Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Ukrayna krizi… Erdoğan yol ayrımında

Ukrayna krizi… Erdoğan yol ayrımında


HABER ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN

Dünya nefesini tuttu Ukrayna’da yaşanan gelişmeleri takip ediyor.

Rusya lideri Putin, Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve Lugansk bölgelerinin bağımsızlığını tanıdı. Hemen ardından da Rus askerleri ‘barış gücü’ olarak bu bölgeye girdi.

Ertesi gün de Rus Parlamentosu, Başkan Putin’e yurtdışına asker gönderme için yetki verdi.

ABD ve NATO cephesi ise şimdilik düşük profilli seyrediyor ve daha çok ekonomik yaptırımlar kartını açıyor.

ABD Başkanı Biden dün yerel saatle öğleden sonra kameraların karşısına geçti ve yaptırımları açıklayan bir konuşma yaptı. Gelişmeleri Ukrayna’nın işgalinin başlangıcı olarak tanımlayan Biden, Putin’in ilerlemesi halinde yeni yaptırımları uygulamaya koyacaklarını ilan etti.

Putin’in adım adım ilerlemesi, eski Sovyetler Birliği’nin coğrafyasına yayılması ve Batı’nın bu politikaya cevabı geniş bir yazıyı gerektirdiği için bu yazıda daha spesifik bir boyuta, Türkiye’nin krizde takip edeceği yola bakalım.

Sonuç itibariyle dünya yeni bir döneme girdi ve Erdoğan’ın ‘aynı anda Rusya ve ABD’yi idare etme’ politikasının sonuna gelindi.

Her ne kadar Erdoğan medyası kadrolu yorumcularıyla meseleyi olması gereken ciddiyetten çok düşük bir noktada değerlendirse, olayı Rusya ve  Ukrayna’dan gelecek turistlerle sınırlı tutsa da konu çok ciddi.

Türkiye daha doğrusu Erdoğan rejimi krizin başından bu yana dengeli gitmeye, daha çok ‘arabulucu’ rolüne soyunmaya çalışsa da uzun vadede bu sürdürülebilir bir politika değil.

Her şeyden önce Erdoğan’a ‘arabuluculuk’ rolü veren yok.

Hatta Erdoğan’ın bu söylemini ciddiye alan bile çıkmadı. Öyle ki Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiren bu kadar olay olurken Erdoğan Afrika’da damadının insansız hava araçlarını pazarlamakla meşguldü.

Bu arada şunu da not etmeden geçmeyelim.

Erdoğan’ın Ukrayna’ya sattığı insansız hava araçları aslında krizin nedenlerinden birisi. Ukrayna’nın Donbas’ta kullandığı Bayraktar SİHA’lar krizi tırmandırdı.

Türkiye tarafı her ne kadar “Ben sattım, artık bu silahlar Ukrayna’nın malı ve nasıl kullanacakları onları bağlar” deyip işin içinden çıkmaya çalışsa da pratikte öyle olmuyor.

Başka bir yazının konusu olduğu için, “Erdoğan’ın özellikle Afrika’da sattığı SİHA’lar çok baş ağrıtacak” deyip Ukrayna meselesine devam edelim.

Erdoğan tek adam rejimi inşa edip yolsuz düzenini yargının dışına çıkarabilmek için Rusya ile Batı arasında oynadığı oyunu bugüne kadar getirebildi.

Bunu da büyük oranda Türkiye’nin stratejik konumuyla sağladı.

ABD tarafından yolsuzluklar, insan hakları ihlalleri ve demokratik değerler konusunda eleştiri geldiğinde, yaptırım kartı açıldığında hemen Moskova’ya yanaştı.

Milyarlarca dolar para akıtılan ve halen depoda tutulan S-400 hava savunma sistemini satın almak böyle bir politikanın yansımasıydı. Erdoğan, Moskova ile çok yakın ilişkiye girdi.

Neredeyse Erdoğan’ın en çok görüştüğü yabancı lider Putin oldu.

ABD ve özellikle Halkbank Davası’ndan gelecek sorunları “Moskova’ya yanaşırım” blöfüyle bertaraf etmeye çalıştı.

Bunda kısmen de başarılı oldu.

Rusya tarafından özellikle Suriye’de dönen kirli işlerle ilgili sıkıştırıldığında ise Washington’a yaklaşma taktiği uyguladı.

Kısacası bugüne kadar iki tarafı birden idare etmek gibi bir politikayı uygulayabildi. Aynı anda hem Moskova hem de Washington’u idare etmenin sürdürülebilir bir tarafı yoktu ve yolun sonuna gelindi.

Ukrayna kriziyle birlikte Erdoğan parçası olduğu NATO ile hareket etmek durumunda kalacak ve bu durum Moskova ile işleri ister istemez gerecek.

Bir başka ifadeyle ABD ve AB’nin belirgin bir duruş sergilemesi halinde parçası olduğu ittifakın gereklerine göre hareket etmek durumunda kalacak. Yani ya Batı ya da Rusya demek zorunda, ikisini bir arada götürmesi artık mümkün değil.

Erdoğan eli mahkum ABD ve Batı cephesinde kalacak ve bu durum Putin’i fazlasıyla kızdırabilir.

Putin’in Erdoğan’a karşı elindeki tek koz turist göndermemek, domates-limon almamak veya ticareti kısıtlamak değil. Başta 15 Temmuz şaibeli darbe girişimi ve Erdoğan rejiminin Suriye’de çevirdiği işlere dair kapsamlı dosyaları açabileceği tartışma götürmez.

Putin’in Erdoğan’a karşı kullanabileceği kozların listesi hayli uzun. Dolayısıyla Erdoğan ciddi bir açmazda. Çünkü kolaylıkla “Biz zaten Batı ittifakının parçasıyız” deyip çıkamaz.

Nitekim Erdoğan’ın sözcüsü İbrahim Kalın, Alman Die Welt gazetesine verdiği röportajda “Rusya’yı dinlemek ve stratejik endişelerini anlamak gerekir” dedi. Kalın’ın bu sözleri Erdoğan rejiminin Putin’i üzmemek için dikkatli olacağını gösteriyor.

Erdoğan bir şekilde NATO ve Batı ittifakında bulunma konusunda isteksiz kalırsa bu kez de ABD’nin açacağı kartlar olacaktır.

Kısacası Ukrayna-Rusya krizi Türkiye’yi tahminlerimizden çok daha fazla etkileyecek. Kastım sadece yükselen enerji giderleri, dövizin yükselmesi veya ihracat gelirlerinin düşmesi değil; eksen tartışmalarının ısındığı dönemde Türkiye’de taşlar yerinden oynadı.

“Hem Rusya hem Batı” ya da “Ya Rusya ya da Batı” ihtimali kalmadı. Erdoğan bir tercih yapmak zorunda ve ne tercih yaparsa yapsın ödeyeceğimiz fatura büyük.

Dikkatle takip edilmesi gereken bir dönemdeyiz.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version