Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Açık konuşun sayın Arınç, kim o zebaniler?

Açık konuşun sayın Arınç, kim o zebaniler?


YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

Eski meclis başkanı, AKP’li Bülent Arınç laf cambazıdır. Hitabeti iyidir. Yarım asırlık siyasi tecrübesi ve kıvrak zekasıyla kelimelerle iyi oynar.

Her ne kadar iddia ettiği gibi bir “özgül ağırlığı” kalmasa da önemli bir isimdir.

O yüzden söylediklerini yabana atmamak gerekir.

Yazıya böyle bir hatırlatma yaparak girmemin nedeni Bülent Arınç’ın son açıklaması.

Malum olduğu üzere 84 yaşındaki Manisalı hayırsever Nusret Muğla Gülen Cemaati üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı, ağır hastalıklarına rağmen tahliye edilmedi ve hayatını kaybetti.

Zerre vicdan kırıntısı taşıyan herkes Muğla’nın cezaevinde öldürülmesine tepki koydu. “Öldürülmesi” gibi kesin bir hüküm ifade ediyorum çünkü Nusret Muğla cezaevinde öldürülmüştür ve katili Erdoğan rejimidir.

Yasal olarak cezaevindeki bir tutuklunun ya da hükümlünün can güvenliği, sağlığı devletin sorumluluğu altındadır.

Nusret Muğla ağır hastalıklarına ve doktor raporlarına rağmen normal şartlarda soruşturma konusu dahi yapılmaması gereken şeylerden (bankaya para yatırmak, öğrencilere burs vermek gibi) tutuklandı.

Avukatları “cezaevinde ölür” uyarısı yaptı.

Fakat Arınç’ın meşhur mektubunda tarif ettiği gibi “gözleri kararmış, kan ve intikam ateşiyle yanan” rejim aparatları Muğla’yı bilerek isteyerek öldürdü.

Erdoğan rejiminin cezaevinde öldürdüğü ilk kişi değil Nusret Muğla.

Cezaevinde ilaçları verilmediği için öldürülen İngilizce öğretmeni Halime Gülsu’dan Kur’an Kursu öğretmeni Nesrin Gençosman’a kadar onlarca isim sıralayabiliriz.

İşkenceyle öldürülen öğretmen Gökhan Açıkkollu’dan annesine pasaport verilmeyerek tedavisi geciktirildiği için gözümüzün önünde eriyip giden Ahmet Burhan Ataç’a kadar sayısız örnek var.

Dahası hali hazırda Erdoğan rejiminin cezaevlerinde yüzlerce hasta tutuklu ve hükümlü var. Cezaevlerinden başka tabutların çıkması kaçınılmaz.

Maalesef yaşanan drama toplumun, medyanın ve siyasetin ekserisi sessiz. Sonuçta işkenceyle ölen, cezaevinden tabutu çıkanlar “Cemaatçi”.

Eğer birisi “Cemaatçi” ise canı da malı da “helal” sayılıyor muhtemelen.

Kim bilir belki de rejimin fetvacısı böyle bir fetva da vermiştir!

Ben bu yazıyı yazarken gazeteciler Barış Pehlivan ve Murat Ağırel tekrar tutuklanıyordu.

Pehlivan ve Ağırel’in tutuklanması yanlış, yaptıkları gazeteciliktir.

Ancak Pehlivan ve Ağırel’e gösterilen ilgi-destek Cemaat davalarından tutuklu gazetecilere gösterilmiyor.

Pehlivan ve Ağırel için “gazetecilik suç değildir” diyenler aynı şeyi 7 yıldır tutuklu bulunan Hidayet Karaca’ya, Mehmet Baransu’ya, Gültekin Avcı’ya söylemiyor.

Bu ikiyüzlülük, samimiyetsizlik uzun zamandır devam ediyor.

İşte böyle bir dönemde Bülent Arınç’ın Nusret Muğla’dan helallik istediği mektubu önemsiyorum.

Sonuçta elimizde samimiyet ölçer yok. Açıp kalbini okuyacak değiliz. Arınç’ın eleştirilecek çok şeyi olduğu da tartışılmaz. Ayrıca Arınç’ın yerinde olsam bu dünyada helalleşme imkanını kaçırdığım için üzülürdüm.

Ancak benim gelmek istediğim yer başka.

Girişte de dediğim gibi Arınç’ın hitabeti iyidir, laf cambazlığını güzel yapar.

Bu yüzden Muğla’dan helallik isterken kullandığı şu ifadelerin altını çizmekte fayda görüyorum:

“Nusret Ağabey hakkını helal et. Ben, senin ve senin durumunda olanlar için kamuoyunun şahit olabildiği ve olamadığı tüm mecralarda, sesimin ve gücümün yettiğince bildiğim doğruları söyledim. Ama gözler kararmıştı, köşebaşlarını tutan zebaniler kan ve intikam ateşiyle yanıyorlardı. Doğru bildiklerimi söylediğim için ben de hakaret gördüm, azarlandım, horlandım, Fetöcü olarak hedef gösterildim. Sana ve arkadaşlarına faydalı olamadığım gibi kendime de faydalı olamadım.”

Türkiye ve AKP gerçeklerini bilenler için bu ifadeler daha da anlamlı. Yüzbinlerce insanın politik nedenlerle tutuklandığının da başka bir açıdan teyidi.

Soykırım uygulamalarının ardındaki psikolojiyi yansıtması açısından önemli.

Ancak Bülent Arınç’ın eksik bıraktığı bir yer var. Mektubunda kullandığı “gözleri kararmış, kan ve intikam ateşiyle yanan, köşe başını tutan zebaniler” ifadesini açması gerekiyor.

Arınç’ın kimleri kastettiğini doğrudan söylemesi gerekiyor.

Gerçi o Zebanilerin kimler olduğunu herkes biliyor ama bunu Arınç’ın kaleminden okumak, duymak önemli.

Sahi sayın Arınç, kim bu gözü dönmüş zebaniler?

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version