Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Sultan İbrahim neden tahttan indirildi?

Sultan İbrahim neden tahttan indirildi?


YORUM | Dr. YÜKSEL NİZAMOĞLU

IV. Murat’ın 1640’ta vefatıyla yerine kardeşi İbrahim hükümdar oldu. I. Mustafa, II. Osman ve IV. Murat’ın hükümdarlığı boyunca kafes hayatı yaşayan İbrahim, Osmanlı tahtında ancak sekiz yıl kalabildi.

İbrahim’in hükümdarlığı boyunca ruhi sıkıntıları ve çılgınlığa varan davranışları öne çıktı. Sergilediği dengesiz hareketlerden dolayı II. Meşrutiyet devrinde “Deli İbrahim” olarak adlandırıldı.

Ahmet Refik bu devre “Samur Devri” adını verdiği gibi Çağatay Uluçay da “Sultan İbrahim Deli mi Hasta mı idi?” başlığıyla tefrika kaleme aldı. İbrahim’in hastalığına 1951’de yayınlanan bir makalede “psikonevroz” teşhisi konuldu.

HANEDANIN DEVAMI PROBLEMİ

Sultan İbrahim, I. Ahmet’in oğlu olup annesi, asıl adının Anastasya olduğu rivayet edilen cariye kökenli Kösem Mahpeyker Sultan’dır. Dolayısıyla Genç Osman’ın baba bir, IV. Murat’ın ise hem baba hem de anne bir kardeşidir.

IV. Murat hayattaki şehzadeler Kasım, Süleyman ve Bayezid’i öldürtmüş, İbrahim ise annesi Kösem Sultan’ın korumasıyla hayatta kalabilmişti. Rivayetlere göre Kösem’in Harem’in bodrum katlarında saklaması ve “zavallı ve aciz göstermesi” hayatını kurtarmıştı. Böylece muhtemelen aklından bile geçirmediği saltanat yolu açılmıştı.

Babası öldüğünde iki yaşında olan İbrahim’in kafes hayatı, diğer şehzadelerin öldürülmesinin de etkisiyle korku içinde geçmiş ve muhtemelen iyi bir eğitim alamamıştı. Murat’ın ölümü haber verildiğinde öldürüleceği endişesiyle odasından çıkmak istememiş, “… karındaşım sağolsun, benden ne istersiniz” cevabını vermiş, annesi Kösem’in ısrarları bile fayda etmemiş ancak Murat’ın ölüsünü görüp “iki defa kontrol edince” ikna olmuştu.

İbrahim, IV. Murat’ın ölümüyle Osmanlı hanedanının tek erkek üyesi olarak hükümdar yapılmıştı. Bir süre sonra erkek çocukları dünyaya gelecek ve Osmanlı hanedanı onun çocuklarından devam edecektir. On sekizinci padişah olan İbrahim, sonraki on sekiz Osmanlı padişahının da atasıdır.

İbrahim ilk emir olarak IV. Murat zamanındaki baskı ve zulümlere son verilmesini, rüşvetin önünün alınmasını ve karaborsanın önlenmesini emretti. Ancak iktidarının ilk aylarında çıkan “hârik-i azim (büyük yangın)” nedeniyle Fethiye, Draman ve Sultan Selim semtleri kül oldu. Elbette halk bu felaketi doğrudan yeni padişahın “uğursuzluğu” olarak yorumladı.

1642 yılının 1 Ocak’ında şehzade Mehmet’in dünyaya gelmesiyle Osmanlı hanedanının veraset problemi de çözülmüş oldu. Ancak bu sırada İbrahim, harem hayatına iyice dalmıştı.

RAHATSIZLIKLARININ NÜKSETMESİ

Kısa bir süre sonra İbrahim’in rahatsızlıkları iyice ortaya çıktı. İbrahim şehzadeliği döneminde kafes hayatında bunalımlar yaşamış, padişah olduktan sonra da yerli ve yabancı hekimlerin verdikleri ilaç ve macunlar çare olmadığından “okuma ve üfleme” tavsiye edilmişti. Annesi Kösem de tedavi için “Cinci Hoca” olarak tanınan Safranbolulu Hüseyin Efendi’den yardım istemişti.

