YORUM | BÜLENT KORUCU
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 50+1 oy almaktan umudu kesti ve bunu gizleme ihtiyacı hissetmiyor. Yumurta kapıya dayandı zira; kuyruğu dik tutayım dese, köprüden önceki son çıkışı kaçıracağının farkında. Yenilginin kabulü anlamına gelen değişiklik talebinin yol açacağı psikolojiyi yönetmekte zorlanacak aslında. “Mevcut kurallarla kazanamıyorum, hadi kuralları değiştirelim” cümlesi muhalefete verilmiş büyük koz olacak. Lakin başka seçeneği yok.
Erdoğan, öylesine büyük bir açmazda ki, çaresizlik içinde kıvranıyor. 2017’de 15 Temmuz’un gazıyla ve aşırı özgüvenle koyduğu “yüzde 50’yi aşma” şartını sağlayamıyor. Geçmişteki her türlü tahkirini yutarak ve orantısız bir güç vererek barıştığı Devlet Bahçeli’ye mahkum. Daha kötüsü razı olduğu prangaya rağmen seçilecek oranı tutturamıyor. Düştüğü girdaptan ancak anayasa değişikliği ile çıkabilir. Onu Meclis’e getirmek için de Bahçeli’nin onayı şart. MHP lideri ise kendi idam fermanı demek olan değişikliğe yanaşmıyor. Kulislerde konuşulan yüzde 40 artı 1 formülüne evet dese Erdoğan’ın mahkumiyeti sona erecek. O saatten sonra “tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna” demeyeceğinin garantisi yok. Hatta tam tersine AKP liderinin yeni ortak bulunca eskisini satma alışkanlığı biliniyor.
Cumhur İttifakı, bana bazı yapışık ikizleri hatırlatıyor. Birinin yaşaması diğerinin ölmesi anlamına geliyor. Ameliyat olmazsa ikisi birlikte hayatını kaybedecek. Erdoğan, Bahçeli’ye “ayrılsak da beraberiz” şarkıları söylüyor ancak inandırıcı olacağını sanmam. ANASOL-M Hükümetinde, dışlandığını hissettiğinde, MHP lideri erken seçim kartını çekip kendiyle beraber bütün parlamentoyu baraj altına itmişti. O zaman gençti ve Meral Akşener gibi bir alternatif söz konusu değildi. Bir sonraki seçimde küllerinden doğdu. Bu defa aynı oyunu oynaması kolay olmayacak. Ya herro ya merro noktasına gelirse intihar saldırısı ihtimal dahilinde.
Bahçeli ve birlikte hareket ettiği mihraklar, Erdoğan’ın daha önce ayrıldığı ortaklarından hiçbirine benzemiyor. Doğrusu birlikteliğin şekli de tamamen başkaydı. Cumhur İttifakı, bir siyasal koalisyondan çok suç ortaklığı idi. Boşanma halinde ortalık yere saçılacak şeyler iki tarafı da zor durumda bırakır. MHP’nin payına düşen suçlar, “vatan millet Sakarya” ambalajıyla örtülmeye nispeten müsait; Erdoğan’ınkiler ise bireysel suç. Bahçeli’nin beş yıl önce meydanlarda “hırsız” olarak andığı biri için aynı şeyleri söylemesi daha kolay. Ayrıca MHP’liler “biz ittifaktayız ama hükümette değiliz” söylemiyle muhtemel ayrışmada az hasar hesabı yapıyor. “Siyaseten birlikteydik lakin hukuken yetki AKP’deydi” savunması haksız sayılmaz. Erdoğan’ın ipi fena halde Bahçeli’nin elinde.
Bahçeli, top ceza sahasına gelmeden savunma hattını önde kuruyor. Anayasa değişikliği için “teklif dahi edilemez” çizgisinde duruyor. Pazarlığı en üst düzeyden açıyor. Erdoğan ise doğrudan söylemek yerine dolaylı ve imalı açıklamalarla hem nabız yokluyor hem de kamuoyu oluşturarak masaya güçlü oturmak istiyor. Tam bu noktada başka bir handikapla karşılaşıyor. AKP içinde de 50 artı 1 hesaplaşması kızışıyor. Saray’dan uzaklaştırılan eski ekip yeniden güç toplama adına Erdoğan’ın paniğini fırsata dönüştürmeye çalışıyor. Başından beri yanlıştı korosu ses yükseltirken, o gün de doğruydu bugün de diyenler savunmaya geçti.
Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyesi Şamil Tayyar ile Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum arasındaki söz düellosu kavgaya dönüşüyor. Tayyar, Erdoğan’a tuzak kurulduğunu öne sürüp adres olarak da “Sorosçuları” gösterince, Uçum üzerine alınıp cevap verdi. Adı geçmemesine karşın “Türkiye’yi değil kendilerini düşünenler, ülke karşıtlığını iş edinenler, hakkımda ‘sorosçuluk yalanı’ yayma peşindeler,” dedi ve yüzde 50 barajının vazgeçilmezliğini savundu: “Ne yaparsanız yapın 2007 ve 2017’de iki kez halk tarafından kabul edilmiş Türkiye’nin sosyolojik ve siyasi istikrarının güvencesi 50+1 kuralından halk vazgeçmez.”
Tartışma büyüyecek. Erdoğan, SP lideri Temel Karamollaoğlu’nu yalanlıyormuş gibi yapıp kaygısını açık etti. Öyle anlaşılıyor ki Tayyar ve Cemil Çiçek gibi düşünüyor. Fakat hem partisine hem de Bahçeli’ye değişikliği kabul ettirmekte zorlanacak. Bu arada “50+1 endişemiz yok” diye ortaya atılanların çektiği hodri meydanın hedefi, muhalifler mi yoksa bizzat Erdoğan mı, orası biraz karışık. Mesela Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş “50+1 ile ilgili herhangi bir sıkıntımız ve endişemiz yok. Hodri meydan! Zaten seçim 2023’te geliyor. O seçimde neyin ne olduğunu bütün partililer, bütün yurttaşlarımız görecektir” sözleriyle çıtayı yükseltti. Yandaş gazetelerin Saray’a yakın kaynaklara dayanarak “Temel Bey’in tek doğrusu yüzde 50 artı bir ile ilgili kısımdı. Bu yüzden iade-i ziyaretten vazgeçtim” haberini yazdığı gün yapılan açıklama manidardı.
Erdoğan, “yüzde 50 artı 1” havuzuna iteni bulursa fena yapacak. Elbette gözünü en fazla kör eden sınırsız kibri ve özgüveniydi.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***