Ben bir iktisatçı-kamu ekonomisi/maliyesi öğretim üyesi idim, bu formasyon iktisat tarihçisi olma hakkını size vermez ama ben üniversite hatta lise yıllarımdan bu yana Türkiye/Osmanlı ve batı iktisat tarihine çok meraklı biriyim, kendime bu anlamda amatör bir iktisat tarihçisiyim diyebilirim sanki.
Batı iktisat tarihine meraklı bir iktisatçının ne Avrupa ülkelerinin ne de ABD’nin geçmişlerinin insani açıdan sütten çıkmış ak kaşık olmadığını bilmemesi imkansızdır ama bu tarihsel süreç çok ilginç gelişmelere de paralel olarak sahne olmuştur.
Kanımca, bu ilginç ve çok önemli gelişmelerin başında da ABD Anayasasının 1791 tarihli ünlü birinci ek maddesi gelir; dikkatinizi çekerim, aşağıda hem Türkçesini, hem İngilizcesini sunduğum birinci ek 1791 tarihlidir, bizde galiba 3. Selim’in tahtta olduğu bir tarih.
Amerika Birleşik Devletleri Anayasası Birinci Ek Maddesi;
Congress shall make no law respecting an establishment of religion, or prohibiting the free exercise thereof; or abridging the freedom of speech, or of the press; or the right of the people peaceably to assemble, and to petition the Government for a redress of grievances.
Türkçesi ile;
Kongre, dini bir kuruma ilişkin veya serbest ibadeti yasaklayan; ya da ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü kısıtlayan; ya da halkın sükûnet içinde toplanma ve şikâyete neden olan bir halin düzeltilmesi için hükümetten talepte bulunma hakkını kısıtlayan herhangi bir yasa yapmayacaktır.
Türkiye’nin en önemli hak ve özgürlükler sorunlarının, devlet sorununun başında hangileri gelir diye sorarsanız birisi de size bu sorunuza yanıt olarak laiklik meselesi, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri yapma özgürlüğü diye yanıt verebilir ve kısmen haklıdır da.
Her gün sabah akşam, merkezi bütçe içinde bulunan Diyanet İşleri Başkanlığını, ifade özgürlüğüne getirilen kabul edilemez sınırlamaları, gazetecilerin hapislerde olmasını, gazeteci Sedef Kabaş’ın başına gelenleri, Dünya Kadınlar Gününde Taksim’e sokulmayan kadınları, Tıp bayramında Atatürk’ün heykeline çiçek koymak isterken tartaklanan 89 yaşındaki bir doktoru tartışıyoruz.
ABD ise bu sorunları 1791 senesinde yaptığı bir anayasa ekiyle en azından anayasal düzeyde çözmüş durumda.
Metni lütfen iyi okuyun, Birinci Ek, ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü, gösteri yapma özgürlüğünü Kongrenin çıkaracağı kararlarla güvenceye almıyor, Anayasa Kongreye bu konuları sınırlayacak yasa çıkarma yasağı getiriyor ve konuyu çok radikal bir biçimde çözüyor, Kongrede nasıl bir çoğunluk elde ederseniz edin bu konularda sınırlayıcı yasa çıkaramıyorsunuz.
Bir de lütfen bu üç satırlık anayasal ekin ilk ifadesine dikkat edin, Kongreye bir dine, bir inanca yönelik bir yasa, bir kurum oluşturma yasağı getiriyor.
Bu anayasal ek bizde olsa, Diyanet İşleri Başkanlığı kurumunu kuramayacaksınız, dini inançların finansmanı için vergi geliri kullanamayacaksınız.
ABD on yıllarca siyahlara ırk ayırımı politikasını sürdürmüştür, Kızılderililere karşı çok kötü kamu politikaları uygulamıştır, atom bombası kullanmıştır ama Anayasasına 1791 senesinde bir daha dokunmamak üzere bu maddeyi de koyabilmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri dendiğinde benim aklıma ilk bu anayasal ek geliyor ve bu uygulama ve zihniyeti çok beğeniyorum, Irak’ta kimyasal silah var diye bu ülkeyi işgal eden ABD’yi de çok eleştiriyorum.
ABD’yi çok eleştirenler acaba bu anayasal eki de eleştiriyorlar mı, bilemiyorum.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***