YORUM | AHMET KURUCAN
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir gruba yapılmayan bir zulüm yapılıyor devlet eliyle. Rakamları takip etmek bile imkansız. “Gün günden beter,” derdi rahmetli Ninem 80 ihtilali öncesi anarşik ortamını tasvir ederken. Şimdi de aynı. Değişen bir şey yok. Gün günden gerçekten beter. Her sabah bir operasyon haberi ile uyanıyoruz hayata. 2014 Nisan ayından bu yana toplam 5,560 operasyon gerçekleşmiş. Ortalama günde 3 operasyon ve 70 gözaltı varmış.
Bunun manası şu: Devlet kendi vatandaşına resmen kitlesel soykırım yaşatıyor ve herkes üç maymunu oynuyor. Özneyi devlet olarak söyledin ama nesne kim diyeniniz yoktur diye düşünüyorum. Zira Türkiye’de yaşayan herkes biliyor nesnenin kim veya kimler olduğunu. İlla yaz diyorsanız kör gözlere girsin, sağır kulaklara küpe olsun, taşlaşmış kalp ve vicdanlarda yankılansın diye yazayım: Fethullah Gülen Hocaefendi, Cemaat, Hizmet. Yeter mi?
Bugünlere birden gelmedik. İlmek ilmek işlediler, taş taş döşediler. Tarihe örnek olacak, sosyal-psikoloji ve siyaset tarihlerinde ders olarak okutulacak ölçüde toplum mühendisliği yaptılar yıllar boyunca ve kısa vadede görülen sonuçlarına göre başarılı da oldular. Hitler’in “Kavgam” kitabında anlattığı ve propaganda bakanı Joseph Goebbels’in başarı ile uyguladığı taktiklerini hayata geçirdiler. Halk büyük yalanlara daha çabuk inanır diye büyük yalanlar söylediler. Kendilerinden başka siyası hiçbir seçeneğe hareket alanı bırakmadılar. Kendi tercihlerinin sonucu oluşan bütün olumsuzlukları başkalarının üzerine attılar. Tek rakip ve en kolay lokma olarak gördükleri Cemaat’in üzerine odaklandılar. Ülkede olumsuz giden her şeyi ama her şeyi onun üzerine yıktılar. Karikatürlere konu oldu erken dönemlerde. Vazoyu kıran çocuğun kendisine kızan anneannesine “Ben kırmadım Cemaat kırdı” dediği karikatürler çizildi bu ülkede yıllar önce. Önceleri çokları güldü geçti buna ama sonraları gerçek oldu. Hayatın bir parçası haline geldi.
Bu ilmek ilmek örülen örgü aynı zamanda soykırım aşamalarının merdivenlerini tek tek çıkmak demekti. Çıktılar. Tam anlamıyla bir günah keçisi haline getirilen ve her kötülüğün anası diye nitelendirilen Hocaefendi ve Cemaat’e karşı toplumun diğer tüm kesimlerini düşman yapacak söylemler geliştirdiler. Çeşitli lakaplar takarak onlarla Cemaat’i özdeşleştirdiler. Hain, çete, örgüt, ajan, hain, çıkarcı, rantçı, paralel yapı, piyon bu aşamanın söylemleri idi. Ardından merdivenin şeytanlaştırma diyebileceğimiz basamağa adım attılar ve Cemaat mensupları insandan başka bir mahlukmuş gibi söylemler ürettiler. “Ur, virüs, vampir, böcek, köpek,” dediler. Daha düne kadar milyonların önünde “Gel bu hasret bitsin!” türküleri söyledikleri Hocaefendi’ye “Alim müsveddesi, yalancı peygamber, sahte şeyh” ve insanın aynaya baktığında kendi yüzüne bile söylemeye utanacağı daha neler neler dediler. Bütün bunlar olurken ne toplumun aydın kesimlerinden ne de sıradan insanlarından hiçbiri ses ve seda çıkmadı. Bu suskunluk onlara cesaret verdi. Son hamleyi yapmalarına az kalmıştı. Hazırlıklar yavaş yavaş tamamlanıyordu. Ne yapacaklarını biliyorlardı. Tabii ki kendileri hariç Cemaat’e değil destek selam vermiş insanları tek tek belirleyip fişlediler. Halk hazırdı, devletin güvenlik birimleri hazırdı eksik olan tek şey hakemin düdüğü çalmasıydı. Halbuki o düdük çoktan çalınmıştı. Sadece hücum zamanını bekliyorlardı. “Allah’ın lütfu” dedikleri 15 Temmuz ile o fırsatı buldular ve KHK, kitlesel gözaltı, tutuklama, işkence, adam kaçırma, öldürme, müsadere ve şeytanı bile utandıracak zulümlerle son safhaya geçtiler ve hala devam ediyorlar.
