Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Namürtsne kimonoke iney ev PKA ,nağodrE

Namürtsne kimonoke iney ev PKA ,nağodrE


Başlığı muhtemelen çözmüşsünüzdür ama ben yine de açayım, “Erdoğan, AKP ve yeni ekonomik enstrüman” biçiminde kararlaştırdığım yazı başlığımın tersinden yazımı.

Kararlaştırdığım başlığı tersinden yazdım çünkü iki gündür çok yakından izlemeye çalıştığım yeni enstrümanın devreye giriş sürecinde bir iktisatçı olarak beni çok rahatsız eden konular, TERSLİKLER var. Meselenin pratik yönleri öne çıktığı için bunlar konuşulmuyor ama kanım işin içinde Türkiye için çok büyük tersliklerin olduğu, ben de beni rahatsız eden bu terslikleri yazmak istedim.

Resmî isimlerin demeçlerini, açıklamalarını izliyorum, mesela Cumhurbaşkanının, Hazine ve Maliye Bakanının konuşmalarını; besleme basında da durum pek farklı değil.

Yazımın detaylarına girmeden şunu da söyleyeyim, bu hamle öyle çok da küçümsenecek bir hamle değil, kulak tersten gösterilerek faizler yükseltildi, kurlar şimdilik denetime alındı, dizginlenen kurların enflasyon geçişliliği üzerinden fiyatlar genel seviyesinin artışı başka atılacak adımlarla birlikte (mesela hukuk adımları) yavaşlatılabilirse Erdoğan seçim sürecine geçen haftaya oranla daha avantajlı girebilir ama yukarıda değindiğim gibi her konuda bir terslik de söz konusu; TL tasarrufçusunun riskinin kamulaştırılmış olması da işin cabası.

***

İki gündür şöyle ifadeleri çok duyuyoruz: İhracatçıya ileriye dönük kur garantisi verilerek önünü görmesi sağlanacak, ihracatçının, TL tasarrufçusunun kur riskini Hazine ve Merkez Bankası üstlenecek, herkesin önündeki riskler azaltılacak, herkes önünü görecek, vs.

Bu ifadeleri çok abartmazlar ise herkesin de kulağına hoş gelebiliyor.

Ama bence hiç de hoş değiller bu ifadeler ve bırakın uzun vadeyi ,orta vadede bile büyük etkinlik ve bölüşüm riskleri içeriyor.

Anglosakson iktisat ideolojisinin özeti gibi bir söz vardır, “no risk, no gain”, yani risk yoksa kazanç da yoktur.

Oysa, yeni model (???) büyük ölçüde temel iktisadi aktörlerin, ihracatçının, TL cinsinden tasarruf üreten hane halklarının risklerini sıfırlamayı amaçlıyor ve çok sevdikleri ifadeyle bu risk sıfırlama sürecinde kazançların da, rekabetçi kazançların da sıfırlanacağını pek düşünmüyorlar (no risk, no gain).

Kapitalizm denen üretim tarzı Birleşik Krallık’ta yeşerdi, gelişti, dünyanın en önemli iktisatçıları, mesela Adam Smith, David Ricardo, John Maynard Keynes, Alfred Marshall, Joan Robinson hep bu ülkede yetişmişler ama nedense hiçbirinin aklına risksiz bir piyasa ekonomisi dizayn fikri gelmemiş; insanın acıyası geliyor bu büyük iktisatçılara Erdoğan’ı tanıyınca.

Başlığı neden mi tersinden yazdım?

Türkiye’de iki konuda çok büyük terslikler var.

Hukuk ve ekonomi alanlarında.

Hukuk alanı belirsizlik kaldırmaz, hukuk güvenliği hukuk devletinin temel bir kavramı, mahkemeler sadece milli içtihada değil, evrensel içtihada da uymak yani süreklilik sağlamak durumundalar.

Hukuk risk ve belirsizlik kaldırmaz.

Oysa, risk ve belirsizlik, belirli ölçüler dahilinde piyasa ekonomisinin vazgeçilmez kavramlarıdır, riskin ve belirsizliğin olmadığı ekonomiler bireysel olması gereken riskin kamusallaştırıldığı komuta ekonomileridir.

Ülkemiz Türkiye’de ise belirsizlik ve risk büyük ölçüde hukuk alanında, yargıda egemendir.

Anayasa Mahkemesi, AİHM kararlarının hangi ölçüde uygulanacaklarının bile belli olmadığı bir ülke bizim ülkemiz.

Son ekonomik modelin özelliği ise temel iktisadi aktörlerin, mesela ihracatçıların, TL cinsinden tasarruf üretenlerin önünden risklerin alınması.

Belirsizlik ve risk olmaması gereken yerde (hukuk, yargı) var, olması gereken yerde (piyasa) yok ediliyor.

Ne demiş idim?

Her şeyi tersinden yapıyoruz.

Biraz konu dışına çıkacağım.

İyi üniversitelerimizin itibarını, gençlerin geleceklerini yakıyoruz ama Rusya’nın üzerlerindeki ilaç kalıntısı çok yüksek diye ithalatını durdurduğu ve geri gönderdiği biber ve narı (son örnek) yakmıyoruz mesela.

O biber ve narları da çocuklarımıza yerli ve milli bir ahlak ve inatla yediriyoruz, değil mi?

Tonlarca uyuşturucu, kokain yakalanıyor, hiç imha edildiklerini ya da yakıldıklarını gördünüz, duydunuz mu?

Adalet Bakanlığı Adli Emanet bürolarına teslim ediliyor yakalanan uyuşturucu.

Peki sonra? 

Neyin yakılacağı, neyin yakılmayacağının kararını bile tersinden veriyoruz.

Ben başlığı tersinden yazmışım, çok mu? 

Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version