YORUM | M. NEDİM HAZAR
İfsat edilmedik kurum bırakmadı Tayyip Erdoğan…
TÜİK, Merkez Bankası, DDT, BDDK ve yüzlercesi…
Hepsi mundar oldu, hiçbirinin üç kuruşluk bir kıymeti kalmadı.
Son olarak MGK’yı da bitirmiş oldu.
İlk kirlettiği kurumlar şüphesiz sivil dernekler ve medyaydı.
İşte o medya öylesine itibarsızlaştı ki, artık ülkede muhalif olarak bilinenler bile beş para etmiyor. Cumhuriyet’inden Birgün’üne, Sözcü’sünden Evrensel’ine kadar hepsinde var bozulma.
Muhalefet yapıyoruz derken bile onun ateşine odun taşımakta, onun dilini kullanmakta beis görmüyorlar.
Siyaset zaten uslu bir evcillikle verilen izin dairesinde yapabiliyor yaptıklarını. Yargı ise (Perinçek’in ifadesi ile) siyasetin köpeği haline getirildi.
Tüm ülke işi gücü bırakmış, belki de tedavi edilmesi gereken bir yaşlı hastanın götürdüğü uçuruma seyahati izliyor.
Yandaşlar bir yandan kuyuya atılan taşı çıkarmak için kırk takla atarken, diğer yandan düştükleri hazin hali unutmak istercesine daha da sefilleşiyor.
TRT ortak yayını diye yapılan dünya yayın tarihinin yüz karası bir organizasyon daha yaşandı.
Canlı olmayan yayını naklen diye sunabilecek kadar büyük sefalet bu.
Bunu ilk fark eden iktisatçılar oldu yine.
Cumhurbaşkanı konuştukça dövizin fırlayacağını artık üç aylık bebeler bile bilirken, TRT yayınında alt bantta canlı döviz kurunu veriyordu ne hikmetse.
Çoğu iktisatçı bunun hikmetini çözmek isterken durum kısa sürede anlaşıldı. İletişimcileri Erdoğan canlı konuşuyor algısı oluşturmak için bant yayına canlı döviz kurunu koymayı akletmişlerdi.
Ancak bunu yaparken kimse Cumhurbaşkanına saatini çıkarmasını ya da ileri almasını söylemeyi düşünmemişti. Akledenler de muhtemelen cesaret edemedi.
Bu sebeple TRT kameramanı Erdoğan’ı yakın plan çeker kimi zamanlar saati yansıdı ekranlara. Yaklaşık 4 saat geriydi Erdoğan’ın saati. Yani çekimin yapıldığı saati gösteriyordu.
Televizyon tarihinin bu kepazeliğe geçen cingözlüğünden daha fecaat bir durum vardı ki, Erdoğan’ın karşısına gazeteci namıyla oturtulanların içler acısı haliydi.
Erdoğan’ın gazeteci mülakatlarında prompter kullanmasını artık yadırgamıyoruz. Zira herkes gazetecilerin ellerine tutuşturulan soruları sorduğunu ve önceden hazırlanan cevaplar için çanaklık görevi yaptıklarını biliyor.
Ancak burada da aşama kaydetmiş durumda yandaş medyacılar.
Soru sırası gelen gazeteci kılıklı yandaşların, ellerine tutuşturulan soruları “arz ederim” ile bitirmesi medya tarihine bir kara leke olarak geçti.
Erdoğan konuştukça dövizin yükseldiğini tahmin etmek zor değil.
Bizzat Erdoğan da bunu biliyor ve eminim bilerek yapıyor.
Ülkenin aklı başında insanları ise bu davranışın kökenini araştırmaktan, anlamaya çalışmaktan bitap düştüler ve sonunda artık hepsi vazgeçti.
Oysa çok basit bir anlamı var; kendisinin ve çevresinin çıkarı için yapıyor tüm bunları Erdoğan.
Faizi indirirken de, dövizi zıplatırken de kendi çevresine para kazandırıyor, paralarına para katıyor.
Gerisi umurunda filan değil.
İşin acı kısmı kimsenin cesaret edip, “Sayın Cumhurbaşkanım birkaç gün sussanız” filan da diyemiyor.
Zira Erdoğan iki gün konuşmasa belki ekonomik göstergeler biraz normalleşecek.
Şimdi ise daha fenasını yapmaya karar vermiş. Bu konuşmaları hem miting düzenleyerek, hem ekrana daha sık (artık dahası ne kadar olacaksa) çıkarak yapacakmış.
Babam ve Oğlum’daki dertli baba gibi birisi ortaya atılıp “Açaydım kollerimi” diye bağırana kadar gidecek bu facia yolculuğu.
Arz ederim.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***