İbrahim, “okumalarıyla rahatladığını hissettiği” Cinci Hoca’yı “padişah hocası ve Anadolu kazaskeri” tayin etti. Bundan sonra Hoca’nın nüfuzu sürekli artacak, dönemin en önemli figürlerinden biri haline gelecektir. Padişah, Cinci Hoca’ya devletin parasıyla saray bile inşa ettirecektir.

İbrahim’in ilk yıllarında sükûnetli bir dönem yaşandı. Bunda Sadrazam Kemankeş Kara Mustafa Paşa’nın büyük bir rolü oldu. Geniş yetkilerle göre yapan Paşa, bir taraftan Kösem Sultan’la olan rekabetin diğer taraftan da Cinci Hoca ve Yusuf Paşa’nın düşmanlığının sonucunda 1644’te İbrahim’in emriyle öldürüldü, malları da müsadere edildi.

Mustafa Paşa’dan sonra ise sürekli sadrazam değişecek, kendisinin her davranışını bir hikmetle izah ederek dalkavukluk yapan, “kavlen ve fiilen sizden hata sudur etmez” dediği iddia edilen Sultanzade Mehmet Paşa gibi birisi sadrazam tayin edilecek, bir taraftan da padişah, deyim yerindeyse “Cinci Hoca’nın elinde oyuncak” olacaktır.

SAMUR DEVRİ

1645 yılında yirmi dört yıl sürecek Girit kuşatması başladı. Girit Akdeniz’de stratejik yönden önemli olmakla beraber kuşatmanın çok uzun sürme ihtimali ve ağır maliyeti hesaplanmamıştı.

Kuşatmanın başında Hanya’nın fethi büyük bir sevinç uyandırmış, günlerce süren şenlikler yapılmıştı. Ancak Sultan İbrahim, Hanya fatihi Yusuf Paşa kendisine mermer sütunlar dışında hediye getirmediği ve fethi tamamlamadığı için rahatsız olmuştu. Girit’in konumunu ve şartları bilmeyen padişah, paşadan Girit’in tamamen fethini emretmişti.

İbrahim, Yusuf Paşa’yı “kış mevsiminden dolayı sefer yapılamayacağı” gibi açıklamalar yapmaya çalışınca boğdurmuş, sonra da ölüsüne bakıp “ne güzel kırmızı yanakları varmış, yazık oldu” demişti.

Padişahın son iki yılı ise “yürek sıkılması” ya da “hafakan ve sevdavî illet” denilen ruhsal bunalımlarla geçti. Artık derdine çare olması ümidiyle sık sık İstanbul’un şeyhlerini, üfürükçülerini ziyaret ediyor, aklına eseni yapıyor, masum insanları idam ettiriyordu.

İdare iyice çığırından çıktığından saray masraflarındaki artış nedeniyle askerin ulufesi ödenemiyor, ilmiye makamları ve askeri rütbeler parayla satılıyor, rüşvet her yere yayılıyordu.

1648’de İstanbul’da 17. Yüzyılın en büyük depremi yaşandı ve yüzlerce ev yıkıldı. Diğer yandan Girit kuşatması nedeniyle Venedik donanması Çanakkale Boğazını abluka altına aldı. Bu sırada İstanbul çeşme ve camilerine giden suyun saraylara akıtılması, halkın da huzursuzluğunu iyice artırdı.

İbrahim ise yeni bir tutkuya kapılmış, sarayın her tarafını samurla kaplatmaya heves etmişti. Bunun için her yerden hediye olarak samur isteniyor hatta vergiden muaf olan ilmiye sınıfına bile “samur ve amber vergisi” konuyordu.

İbrahim’in diğer anlaşılmaz hareketi ise çocuk yaştaki kızlarını büyük merasim ve şenliklerle yaşlı vezirleriyle evlendirmesiydi.

Padişahın çılgınlıkları sınır tanımıyor, kendisine tamamen mücevher kaplı bir saltanat kayığı yapılması için esnaf, ulema, ocak ağaları ve devlet adamlarından yeni vergiler talep ediyordu. İbrahim, durumun kötüye gittiğini fark edip kendisini uyaran annesi Kösem Sultan Sultan’ı da saraydan sürüyordu.

