Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

İktidar ile çocuk bezi arasındaki ilişkiyi kaçırdık

İktidar ile çocuk bezi arasındaki ilişkiyi kaçırdık


HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Seçmen mevcut yönetimi, kendi eliyle oy verip iktidara taşıdı. Ancak iktidara geldikten sonra kurdukları rüşvet ve hırsızlık sistemi 17 Aralık’ta ortaya saçılınca bu kez hukuku bir tekme ile vurup kenara attılar.

Mark Twain’in “İktidarları ve bebek bezlerini aynı nedenden ötürü sık değiştirmek gerek” sözünün ne kadar doğru olduğunu toplum olarak yeni yeni anlamaya başlıyoruz.

Biz toplum olarak altını kirleten iktidarı değiştirmek yerine, görevi suçluları bulup adalete teslim etmek olanları hapse attık. Ötekilerini de “Aferin. Bundan sonra artık kimse senin suçlarını ortaya çıkarmaya çalışamayacak. Yapmak istediklerini korkmana, çekinmene gerek olmadan yapmaya devam et” dedik.

Onlar da en iyi bildiklerini yaptılar. Geçmişte kimi siyasetçilerin yaptığı gibi bir kez çalma yerine “sürekli gelir” getirecek modeller inşa ettiler.

Köprüler, otoyollar, şehir hastaneleri hep bu sürekli gelir modeli ile yapıldı. İnşaatından rüşvet alınsa idi bir kez alınabilecekti. “Çalıyorlar ama çalışıyorlar” diyerek “yola devam” dediklerimiz kurdukları sistemle dünya siyasetçilerine kötü örnek olacak türden işler çıkardılar.

Kurulan “sürekli gelir” modeliyle ilgili öteki örnekleri bir kenara bırakıp sadece aynı ortamda bulunması açısından İstanbul Boğazındaki üç köprüyü örnek vereceğim.

BOĞAZDAKİ 3 KÖPRÜNÜN MALİYET FARKI

İlk köprü Süleyman Demirel’in başbakanlığı döneminde yapıldı. Şimdilerde 15 Temmuz Şehitler Köprüsü diye adlandırılan Boğaziçi Köprüsünden söz ediyorum. Bu Japon ortaklığı ile yapılan Boğaziçi Köprüsü 260 milyon TL’ye (21 milyon dolar) mal oldu.

İkinci köprü olan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü Turgut Özal döneminde inşa edildi. 508 milyon TL (125 milyon dolar) ödendi.

Üçüncü köprü olarak inşa edilen Yavuz Sultan Selim Köprüsü ise Tayyip Erdoğan döneminde hayata geçirildi. Bunun maliyeti ise 3 milyar dolar olarak açıklanmıştı. Dönemin Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan, Hürriyet’ten Deniz Zeyrek’e üçüncü köprünün gerçek maliyetinin 3,5 milyar dolar olduğunu açıkladı. (3 Temmuz 2017 Hürriyet)

Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile Boğaziçi Köprüsü arasındaki fark, ilave iki şeridinin olması. Bunu bir kenara bırakırsak, üçüncü köprüye ödenen para ile 143 tane Boğaziçi Köprüsü yapılabilirdi. İkisi de toplam 8 şeritli olan Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden ise 25 adet inşa edilebilirdi.

Adına “yap-işlet-devret” denilen bu sistem esas itibariyle suiistimal boyutunu bir kenara bırakırsanız, devlet açısından avantajlı bir sistem. Devlet, vatandaşına sunacağı hizmet için bütçesinden kısa sürede büyük miktarda para çıkarmamış oluyor.

Sermaye sahipleri açısından da avantajlı. Yatırımı yapıp belirlenen süre kadar inşa ettiği altyapıyı işletmiş ve gelir kazanmaya devam etmiş oluyor.

Bizde ise işleyiş hayli farklı. Bu avantajlar yetmiyormuş gibi bir de sermaye sahiplerinin bulduğu kredilere devlet kefil oldu. Üstüne bir de köprülere geçiş garantisi verildi.

