Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

AİHM’den Saray’a rest

AİHM’den Saray’a rest


YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden (AİHM) Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlalleri, özellikle de Gülen Cemaati’ne yönelik operasyonlara dair çok önemli bir karar daha geldi.

Yüksek mahkeme KHK’lı öğretmen Yasin Özdemir’in sosyal medya paylaşımlarından hareketle ‘suçu ve suçluyu övme’ ile cezalandırmasını insan hakları ihlali olarak gördü.

Daha da önemlisi mahkeme kararı yüzbinlerce insana soruşturma açılmasına, on binlercesinin tutuklanmasına gerekçe yapılan bankaya para yatırma, sendikaya üye olma, okul kaydı gibi gerekçelerle kimsenin suçlanamayacağına hükmetti.

Söz konusu kararın ‘manşeti’ ise Erdoğan rejiminin hiç hoşuna gitmeyecek türden. Zira AİHM “Öyle kafana göre ‘milat’ uyduramazsın, canın istediği gibi terör örgütü ilan edemezsin” demiş oldu.

Yani Erdoğan ve AKP’lilerin sık sık kullandıkları ‘milat’ söylemini çöpe attı.

Gelelim bu kritik karara dair detaylara…

Öğretmen Yasin Özdemir çakma 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Isparta’da göz altına alınıp 24 Ağustos’ta tutuklandı.

Hakim, Özdemir’in 17 Aralık yolsuzluk operasyonu referanslı sosyal medya paylaşımlarının ‘terör örgütü lehine propaganda yapmak’ suçlamasıyla tutuklanmasına karar verdi.

30 Kasım 2016’ya gelindiğinde ise mahkeme Özdemir’i 7 ay 15 gün hapis cezasına çarptırdı.

Özdemir AYM süreçlerini bitirip AİHM’e başvurdu. Özdemir’in AİHM başvurusu Pazartesi günü itibariyle karara bağlandı.

Mahkeme öğretmen Özdemir’in paylaşımlarının düşünce özgürlüğü kapsamında sayılması gerektiğini, o tarihlerde Gülen Cemaati’nin terör örgütü sayılmadığını hatırlattı. Özdemir kararına AKP’nin temsilcisi gibi davranan Saadet Yüksel’in de bulunduğu daire oy birliği ile karar verdi.

Aslında dava süreci başlı başına trajikomik.

Çünkü öğretmen Özdemir terör örgütü üyeliğinden tutuklanıyor ama dava terör örgütü propagandasından açılıyor. Hüküm ise suçu ve suçluyu övmekten veriliyor.

Peki şimdi ne olacak?

Her şeyden önce hükümetin kafasına göre uydurduğu “17/25 aralık milattır ya da MGK’nın Cemaatle ilgili kararı referans alınmalıdır“ söylemi çöp oldu.

Bir başka ifadeyle mahkeme “yasadışı bir örgütün var olup olmadığına Cumhurbaşkanı, MİT yada başka idari birimler karar veremez” diyor.

Bu noktada şunun altını çizmekte fayda var.

Özdemir kararı benzer binlerce dava için de emsal teşkil edecek. Yani 15 Temmuz öncesi şiddet içermeyen ve temel hak ve hürriyetlerin kullanımı niteliğinde olan faaliyetlerle ilgili benzer ihlal kararları gelecek demektir.

Kritik detaylardan birisi şu; 15 Temmuz sonrasında yüzbinlerce kişi için açılan soruşturmalar ve yargılamalara konu olan olayların tamamı sözde darbe girişimi öncesine ait.

AİHM diyor ki: “O tarihlerde Cemaat’le ilgili kesinleşmiş bir mahkeme kararı yoktu. Dolayısıyla bankaya para yatırdığı, gazeteye abone olduğu yada sendika üyeliği gibi gerekçelerle kimseye terör örgütü üyeliği, yöneticiliği yada yardım suçlamasıyla ceza veremezsiniz.”