İbrahim’in akıl almaz davranışları, ulema ve kapıkullarının harekete geçmesiyle sonuçlandı. Asker, Sadrazam Ahmet Paşa’yı yakalayıp idam ettirdi. İstanbul bir gün boyunca büyük bir karışıklık yaşadı hatta Cuma namazı bile kılınamadı. Cinci Hoca ise ancak kaçarak kurtuldu.

Ulema ve kapıkulları, İbrahim’i tahttan indirerek yerine Şehzade Mehmet’i padişah yapmak için anlaştılar ve Kösem Sultan’a haber gönderdiler. Daha sonra da Valide Sultan’a “padişahın tavır ve davranışlarının ne akla ne de şeriata uygun olduğunu, Venedik gemilerinin boğazı abluka altına aldığını, padişahın eğlenceden başını kaldıramadığını ve rüşvet için her yola başvurduğunu”, bu nedenle ulemanın İbrahim’in hal’i ve yerine Mehmet’in padişah olması için fetva verdiğini açıkladılar.

Kösem Sultan “sabiden padişah olur mu?” diye itiraz edince de Şeyhülislam, “akılsız büyüğün hükümdarlığı caiz olmaz ama akıllı çocuk padişah olur” cevabını verdi. Böylece İbrahim’in padişahlığı sona erdi ve yerine Osmanlı tarihinde görülmemiş bir şekilde “yedi yaşındaki oğlu” padişah oldu.

Heyet İbrahim’e giderek hal’ kararını hakaretlerle tebliğ etmiş ve eski padişah daha önce yaşadığı kafes dairesine geri götürülmüştü. İbrahim’in hal’ fetvasında “makamları ehline vermeyip rüşvetle ehil olmayanlara verdiği ve bundan dolayı hal’ ve izalesinin şart olduğu” belirtiliyordu.

AYNI ANDA İKİ HALİFE OLUR MU?

Enderun halkı ve bazı kapıkullarının İbrahim lehinde hareketleri haber alınınca Şeyhülislam Abdürrahim Efendi “aynı anda iki halifenin bulunması caiz olmadığından birinin katli gerekir” şeklinde yeni bir fetva verdi.

Bu fetvanın anlamı, İbrahim’in öldürülmesiydi. Katli için gelenler İbrahim’i elinde Kur’an’la buldular. İbrahim, Şeyhülislam’a “Beni Kitabullah’ın hangi hükmüyle öldürtürsün” dese de cellatlar tarafından boğuldu.

İbrahim’in döneminde İstanbul bir taraftan “kürk ve samur ticaretinin”, diğer yandan da üfürükçü ve muskacıların hücum etmesiyle “üfürükçülerin merkezi” olmuştu.

Tahta ilk çıktığında “Yâ Rab! Eyyâmımda Ümmedi Muhammed’i hoş hâl  eyle ve birbirimizden hoşnut eyle” diye dua eden İbrahim, özellikle Kemankeş Kara Mustafa Paşa’yı idam ettirdikten sonra kendi ruhi yapısının da etkisiyle birçok hatalar yapmış, göreve getirdiği sadrazamlar tarafından yanlış yönlendirilmiş ve bu hataları kendi sonunu hazırlamıştır.

İbrahim’in padişahlığı asker ve ulema ittifakıyla bir fetva ile sona erdirilmişse de başlangıçta hayatına kastedilmemiştir. Ancak kısa süre sonra “aynı anda iki halife olmaz” fetvasıyla öldürülme kararı verilmiş ve II. Osman gibi o da hal’ sonrası “siyaseten katledilmiştir”.

***

Kaynaklar: H. İnalcık, Devlet-i Aliyye, İstanbul, İş Bankası, 2016, C. II; İ. H. Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İstanbul, Türkiye, 1972; C. 3; N. Sakaoğlu, Bu Mülkün Sultanları, İstanbul, Alfa, 2015; F. Emecen, “İbrahim”, DİA, 2007, C. 21; T. Gökbilgin, “İbrahim”, İA, MEB, C. 5; B. Gökpınar, “Osmanlı Kronikleri Işığında Sultan İbrahim ve Dönemi”, ETÜ SBED, 2020, S. 10; Ç. Uluçay, S. Kerimoğlu, “Sultan İbrahim Deli mi Hasta mı idi?”, Tarih Dünyası, 1950, 1951, C.2-3, S. 7-25.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version