Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Aynı gün camide iki kişi haykırdı, biri tehdit etti öteki gerçeği seslendirdi

Aynı gün camide iki kişi haykırdı, biri tehdit etti öteki gerçeği seslendirdi


HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Dün günlerden Cuma idi. Tarihler 21 Ocak 2022’yi gösteriyordu. Cuma namazı sırasında yurdun iki ayrı yerinde iki ayrı olay yaşandı. Bir kadın camiye girip “Açız” diye bağırdı. Bir erkek camide mikrofonu eline aldı ve “dilini koparırız” dedi.

Türkiye’nin bir gerçek gündemi var, bir de oluşturulmak istenen gündemi. Ne var ki gerçekte yaşananların, ülkede gündem yapılmaması için olağanüstü çaba harcanıyor. Devletin bütün imkanları kullanılıyor.

Yer Burdur Ulu Camii. 1300’lü yıllarda yörede hüküm süren beyliklerden Hamitoğlu Dündar Bey döneminde yapılmış. Defalarca yıkılmış tekrar inşa edilmiş. Şimdi dimdik ayakta. Cuma saati sırasında hatip vaaz veriyor.

Turkuaz halıların üzerinden yürüyüp orta yerlere kadar ilerleyen bir kadın, sesini duyurabileceğine inandığı bir yerde duruyor ve bağırıyor:

“Aç” diyor önce. Vaaz veren hatip ne dendiğini anlamıyor. Vaazını kesip, “Bir dakika bir şey anlayalım” diye sese kulak vermek istiyor. Kadın devam ediyor:

“Burada dünya kadar emekli var. Hepimiz açız.”

Kim bilir o kürsüden daha önce açları doyurmanın erdeminden söz etmiş olan erkek vaiz, kadının ne dediğini anlayınca, birden görevinin yaşananı örtmek olduğunu düşündü ve Asr Suresi’ni okumaya başladı.

“İnsan yanlış yolda. Ancak iman edenler ve doğruları yapanlar…” diye devam eden vaizin amacı kadına bir gönderme yapmak değildi sanırım. Vaize göre doğru yapmak, “Açız” diyen kadını bir şekilde susturmaktı. Hoparlör sisteminin gücüyle kadının sesini bastırdı ve devam etti.

“Açız” diye haykıran kadın, toplumun sorunlarını dile getiren bir aktivist mi, yoksa açlığı gerçekten başına vurduğu için feryat eden birisi mi bilmiyorum.

Kesin olan bir şey var ki o da Emniyetin, hırsızın kopuğun peşini bırakıp bu kadının sözlerinin değersizleştirilmesi için malzeme aramaya girişecek olması. Emniyet veya başka kaynakların hazırladıkları malzeme havuz medyasının önüne atılır. Böylelikle yapıştırılacak yaftayla kadının söyledikleri değersizleştirilir.

Pahalılıkta bir ihtiyaç malzemesini üç beş kuruş daha ucuza alabilmek için insanların kar kış demeden katlandıkları çile var. Marketlerde 150 TL’ye satılan 5 litrelik ayçiçek yağının, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından 99 TL’ye satıldığının duyulması üzerine insanlar kuyruğa girip saatlerce bekledi.

Halk Ekmek kuyruğuna çok şahit olduk. Özellikle büyük şehirlerde hemen her yerde yaşanan ekmek kuyruğu, fakirleşmenin boyutunu daha net ortaya serdi.

2020 yılı Eylül ayında İstanbul Halk Ekmek (İHE), 20,7 milyon ekmek satmış. İHE, 2022 yılı Ocak ayının ilk 20 gününde 55 milyon adet satmışsa ve kara kışın ortasında insanlar kuyrukta dakikalarca ekmeği 3 TL yerine 1,25 TL’ye almak için bekliyorsa tablo gerçekten vahim.

BAŞKA BİR YERDE, CAMİDE MİKROFONU ELİNE ALAN VAR

Burdur’daki camide uluorta feryat edenlerin sayıları zamanla daha da artacak gibi… İktidar ve yandaşları için yeni bir görev var. Yağmur gibi, kar taneleri gibi inen zamları bir yolunu bulup unutturmak…

Doğalgaza, elektriğe, akaryakıta hükümet eliyle zamları ve artan fiyatların peşinden koşamayan halkın önüne başka bir gündem malzemesi verilmesi lazım. Zamları konuşmaya başlayınca, buna sebep olan beceriksiz yönetimleri sorgulamaya kalkarlar belki kim bilir.