Dolayısıyla benzer durumda olan yüz binlerce kişinin dosyası da aynı şekilde dönecektir.

Kararın önemli ayrıntılarından bir diğeri ise şu: Mahkeme diyor ki şiddet çağrısı içermeyen faaliyetleri cezalandıramazsınız.

Zaten “şiddet çağrısı içermeyen faaliyetlerin cezalandırılması saçma” diyen olabilir. Fakat Erdoğan rejiminin mahkemeleri bankaya para yatırma, gazete aboneliği, çocuğu okula yollama ya da sendikaya üye olma gibi kriterleri peşinen örgüt üyeliği için yeterli görüyor.

Kısacası AİHM’in bu kararıyla yüzbinlerce dava da boşa düşmüş oldu.

Yasin Özdemir kararında yer alan bir başka bölüm de Saray’ın huzurunu kaçıracak türden.

Çünkü AKP hükümeti AİHM savunmalarına 17/25 Aralık yolsuzluk ve MİT tırları soruşturmalarını gerekçe olarak sunmuştu. Fakat mahkeme bu savunmayı da çöpe attı ve “Terör örgütü kararı ancak mahkeme kararı ile olur” dedi.

Mealen, “İlle bir milat arıyorsanız 26 Eylül 2017 tarihli mahkeme kararını başlangıç sayabilirsiniz” diyor.

Aslına bakılırsa AİHM’den gelen karar sürpriz değil.

Asgari hukuk bilgisi olan birisi de benzeri yönde karar verirdi. Fakat Türkiye’de hukuk Perinçek’in tabiriyle ‘siyasetin köpeği’ haline getirildiği için en temel konularda bile hukuk işletilmiyor.

AİHM kararının geldiği günün sabahında bile Türkiye’nin muhtelif yerlerinde Cemaat’e yönelik operasyonlar vardı. Gözaltı gerekçeleri yine suç oluşturmayacak şeyler. Dahası, 15 Temmuz 2016’da henüz 13-14 yaşında olan çocuklar 18 yaşına ulaşınca göz altına alınıp tutuklanıyor.

Dolayısıyla şu an sürmekte olan soruşturmaları, yargılamaları hukuki görmemek gerekiyor. AİHM’in son kararında dediği gibi şu anki terör yargılamalarının hiçbiri hukuki zeminde yürümüyor. Anayasa Mahkemesi de “etkin bir iç hukuk yolu” değil. Karşımızda bir soykırım var ve bu gerçeğe göre hareket etmek şart.

Rejim hukuku hiçe sayıp soykırıma devam ediyor. Mahkemeler siyasetin emrinde, Anayasa Mahkemesi bile sembolik.

Bu noktada yapılması gereken şey net: Hukuki süreçleri her şeye rağmen işletmek ve ısrarla takip etmek. AİHM yavaş karar veriyor olabilir ama sabırla bu kapıyı zorlamak gerekiyor.

Erdoğan rejiminin davaları o kadar absürt ve hukuksuz ki illa ki bozulacak. Bu operasyonlara imza atan, mahkeme kararlarını veren herkes yaptıklarının sonuçlarıyla yüzleşecek.

Erdoğan rejiminin Gülen Cemaati mensuplarına yönelik operasyonları başladığı günden bu yana aynı şeyi söylüyorum; bu suçlamaların ömrü Erdoğan’ın siyasi ömrü kadar. Erdoğan’ın siyasi ömrü bitince bu davaların hepsi düşer.

AKP için geriye soykırım uygulamalarının utancı ve ödenecek yüklü tazminatlar kalır. Saray’ın talimatıyla bu suçları işleyen bürokratlar ise yüklü tazminatlarla karşı karşıya kalacak.

O yüzden enseyi karartmadan hukuki süreçleri sonuna kadar ve ısrarla takip etmek gerekiyor.

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version