Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Genç kızlar akşamüstü evlerine, genç çocuklar sokaklara, odalarına…

Genç kızlar akşamüstü evlerine, genç çocuklar sokaklara, odalarına...


Genç kız için, gün, çoktan kararmış, bitmişti. Sevgilisiyle yaşadığı şenlikli kaçamağın sıkıntı ve kaygı dolu bedelini ödemeye başlamıştı bile. İçini hiçbir renkli düşe yer vermeyecek şekilde geriye, evine dönüşüne hazırlamıştı. Hızla yoksullaşıyor, hayalleri suya eriyordu. Kopuk bir uçurtma gibi hüzünlü ve kesik kesik, aşağılara düştüğünü hissediyordu.

Genç çocuk içinse, sevgilisinin, buluştukları ve şenlikli bir kaçamak yaptıkları her akşam sonunda, sıkıntılı bir kaygıyla, “Artık gitmem lazım!” deyişi, gizlenmiş ölümcül bir hastalığın yeniden hatırlatılması ve incelikten uzak bir şekilde söylenmesi gibiydi. Çocuğun kanatlarının kızınkinden biraz daha soluklu olması, neye yarardı ki? İşte birazdan, canından çok sevdiği, “korumak için cezalandırıldığı” ve “cezalandırılmak için korunduğu” evine dönecekti. Ruhunu hücresine teslim etmiş bir mahkûm gibi…

İkisi de dönüş yolu boyunca, zehirli ve bedbaht susuşlarla sessizliklere gömüleceklerdi. Oysa bu aşkı cesur ve çocuk yürekleriyle, binbir emek ve heyecanla onlar yaratmışlardı. Ancak arkasında binbir tuzak olan toplumsal imkânsızlıkları, sevgiyle sevişmenin o kutsal duyumsuzluğuna düşman olan geleneksel kötülükleri asla düşünememişlerdi. Ailenin gücü ve toplumsal kurallar, birbirlerini delicesine bir susuzlukta arzulayan bu genç bedenleri, her buluştukları günün akşamı acımasızca ayırıyordu işte…

Genç kız evine dönüyor, başından kırmızı şapkasını çıkarıyor, ayağına tüylü terliklerini giyiyor, anneye babasının “bizim sevgili kızımız” gülüşünü dudağına takıyor ve o incecik boynunu ailesinin bağışlamaz ve çelikten sevgisine uzatıyordu. Akıllı kızlar, gece vakti sokakta kalmazlardı!

Genç çocuk ise tıpkı geçmişte annesinden kopuşta yaşadığı gibi, işte bugünün sonunda o doyumsuz cennetten kovuluyordu. Ve her kopuşta olduğu gibi, dünyaya ve buradaki mutluluğa ilişkin inancının biraz daha solduğunu hissediyordu. Yaşadığı aşk, duygularını inceltmiş, ruhunu genişletmişti ama aşkı yüzünden de toplumdan sürgün edilmişti. Dışarıya atılmıştı…

Genç çocuk sevgilisinden belki biraz daha büyük, biraz daha soluklu kanatlarıyla en fazla nereye gidebilirdi, şimdi bu hüzünlü akşam saatinde? İçine düştüğü yanmanın, azabın, asla farkına varmayan insanların doluştuğu kafelere, barlara birahanelere… Onun atılmış bir
sürgün olduğunu asla hissedemeyecek olan kalabalıklar arasında, mazlum biri olarak ağzında sigarası, yüreği sevgiye tutsak ama başıboş, amaçsızca yürüyebilirdi en çok…

Bu süre sevgilisiyle buluştukları günün akşamı, onun verdiği sözlerden ötürü eve geriye dönüşlerinden sonra yaşadığı bu atılışlardan, sürgünlük duygularından gizli gizli zevk alır hâle gelecekti. Bu gizli zevk alma duygusu, onun toplumun kötü kalpli gelenekleri ve kuralları yüzünden duygusal anlamda iğdiş edilmesiydi aynı zamanda. Giderek, umutsuzluktan, mutsuzluktan, sürgün edilmekten derin bir zevk duyacak ve gençlik ruhundaki o masum büyü bozulacaktı ve bunu ancak yıllar sonra anlayacaktı.

Genç çocuk sonra evine dönecek, kimseyle bir şey konuşmaksızın odasına kapanacaktı. Perdesini hafifçe aralayıp milyonlarca insanın o şehirde neden bir arada yaşadıklarını düşünecekti. Belki de sonra, hâlâ acıyla ve arzuyla yanan bedeninin dinmeyen sarsıntısını, sevgilisi dışında bir başka kızı düşleyerek mastürbasyon yaparak dindirmeye çabalayacaktı.

Yoksul hazlarla titreyen bedeninden biraz olsun koptuktan sonra, ellerini baldırlarının arasına sokup bedbaht bir uykuya dalacaktı…

Genç kızların hiç istemedikleri hâlde korku ve bağlılıklarından ötürü sevgililerinden yutkunarak ayrılıp evlerine döndükleri, genç çocukların cennetten kovulurcasına bir duyguyla sevgililerini evlerine bırakıp bir sürgün gibi sokaklara, sonra da ıssız odalarına dönüp bir başka kızı düşünüp mastürbasyon yaptıkları bir ülkede, ne toplumsal mutluluk ne de toplumsal barış vardır. O ülkeyi kör bir şiddet, alır götürür!..

Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version