“Savaş başkasının sırtından kazanmak isteyenlerin yüzünden çıkar.”
Napoleon Hill
Hayatımızı oldukça etkileyen ve daha da etkileyeceğini düşündüğüm, savaşan ülkelerin dışında çok bileşeni olan bir savaşı, Ukrayna Rusya savaşını izliyoruz. İzliyoruz kelimesini özellikle kullandım. Bu savaş gerçekten medyatik bir savaşa dönüşmüş durumda. TV kanallarında savaş hakkında bazen doğru bilgi verildiğini, bazen de savaşın etkisini artırmak için video oyunlarından kesitlerle heyecan yaratmaya çalışan kirli medyayı görüyoruz.
Emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş’un Kiev için yaptığı “Bu bölgede bütün dağların, ırmakların ismi Türkçe verilmiştir, Kiev’in adı ‘Kıyı-Ev’dir.” yorumu da savaş ve tarih konusunda bilgi kirliliğinin kanıtı niteliğinde.
Gelelim bu savaşta kim haklı sorusuna.
Gerçekten savaşta kimin haklı, kimin haksız olduğunu yazmadan evvel geçmişi hatırlayalım.
Varşova Paktı’nın dağıldığı yıllardı. Sanırım bu yazıyı okuyan birçok dost o dönemi hatırlar. Daha sonrasında da SSCB’nin dağılması süreci başlamıştı. Tüm dünya abu süreçlerden sonra silahsızlanmanın artacağı beklentisine girmişti. ABD’nin propaganda rüzgarının etkisiyle, umut edilen bir dünyada yaşayacağımızı düşündük. SSCB’nin, Rusya’ya dönüştüğü ilk yıllarda aslında SSCB’nin bir balon olduğu algısını bizlere dayattılar. O dönem Rusya dağılmanın etkisiyle zor dönemler yaşadı.
Dağılma döneminde Rusya’ya verilen sözlerin tam da aksine Rusya’nın etrafı yıllar geçtikçe, NATO üsleriyle gelecekteki olası durumlar bahane gösterilerek kuşatıldı.
Gürcistan örneğinde gördüğümüz üzere, Rusya hiçbir zaman bu durumdan memnun olmadı. Siyasi stratejisini, bölgedeki gücünü konuşturarak, AB veya NATO yanlısı iktidarlara ders verdi. Bunun en son örneği olarak da Ermenistan’da yaşananları gösterebiliriz. Karabağ-Azerbaycan savaşında Ermeni tarafının Avrupa yanlısı başkanı Nicol Paşinyan’a ders vermeyi ihmal etmedi. Son savaşta hem Ermenistan hem de Azerbaycan topraklarına stratejisiyle Rus askerini savaşmadan konuşlandırdı. Artık her iki ülkede Rus gücü var.
SSCB dağıldıktan sonra Rusya, en son Ermenistan’da uyguladığı benzer siyasi ve askeri manevraları Rusya’dan ayrılan her ülkede ustalıkla sergilemeyi sürdürüyor.
Rusya, hiçbir zaman kendinden ayrılan ülkelerin gerçek birer ülke olmasına izin vermedi. Kırmızı çizgisi olan tarihsel açıdan da önemi olan Ukrayna’nın da AB ve NATO ile, yani aslında Amerika ile olan işbirliği kendini güvensiz hissetmesine vesile oldu. Bu savaşın patlak vermesi, SSCB dağılırken NATO’nun verdiği sözleri tutmaması ile birebir ilintili aslında.
GELECEK NEYE EVRİLİR BİLİNMEZ
Ukrayna’nın senarist, oyuncu ve medyatik Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy, son zamanlarda Batı ile kurduğu ilişkilerine güvendi. Bir de üstüne, Rusya’nın travmalarını görmeyerek diplomatik dilden uzaklaşınca, 2. Dünya Savaşı’nın baskıcı halinin temsilcisi, eski kafalı Vladimir Putin’i kızdırdı. Ve savaşı başlatan sürece vesile oldu.
Bu savaş, hem Türkiye hem de Avrupa için o kadar önem kazandı ki savaştan öte, ülke ekonomilerini direkt etkileyecek bir hale dönüştü. Şu ana kadar 3. Dünya savaşına dönüşmemesinin sebebini, paralı lejyoner askerler hariç, AB ve NATO askerlerinin direkt Rusya’ya karşı savaşmamasıdır. Gelecek neye evrilir bilinmez.
