YORUM | VEYSEL AYHAN
Türkiye’de yüz binlerce mağdur var. Polis ve yargıdaki “FETÖ borsası”nı biliyoruz. Maalesef sivil hayatta da benzer bir dolandırıcılık sektörü oluşmuş. Bunlar yeri geldiğinde “Hapisten çıktık iş arıyoruz.” diyorlar. Bazen “Hapisteki falanın paraya ihtiyacı var.” Kimi zaman “Mağdurların avukat parasına ihtiyacı var.” gibi cümlelerle Türkiye veya yurt dışındakilere bir referansla ulaşıp büyük paralar dolandırıyorlar. Bilhassa yurtdışındaki insanlar duydukları mağduriyet telefonları karşısında çaresizce ne yapıp edip para bulmaya çalışıyor.
Son öğrendiğim vaka şu: Dolandırıcı şahıs Hizmetle eskiden bir bağı olan birini buluyor. Onun adıyla WhatsApp networkuna sızıyor. Kendini şöyle tanıtıyor: “Ben ve hanımım yargıcız. Hapisten şartlı tahliye olduk. Eşimi ailesi dışladı. Benim kimsem yok. Evimde arabamda ve bankadaki hesabımda haciz var. Kaldırmak için şu kadar para lazım.” Bu vakada sadece üç kişiden 180 bin TL. dolandırıcılık yapılmış. Fakat dolandırıcı çok uyanık. Büyük düşünüyor: “Biz şartlı tahliye ile çıktık. Yurtdışına çıkmamız lazım. Acil 12 bin Euro lazım. Lütfen bu parayı bulur musunuz?” Bunu diyor ama yetmiyor. Devamını da getiriyor. “Diyelim ki biz Yunanistan’a geçtik. Sonrası için de para lazım. Lütfen yardımcı olur musunuz? Yoksa 2-3 ay sonra tekrar hapse gireceğiz. Ama geri ödemek şartıyla kabul ederiz.”
Böyle cümleler işitip de elinde avucunda ne varsa vermeyen çıkmaz.
“Biz ki Müslümanız; aldanırız fakat aldatmayız.” cümlesi tam bu günler için söylenmiş. Sonra bir araştırıyorlar ki o isimde ne kadın ne de erkek yargıç yok. Bu konuda ne yapılır bilmiyorum. Bu niyetle verilen bir paranın ecri kaybolmayacağı mahfuz. Ama gerçek mağdurlar bir yanda dururken böyle sahtekarlara para kaptırmanın akılla telifi mümkün değil. Daha önce yazdığım örnekleri tekrarlayayım:
Dolandırıcı “Abi falana yollayacağız sadece 50 Euro lazım.” diyor. “Abla falan aile faturaları ödeyemeyince elektriği kapanmış, 127 Euro.” diyor. Siz “tabi ne demek al, 200 Euro!” diyorsunuz. Anlatılan dramla kendi ihtiyacı olduğu halde 7 bin Euro bağışlayan kadın var. Bir zaman sonra işi soruşturunca küçük meblağların tahminin fevkinde miktara ulaştığını ve toplayan zatla beraber buharlaştığını öğreniyorsunuz. Çok uyanık bildiğim bir arkadaş iki yıl önce Twitter’da fotoşoplu mahkeme tutanaklarına aldanmış ve avukat yardımı için 750 Euro kaptırmıştı. Ben de ilk geldiğimde, paranın en yok olduğu zamanda 500 Euro yollamıştım bir “mağdur” kadına. Sonra gerçek ortaya çıkmıştı. Bu sebeple bu tür dolandırıcılıklar için en iyi “yemleme”nin sosyal medya üzerinden yapıldığını unutmamak lazım.
“Usul esasa mukaddemdir.” Muavenet veya başka bir kalem, hangi yardımı yapacaksak popülist söylemler umursamadan yapmalıyız. Usulüne uygun bir şekilde iletmeliyiz. Ya bizzat tanıdığımız ve görüştüğümüz “kardeş” bir ailemize veya yıllardır güvenle bu işi yapan, olması gereken hassasiyetle çalışan, itimadımızı kazanmış tüzel kişilikleri bulup onları tercih etmeliyiz. Bu işin en sağlam yolu bu.
Yapılan hizmetlerin, ulaşan yardımların yanında bu kötü örnekler gerçekten binde bir geçmiyor. “Sinek küçüktür ama mide bulandırır.” derler. “Bulantı” ile kalsa iyi. İstifra ettiriyor. Böyle vakalarla sadece dünyevi şeyler gitmiyor. İnsanların travması artıyor, itikadı sarsılıyor.
Bu süreçte her zamandan fazla şu iki prensibe uymak gerekiyor.
İlki “hüsn-ü zan ama adem-i itimat”
İkincisi “İş ve muamelelerinizde yabancı olma esasına göre davranın!” (Ölçü veya Yoldaki Işıklar)
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***