Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Mars’ı fetih!

Mars’ı fetih!


YORUM | M. NEDİM HAZAR

“Allah’a dil çıkarır gibi küstah bir yarış… / Farkında değilsin ki, Ay Dünya’ya bir karış” diyor şairler sultanı.

Dünyadan tam uzaklığı sürekli değişiyor Mars’ın. En son Cape Canaveral Hava Kuvvetleri İstasyonundan 30 Haziran 2020’de fırlatılan uzay aracı, yaklaşık 470 milyon kilometrelik bir yolculuktan sonra öngörülen tarihte Kızıl Gezegen’e ulaşmayı başarmıştı.

470 milyon kilometre uzaktaki bir meçhule harcanan milyarlar…

Kimi zaman (iki yılda bir) daha yakın mesafeye geliyormuş. Sair zamanlar daha uzak bir gezegen Mars. Dünyadan çıkan bir mekik yolda durmaz, dinlenmez, sağa sola sapmazsa en erken 250 günde (Yaklaşık 7 ay)  filan ulaşılabiliyor bu yüzeyinde paslı kumdan başka bir şey görünmeyen gezegene.

İnsanoğlu bu izbe planete ilk kez bir aracı 1964 yılında yollamış. Daha sonra başka ülkeler, başka başka zamanlarda pek çok uzay aracı yollamışlar.

Malum, son olarak NASA bir açıklama yaparak sıcak aylarda tuzlu su bulunduğuna dair güçlü kanıtlara ulaştıklarını açıkladı… Mars yaz aylarında 25 derece olurken kışın -125 dereceye kadar ulaşabiliyormuş soğukluk. Bu açıklamadan sonra malum olduğu üzere Perseverance Rover isimli bir aracı indirmeyi başardı NASA.

Ve yine malum; dünyanın dörtte üçü tuzlu sularla çevrili denizlerden müteşekkil.

Bizim trajedimiz ise bir yandan uzak milyonlarca para harcayıp uzak gezegenlerde hayat emaresi ararken, diğer yandan elimizdeki dünyayı hızla cehenneme çevirmek ve yok etmek…

Bizden 450 milyon kilometre uzaklıktaki gezegen üzerinde yaşam emaresi ararken, dünyadaki hayatlar hakkında bu kadar umursamaz, hatta daha kötücül olmak da insanoğluna has bir fenalık olsa gerekir. Bir yandan muazzam bir hızla dünyayı yaşanılmaz kılan insanoğlunun, diğer yandan başka yerlerde hiçbir şey olmamış gibi hayat peşine düşmesi tuhaf geliyor bana.

Buyurun size dünden bir haber:

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Edirne’nin İpsala ilçesinde Yunanistan tarafından geri itilen 22 mülteciden 12’sinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Edirne Valiliği 9 mültecinin cansız bedenlerine ulaşıldığını söyledi.

Bir de işin başka yönü var.

Dünyayı mahvettik yetmiyor, bir de gidip başka gezegenleri batıralım, diye düşünüyorum hep.

Ne zaman NASA bu tür inceden kibirli, insanoğlunun hadsizliğine dair bir açıklama yapsa aklıma hep Yuri Gagarin ile German Titov gelir. Uzaya çıkan ilk insandır Yuri Gagarin. Farklı bir ifadeyle; dünyayı dışardan gören ilk insanoğlu. German ise dördüncü çıkan kişi ama Yuri’nin rakibi.

Moskovalı bir marangozun oğluydu Yuri. Liseden sonra metal işçisi olarak çalışırken uçaklara ilgi duydu. 1955’te Hava Kuvvetleri’ne geçiyor ve o dönem çok gizli yürütülen kozmonot programlarına katılıyor. Son derece ağır ve zorlu bir eğitim süreci; biyolojik, fizyolojik, psikolojik eğitimler vs. Altaylı bir çiftçinin oğlu olan German Titov da aynı süreci yaşıyor, ikisinden birini tercih ediyor Rus hükümeti ve piyango Yuri’ye vuruyor. Bahtsız Titov sıranın kendisine gelmesini bekliyor ama bu esnada Amerikalılar ellerini daha çabuk tutup iki kişi yollamış oluyor uzaya. Zaten ilk giden olmadıktan sonra pek anlamı olmuyor, tarih ilkleri yazıyor zira. 12 Nisan 1961’de Vostok 1 isimli aracıyla uzaya çıkıyor Moskovalı marangozun oğlu Yuri. Tam 89 dakika 34 saniye mehtaptan dünyayı seyrediyor. Kalkıştan sonra iki saat bile sürmeden geri dönüyor Yuri ve tüm dünya günlerce, haftalarca onu konuşuyor. Televizyonlara çıkıyor, gazetelere manşet oluyor, kahraman sayılıyor ülkesinde. Titov ise başka bir ilk olarak tarihe geçiyor, adına ‘uzay hastalığı’ denen illete yakalanan ilk insan! Adını aydaki bir kratere veriyorlar daha sonra.

Yuri Gagarin, insanlığın en büyük fethi sayılan uzay fethinin kahramanı atmosferi geçtikten tam 7 yıl sonra, 7 Mart 1968’de, bir MIG-15 uçağı denerken kaza geçiriyor ve ölüyor. MIG-15’ler daha sonra Kore Savaşı’nda ölüm kusmakla meşhur oluyor.

Uzayda hayat peşine düşen insanoğlu, dünyada hayat almak için ürettiği bir ölüm makinesini denerken öldürüyor astronotunu.

Bir başka hüzün dolu hikaye ise Vladimir Komarov’unki…

Ölüm haberinin başlığını unutamıyorum mesela: “Bir kozmonot öfkeyle ve ağlayarak dünyaya düştü!”

Şöyle düşünün; uzayda bir kozmonot var, dünyanın etrafında dönüyor, asla Dünya’ya geri dönemeyeceğinden emin; O zamanlar Sovyetler Birliği’nin üst düzey bir yetkilisi olan Alexei Kosygin ile telefonda konuşuyor ve kendisi de kozmonotun öleceğini düşündüğü için ağlıyor.

Uzay aracı kalitesiz inşa edilmiş, yakıtı tehlikeli derecede azalıyor; paraşütleri -kimse bunu bilmese de- çalışmayacak ve kozmonot Vladimir Komarov, kelimenin tam anlamıyla, tüm hızıyla Dünya’ya çarpmak üzere, vücudu çarpma anında eriyecek. Kıyamete doğru ilerlerken,  onun dünyayı ve insanoğlunun fethetme hırsına okuduğu lanetleri kaydediyor telsizler. Bunlardan biri de Türk telsizleri. İnsanlığın hırsı uğruna kül ediliyor Komarov… Bedeninden geriye bir miktar kül olmuş külçe kalıyor.

Bütün bunlar Jamie Doran ve Piers Bizony’nin kitabı Starman’de yer alıyor.

Söz yine şairin: “Bilmediler; kalptedir, kalptedir asıl feza; / Kalptedir, olumsuzluk kefili kutsi imza… / Bizimkiler ışığa gem vuranda binerler; / Yerden göğe çıkmazlar, gökten yere inerler…”

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version