusal alanın nötr hale getirilmesiyle, bir dinin ve kültürün yönetsel ve kamusal alanlarda referans alınmamasıyla vurgular. Buna göre devletin görevi bir dinin, ırkın, etnik grubun, dilin vs. misyonerliği değildir. Bilakis, devlet tekniktir ve gücü itibarıyla küçüktür.

Türkiye rahatlıkla anlaşılacağı üzere bu tür bir devlet ve toplum yapısına sahip değil. Türkiye, mono-etnik bir kimlik üzerine inşa edilmiş, merkeziyetçi – üniter – bir devlet tasarımıdır. Birden çok etnik ve dini gruba sahiptir. Ana gruplar olarak Türkler ve Kürtler, Sünniler ve Aleviler başattır. Ama oransal olarak daha küçük de olsalar, çok daha fazla etnik ve dinsel-mezhepsel grupçuklar mevcuttur. Türkiye politik değerleri değil, ırksal-etnik kimliği ön plana çıkartır, coğrafi aidiyete atıfta bulunmaz, kolektif çıkarların devlet tarafından formüle edilen çıkarlarını esas kabul eder. Çoğunlukçuluğu esas alır. Demokratik süreci azınlığın üzerine tahakküm kurma olarak silahsallaştırır. Bu sistemde uzlaşı değil çoğunluğun veya güçlünün azınlık ya da zayıflar üzerindeki tahakkümü esastır. Üniter yönetim bölgesel-etnik farklılıkların ifadesine olanak tanımaz. Bilakis onların asimilasyon sürecinde eritilmesini ve yok edilmesini hedefler. Eğitim, kültür, dil, folklor, müzik, sanat gibi insani alanlarda farklı ifadelere kapıları sonuna kadar kapatmaya ve kapalı tutmaya çabalar. Enerjisini bu amaca kanalize eder. Ortaklıkları siyasal kültürle, seküler devletle, kamusal alanın nötr hale getirilmesiyle değil, bir dinin ve kültürün yönetsel ve kamusal alanlarda referans alınmamasıyla yapay olarak yaratmaya çalışır. Tüm bunlar devletin güçlü olmasını gerektirir. Buna göre devlet politik-ideolojiktir ve dallı-budaklıdır.

İkinci incelemede referans noktamız Türkiye’nin 1999-2010 dönemindeki 10 yıllık süreci olsun. Bu dönemde Türkiye Avrupa Birliği yöneliminde olan, ekonomisi görece istikrarlı, demokratikleşmesi belirli bir düzeye erişmiş, insan hakları karnesi oldukça normalleştirilmiş, sivil toplumun, medyanın, akademinin, çoğulculuğun değerli addedildiği ve görece korunduğu, anayasal devlet mimarisi mevcut ve işlevsel olan bir ülkeydi. Bu ülkede mutlaka daha önceki dönemlerden devralınan kronik sorunlar mevcuttu, ama bu sorunların çözümünde oldukça mesafe kat edilmişti. Avrupa Birliği ile müzakerelere başlamış, Kopenhag demokrasi kriterlerini asgari ölçüde karşılamayı başarmış, komşularıyla sorunlarını diplomatik yöntemlerle çözme kararlılığında olan, ekonomisini her yıl ciddi oranlarda büyütürken, makro ekonomik göstergeleri oldukça olumlu seyreden, kişi başı ulusal gelirini cumhuriyet tarihinin en üst düzeyine çıkarmış bir devletti.

Şimdi bu iki referansa göre de bambaşka bir ülke var ve işte orada, tam karşımızda duruyor ve bize bakıyor.

Anomali; normal olandan, standart olandan, alışılageldik olandan sapma, olması gerektiği gibi olmama durumu olarak tanımlanıyor demiştik. Türkiye bugün nedir, belki üzerinde anlaşamıyoruz. Ama ne olmadığında anlaşabiliriz. Türkiye birinci referans noktasına göre de, ikinci referans noktasına göre de bambaşka özellikler gösteren bir vakadır. Bu anlamda bir anomalidir. Türkiye’nin normali bu değildir. Türkiye’nin standardı bu değildir. Türkiye’de alışılageldik olan bu değildir. Türkiye’de olması gereken bu değildir.

Türkiye bugün anayasal-liberal bir demokrasi değil. Yargısı bağımsız bir ülke değil. Güçler ayrılığı ilkesinin geçerli olduğu, gücü sınırlandırılmış bir iktidara sahip değil. Türkiye insan hakları normlarına ve uluslararası ve ulusal müktesebata uygun hareket eden bir aktör değil. Türkiye temel hak ve özgürlüklerin uygulandığı bir memleket değil. Türkiye’de medya-basın, akademi özgür değil. Türkiye’de Kürtler fiili bir Apartheid rejiminde var olma mücadelesi veriyor. Ülkede civic bir aidiyet değil, Türk-üstünlükçü, asimilasyoncu, retçi, rijit nasyonalist ve İslamcı bir rejim iktidarda. Bu iktidar kendi rejimini yaratmış ve konsolide etmiş vaziyette. Bu rejimin ideolojik diskuru resmi tarihe eklemlenmiş durumda. Muhalefet de bu rejimin çizdiği sınırlar içerisinde hareket ediyor, yani rejim diskuruna muhalefet etmiyor.

Bu ülkede yüz binlerce siyasal tutuklu, KHK’larla ihraç kamu çalışanı ve aileleri, yüzlerce medya mensubu, akademisyen, yazar, siyasi, yargıç, savcı, sanatçı, öğrenci cezaevlerinde. Aile boyu takibat politikasına (Sippenhaft) maruz kalan milyonlar var.

Bu ülke artık AB normlarını gerçekleştirmeye yönelmek yerine, komşularında vesayet savaşları yapan, Suriye’de, Libya’da, Azerbaycan’da ve diğer bölgelerde terörist İslamcı cihatçılarla işbirliği yapan, Sünnici-Türkçü, neo-Osmanlıcı, yayılmacı ve revizyonist bir dış politika güden, çevresine istikrar değil istikrarsızlık dağıtan bir aktör. Suriye’de ve Irak’ta askeri bir yayılmacılık eğiliminde, Yunanistan’ın deniz ve hava sınırlarını ihlal etmeyi alışkanlık haline getirmiş olan, tehditkâr ve tacizci tutumunu alışkanlık haline getirmiş bir ülke. Kıbrıs’ta, Suriye’de ve Libya’da uluslararası hukuka aykırı olarak asker bulunduran, komşularının egemenlik haklarını ihlal eden ve onların altını oymak için fırsat kollayan bir tutum izliyor.

Kısacası gerek içeride, gerekse de dışarıda, bu anomali tehlike saçıyor. Türkiye’de olmayan özelliklerden yola çıkarak ortaya koyduğumuz bu anomali, olması gerekenlerin tam aksi ve normalin zıddı. Bu anomaliden memnun musunuz? Bu anomalinin vatandaşı olmak nasıl bir duygu? Çocuklarınız bu anomalide güvende mi? Bu anomali size nasıl bir gelecek vaat ediyor?

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version