Rusya’ya uygulanan, bazıları doğru fakat çokça da garip ambargolar nedeniyle savaş ne yazık ki daha da alevleniyor. Medyatik savaşta şimdilik medya alanında ilk kazananı Zelenskiy’dir demek hiç yanlış olmaz. Genç Cumhurbaşkanı, dünyayı harekete geçirmeyi başardı. Eski tip politikacı Putin ise, kesinlikle çok rahat ders vereceğini sandığı Ukrayna’yı kolayca ele geçiremeyeceğini gördü.
Bu durum, işlerin aslında daha da kötü bir hal almasına vesile olacak gibi görünüyor. Uygulanan yaptırımlar ve Zelenskiy’nin medyadaki üstünlüğünden dolayı, Putin’in daha da öfkelenip saldırganlaşması muhtemel. Zelenskiy, haklı olduğu bir savaşın aslında zamanlaması yanlış olduğu için 3. Dünya Savaşı’na dahi sebep olabilir. Zelenskiy, hiç hazır olmadan girdiği bu savaşta, binlerce sivil insanın ölümüne vesile olmayı da sürdürüyor.
Bu savaşın birinci sorumlusu NATO’dur. ikinci sorumlusu Putin olduğu kadar Zelenskiy’dir de…
Zelenskiy’nin 27 NATO ülkesiyle kurduğu diplomasinin, bugünlerde kısmi olarak meyve vermesini sadece Ukrayna için değil, dünya için de olumlu bir gelişme olarak görmüyorum. Bu yaklaşımlar, Putin’in hedefini daha da büyütebilir. Özellikle Ukrayna’ya destek verenlerin Rusya’ya uyguladığı ambargoyu savaş sebebi olarak gördüğünü kendisi de söyledi.
Peki bu konuda Türkiye nasıl bir dış politika sergiliyor? Her iki ülkenin de Türkiye için velinimet olduğu kuşkusuz. Her iki ülkeyle arayı bozmayayım yaklaşımıyla tarafları Antalya’da masaya oturttu. Bu masada Belarus’da olduğu gibi ilerleme kaydedilemediği gibi umarım savaşın alevlenmesine vesile olunmaz.
Türkiye Ukrayna’ya silah satışı yaptığı için Putin hiçbir zaman diplomaside Türkiye’yi tarafsız görmeyecektir. Evet, Putin hiçbir zaman Türkiye’den de vazgeçmedi ama derinleşmesi muhtemel savaşta Türkiye’nin bu tutumunu iyi niyetli görmez.
Ukrayna, yani çok bileşenli AB ve NATO ülkeleri de Türkiye’nin bu dış politika tavrının doğru bir tutum olmadığını düşüneceği için inandırıcı bir ülke olmadığına kanaat getirecektir. Türkiye savaşın devam etmesi durumunda taraf olması gerekeceği bir yol ayrımına eninde sonunda getirilecektir.
Bu savaş, Türkiye’nin enerji anlamında elinin ne kadar zayıf olduğunu gösterdi. Türkiye bu savaşa ekonomik haliyle de, enerji ihtiyacı açısından da kötü bir dönemde yakalandı.
Bir yandan da değişen dünyada, değişmeyen şeylerden bir tanesinin de enerji ihtiyacı olduğunu görüyoruz. Dünya tehdit altında var olmaya devam ediyor.
Savaş karşıtları, dünyanın her yerinde ne yazık ki baskı altında. Ülkemizde dahil olmak üzere savaş karşıtlarının çabalarının önü kolluk güçleriyle engellendi. 4. Dünya Savaşı’nın taşlarla ve sopalarla olacağı tezinin sahibi Albert Einstein haklı çıkmasını istemiyorsak, NATO ve AB, Ukrayna ve Rusya meselesini sadece bu iki ülkenin sorunuymuş gibi görmeden, akılcı bir yol haritası çizmesini umut etmek durumundayız.
Yazımın sonunda 8 Mart Dünya Kadınlar günü vesilesiyle, başta coğrafyamızda ilk kadın hakları mücadelesini başlatan Ermeni Gazeteci ELBİS GESARATSYAN, HAYGANUŞ MARK, SURPUHİ DÜSAP, ZABEL YESEYAN, ZABEL ASADUR olmak üzere 1915’de aileleri katledilerek zorla evlendirilen, katledilen tüm kadınla saygıyla anıyorum.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***