Bunun üzerine birilerine “sürekli gelir” payı da eklendiğinde birinci ve ikinci köprülerden otomobiller 13 TL’ye geçerken Yavuz Sultan Selim Köprüsüne 27,5 TL (tek taraflı) ödemek durumunda. Buna paralı çevre yolları da eklendiğinde asgari maliyet 45 TL’yi buluyor.

“Bunların girişte yazılan çocuk bezi-iktidar değişikliği arasında ne alaka var?” diyeceksiniz. Bütün boruları akması gereken devlet hazinesi yerine “Beşli Çete” ya da benzeri yapılara aktarırsanız, dengeleri temelden bozarsınız.

Kurulan soygun düzenleri, kendinden olmayanları düşmanlaştırma ve yok etme girişimleri dahası belki de hepsinden önemlisi hukuksuzluğun egemen olması ülkedeki bütün dengeleri altüst. Devletin temel sütunları bir bir yok edildi.

Dövizdeki patlama ve TL’nin eriyişi dışa vuran bir sonuç. İç organları iflas etmiş bir hastanın dışarıdan bakıldığında sadece ateşinin yükselmiş görülmesi gibi dövizdeki yükseliş de bizim iflas eden ekonomimizin dışa vuran belirtisi gibi.

Bundan dolayı Türkiye ekonomisinin şimdiden sonra dikiş tutması pek mümkün görünmüyor. Toplumları birada tutan görünmeyen sağlam bağlar vardır. Bunların başında “güven” gelir. Güven duygusu, kutuplaştırma politikaları güdülerek önce insanlar arasında yok edildi.

Şimdi ise ekonomide güven duygusu yok edildi, ediliyor. “Türk Ekonomik Sistemi” deyip üretimi artırmaktan söz edenlerin, kendi dediklerine inanmadıklarına emin olun.

İktidardakilerin sadece zaman kazanmak için bütün bu yollara başvurduklarını aklınızda tutun. Yarattıkları belirsizlik ortamı, insanların ufkunu karartmış durumda. İş yapmak isteyenler maliyet ve fiyatlandırma yapamıyorlar.

Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricilerini bünyesinde taşıyan TÜSEDAD, 8 Aralık’ta ilan edilen 4,70 kuruşluk süt fiyatlarının yetmezliğinden feryat ediyor. Bu rakamın Ekim ayı verileriyle belirlendiğini ifade eden TÜSEDAD yönetimi, 1 Kasım’dan bu yana yem maliyetlerinin yüzde 53 oranında arttığını hatırlatıyor.

Açıklamada, eğer gereken yapılmazsa, bırakın süt ineklerini, damızlıkların bile kesime gideceğine dikkat çekiliyor. En tehlikelisi ise “tedarik zinciri kırılma noktasına geldi” cümlesinde saklı.

Yaşananları ne olursunuz “dış güçlere” bağlamayın. AK Parti’nin lideri daha dün denecek kadar yakın bire süre önce “dış güçlere inanmadığını” söylüyordu. Niçin öyle diyordu?

Dış güçler, dün de vardı, bugün de. Yarın da olacağına hiç şüpheniz olmasın. Dış güçler vücuttaki mikrop gibi. Beden güçlüyse sorun olmuyor. Bağışıklık sistemi zafiyete uğradığında insanı yatağa düşürüyor.

Mikroba kızmakla çözüm üretemezsiniz. Çözüm bağışıklık sisteminizi güçlendirmekte yatıyor.

AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) Üyesi Şamil Tayyar, yaşananların sosyal gerginliği artırdığına dikkat çekiyor. Tayyar, kendini “Yüksek kurdan daha tehlikelisi, belirsizlik. Sosyal gerginlik derinleşiyor. Aman dikkat” demek zorunda hissetti.

TOBB’un, İstanbul Sanayi Odası’nın TÜSİAD’ın çıkışları içerideki yangını haber veriyor.

Bütün bu feryatlar bizim toplum olarak iktidar ile çocuk bezleri arasındaki ilişkiyi kuramayışımızdan kaynaklanıyor.

Yaşananların toplumsal bağları ivedilikle yeniden kurmasını dilemekten başka yapacak bir şey yok.


Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version