Buraya kadar anlattıklarım tüm Türkiye’nin gözü önünde olan ve olmaya devam eden zulümlerin tarihsel geçmişini de hatırlatan kısa bir kesinti. Malumun i’lamı. Bu kısa kesintide bir şey dikkatinizi çekti mi bilmem ama benim dikkatinizi çekmek istediğim bir şey var. Zaten bu özeti yapma nedenim de o. Dün Cemaati şeytanlaştırmak için söyledikleri her şey ama her şey şu anda kendi başlarına gelmiş durumda. Ne ile itham ettilerse aynı itham, ne türlü iftirada bulundularsa aynı iftira, nasıl lakap taktılarsa aynı lakapla anılıyorlar. Yalnız arada çok büyük bir fark var. Cemaat adına yaptıkları itham, iftira ve lakaplar Cemaatin yüzde 95’leri aşan oranında kahir ekseriyeti için gerçekten itham, iftira iken bunlar için somut delillerle ortaya konan, inkar edilemez gerçekler.
Örnek mi istersiniz? “Haşhaşi” diyeyim siz de uyuşturucu kullanan siyasileri, ticaretini yapan Yıldırım’ları, Ata uçaklarını, Venezuella’ları ve tabii ki “Baron Erdoğan” söylemlerini hatırlayın.
“Milli iradeye komplo” diyeyim, oy kaybına bağlı olarak sürekli değişen seçim sistemlerimi, kurulan ittifakları, partili cumhurbaşkanını ve Türk tipi başkanlığı hatırlayın.
“Faiz lobisi” diyeyim siz çarşaf çarşaf ortaya dökülen delillerle kimin faiz lobileri ile iş tuttuğunu hatırlayın.
“İhanet” diyeyim Türkiye’nin ve Anadolu insanının hem dününe hem de yarınlarına hakiki manada kimin ihanet ettiğini ve hala etmekte olduğunu hatırlayın.
“Paralel devlet” dediler TÜGVA skandalı ile ortaya saçılan paralel devleti hatırlayın.
“Suç örgütü” dediler şimdilerde AKP siyasi parti değil suç örgütüdür sözlerini hatırlayın.
“Suç örgütü lideri” dediler ‘La Casa De Papel Recep Tayyip Erdoğan’ sözlerini hatırlayın.
Süslü Sülü’leri, Soysuz Soylu’ları ve Narcos Soylu’ları da yanına süs olarak ilave edin.
Kamu İhale yasasından AKP’nin iktidara geldiği 2003 yılından 30 Nisan 2021 tarihine kadar tam 193 defa değişmesi bile tek başına yeterli bir örnek değil midir anlayana?
“Etme bulma dünyası” denir bu türlü durumları ifade için Anadolu’da. “Allah’ın sopası yok” da derler malum. Benim inancıma göre Allah mutlak adalet sahibidir. Adaletini ahirette bitamamiha dünyada da kısmen göstereceğine inancım tam.
İşte bu örnekler onun bir göstergesi. Ettiler, buluyorlar ve inancım o ki bulmaya da devam edecekler.
9 Mart 2013 Urfa mitinginde dönemin başbakanı Erdoğan şunları söylemişti. “Şimdi ben buradan Said Nursi’nin diliyle konuşuyorum. ‘Zalimler için, yaşasın cehennem,’ Çünkü, onları ancak orası paklar.” Çünkü ile başlayan son cümleyi hiç kimse için söyleyemem. O karar Allah’a ait. Erdoğan Allah’tan vahy almış ya da hüküm yetkisi kendisine verilmiş gibi konuşmuş. Kendi bileceği şey. Ama o son cümle hariç Said Nursi’nin diliyle ben de konuşabilirim Erdoğan’ın konuştuğu gibi: “Zalimler için yaşasın cehennem!”
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***