Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Tarihin ironi ve paradoksları

Tarihin ironi ve paradoksları


Tarih, ters sonuçlara yol açan ironi ve paradokslarla doludur. Yaşananlara yakından baktığımızda neredeyse adım başı rastlarız bunlara. 

1960-70 döneminde sol harekete ilişkin verdiğim haftalık seminerlerimin ilkini sunarken de rastladım böyle bir tarihi paradoks ve ironiye. Hem de birbirine taban tabana zıt sonuçlarıyla iki defa. 

Türkiye solunu uzun yıllar baskı altında tutan ve 1991 yılında Özal tarafından kaldırılan, ceza kanununun “komünizmi” yasaklayan 141-142. Maddelerinin yol açtığı birbirine zıt iki paradoksal sonuçtan söz edeceğim bu yazıda. 

Mussolini İtalya’sından alınarak 1936 yılında TCK’na konan 141-142. Maddeler, “komünizm propagandası” yapılmasını ve “komünist parti” kurulmasını yasaklıyordu. Bu madde yüzünden Türkiye’de “komünist” parti legal olarak kurulamadığı gibi, mecburen illegal örgütlenen Türkiye Komünist Partisi de (TKP) uzun yıllar ağır baskı altında kaldı ve tevkifatlara uğradı.

Muhtemelen bu maddenin de ağır baskısıyla TKP hiçbir zaman etkili bir güç haline gelemedi, küçük işçi ve okur-yazar mahfilleri içinde kaldı; nihayet, 1951 yılındaki tevkifatla küçük varlığı bile adeta buharlaştı. İki fraksiyona bölünen partinin Zeki Baştımar öncülüğündeki kesimi Doğu Bloku’na iltica etti ve burada, temsili bir “TKP Dış Büro”su örgütledi. Türkiye’de kalanlar ise (M. Belli, R. F. Baraner vb.), 1960’larda toplumsal ortam değişene kadar ancak geçimlerini sağlamakla uğraştılar.  

1960’ta, 27 Mayıs’la birlikte Türkiye’deki ortam tamamen değişti ve 141-142. Maddelerin varlığına rağmen, büyük bir sola açılım yaşandı. Bu ortamda 12 sendikacı bir araya gelerek, 1961 yılının 13 Şubat’ında Türkiye İşçi Partisi’ni (TİP) kurdular. Bir süre sonra sendikacılar, solcu aydınlardan Mehmet Ali Aybar’ı partinin başına geçmeye davet ettiler. Bu süreçte partiye Behice Boran, Sadun Aren vb. aydınlar da girdi ve yönetici görevler aldılar. 

O ortamda toplumsal mücadelenin beşiği olarak da görülmesi gerektiğini düşündüğüm TİP’in önü birçok bakımdan açıktı. Bir kere sola açılan bir ortamın içinde doğmuştu ve Türkiye entelijansiyası büyük bir sola akış içindeydi. Keza işçi, köylü ve esnafın en uyanık kesimleri de öyle. Fakat TİP’in en büyük şansı, o sırada Türkiye’de, kendisine “ağabeylik” taslayacak ve monolitik bir model dayatacak bir komünist partisinin olmamasıydı. Sözünü ettiğim, tarihin birinci paradoksu ve ironisi budur. 141-142. Maddeler, “komünizmi” yasaklayarak, amacının tamamen zıddı bir gelişmeye, TİP gibi solcu bir partinin, monolitik modelden ve müdahaleden azade, aşağıdan örgütlenerek, serbestçe gelişip serpilmesine yol açmıştır. 

TİP açısından tam ters sonuçlara yol açan ikinci paradoksa geliyorum. TİP, 1965 seçimlerinde başarılı olup parlamentoya 15 milletvekili soktuktan sonra kaderi tersine dönmeye başladı. Parti içinde Milli Demokratik Devrimci” (MDD) bir muhalefet çıkmıştı. Eski TKP’nin Türkiye’de kalan ve esasen Stalinist olan önderlerinin öncülük ettiği bu MDD’ci muhalefet kendini ilk olarak 1966 yılındaki TİP Malatya Kongresi’nde ortaya koydu. Fakat TİP’in ve TİP yönetiminin MDD’ci muhalefet karşısında zor duruma düşüp 1968 yılından itibaren sönüşe gitmesindeki en büyük amil, komünizmi yasaklayan 141-142. maddelerdi. 

Türkiye’de, 1960’ların sola açılan ortamıyla radikalize olan gençler, “komünizm” yasağı nedeniyle “komünizmi” son derece merak ediyor ve eğilim duyuyordu. Elbette o koşullarda Türkiye’de “komünizm” Stalinizmden başka anlama gelmiyordu. Bu merak, “sol literatürün” de hızla yayıldığı koşullarda gençleri hızla Stalinizme yöneltti. O kadar ki, bu gençler, “komünizme olan iştiyakları” nedeniyle, dünya ‘68’inin en önemli bileşenlerinden olan Prag Baharı’nın 1968 yazında Sovyet tankları tarafından ezilmesini bile desteklediler.

Stalinizmi benimseyen radikal gençler, MDD’nin tabanını oluşturuyordu ve hırçın Stalinist MDD muhalefeti, “komünizm hayranı” bu gençler sayesinde, toplumsal mücadelenin çok önemli bir mevzii olan (oynadığı rol, bu bakımdan 1917 Sovyeti’ne ya da 1930’lar İspanya’sındaki anarko-sendikalist CNT’ye benzetilebilir) TİP’i yıkıma uğrattı. İşte ikinci paradoks ve ironi budur. “Komünizmi” yasaklayan 141-142. maddeler, TKP’yi yasaklamasıyla başlangıçta TİP’in yolunu açmışken, aynı maddeler radikal gençlerde “komünizme” (yani Stalinizme) yarattığı merakla TİP’in yıkımını hazırlamıştır. 

141-142. maddeler 1991 yılında kaldırıldı. Çünkü Sovyetler Birliği yıkılmıştı ve uzaktan sesi “hoş” gelen Stalinist-komünizmin artık hiçbir parlaklığı kalmamıştı. 141-142. Maddeleri kaldırsanız da artık Stalinizmin ayağa kalkacak hali kalmamıştı. 


www.gunzileli.net

[email protected]

Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version