Bunun için toplumun önüne malzeme konulmalı. Neyin ne zaman kullanılacağının hazırlığını yapan ekip, sanatçı Sezen Aksu’nun 7 yıl önce çıkardığı şarkısındaki bir cümleye sarıldı.

Sanatçı, Şahane Bir Şey Yaşamak şarkısında Adem Peygamber’den “Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem’e” diye söz etmesini gerekçe gösterilerek linç edilmeye çalışılıyor.

Sezen Aksu’nun şarkısı üzerinden kıyamet koparmaya hazırlananlar, önce tetikçi isimler ve trol hesaplardan saldırıya geçtiler. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın konuya müdahil olup sanatçıya had bildirmeye kalkması, işin nereye taşınmak istendiğine ilişkin bir fikir vermişti.

Bu ülkenin İçişleri Bakanı’nın tehdit ekibi olduğu konuşulan ve kendilerine Milli Beka Hareketi diyenler, sanatçının Beykoz’daki evinin kapısına dayanıp tehditler savurdular.

Aslında Sezen Aksu’ya yapılmak istenen Ahmet Kaya’ya 28 Şubat döneminde yapılanların farklı bir versiyonuydu. Hatırlanacağı gibi 1999’da Magazin Gazetecileri Derneği’nin Ahmet Kaya’ya verilen ödülü aldıktan sonra yaptığı konuşma bahane edilerek, ortalık ayağa kaldırılmıştı.

Ahmet Kaya’nın ülkeden gitmek zorunda kalmasına sebep gösterilen bu konuşması, yeni albümünde “Bir de Kürtçe şarkı yapacağım” demesiydi. Ahmet Kaya’nın ödül aldıktan sonra sahneden söylediği “Çeker Giderim” şarkısı sanki başına gelecekleri bilmiş de seçilmiş gibiydi.

23 yıl önce 1999’da Ahmet Kaya’ya yapılanlar, şimdi Sezen Aksu’ya yapılmak isteniyor. Yoksa bu yapılanların başka izahı var mı?

Dünün ifade ve inanç mağdurları, bugünün itibar suikastçılarına dönüşmüş durumda. Ezildiği için kendisine yardım edilen dünün mazlumlarının, kendilerini ezenler gibi olmaya özendikleri nasıl bilinebilirdi ki…

ERDOĞAN: O DİLİ KOPARMAK BİZİM GÖREVİMİZ

Toplumun gündemini fukaralık ve hukuksuzluğun doldurduğu günümüzde üzerinde Cumhurbaşkanlığı sıfatını taşıyan Tayyip Erdoğan, gündemi değiştirmek amacıyla sonra adıyla anılacak, şimdilerdeyse Çamlıca Camii olarak bilinen yerde Cuma namazı sonrası minbere geçip eline hoparlörü alıp konuşmaya başladı.

Sezen Aksu’nun Adem Peygamberle ilgili sözlerini bahane ederek tehdide başladı:

“Hz. Adem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir.”

https://www.youtube.com/watch?v=1L5o9uEMFmY

Emrinde ordu ve polis olan bir cumhurbaşkanı bir vatandaşını böyle tehdit etmesinin izahı zor değil. Devletin en tepesindeki isim böyle konuşursa, emrindekiler durumdan vazife çıkarıp neler yapmaz.

Sanatçının önümüzdeki günlerde başına nelerin gelebileceğini kestirmek zor değil sanıyorum.

Sezen Aksu’nun neler yaşayacağı ayrı bir konu. Lakin yolsuzluklara, hırsızlıklara, adam kayırmalara, hukuksuzluklara Sezen Aksu gibi bir sanatçının ambalaj malzemesi yapılması insanın yüreğini çok yaralıyor.

Oysa hepsi gidecek. Bu ülkede geriye kalacak en büyük miraslardan birisi Sezen Aksu olacak. Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYOBİR), bu konuda tespitini gayet yerinde yapıp sanatçıya sahip çıkılması çağrısı yaptı.

Aynı şekilde MESAM’ın çıkış noktası da çok yerinde. MESAM açıklamasında, sanatın dünyayı güzelleştirmek için var olduğu ve ancak özgür bırakıldığında gerçekleşebileceği hatırlatılarak, “Sanata verilecek her türlü tepki yine sanatla ifade edilmelidir” denildi.

Sezen Aksu, Ahmet Kaya gibi bu topraklardan kopup gidecek mi bilmiyorum. Her halde sanatçının şu sıralarda halet-i ruhiyesini en iyi “Kaçak” şarkısı anlatabilir olmalı.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız?


Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version