Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Peygamber Efendimizle (sav) bir gün

Peygamber Efendimizle (sav) bir gün


YORUM | CEMİL TOKPINAR 

Kamerî aylardan Rebiülevvel ayının 12. Gecesi, kâinatı 14 asır önce şereflendiren, iki cihan güneşi, sevgili Peygamber Efendimiz Ahmed-i Mahmud-u Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellemin doğum gecesi.

O, güzeller güzeli, kâinatın sevgilisi. Âlemlere rahmet olarak gönderilen ve Rabbimizin adını adıyla birlikte yazdığı muhteşem model insan.

O okyanusu bir yazıyla anlatmak mümkün değil, ama bugün “Peygamber Efendimizle bir gün” adını taşıyan onunla hayalen de olsa birlikte yaşama projesi sunacağım sizlere.

Rabbimiz ona hitaben, “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafur ve Rahîm’dir.” buyurur.

Âdeta bir kitap gibi manalar taşıyan bu ayet-i kerimenin mesajı çok açık, Allah’a olan sevgimizi ispatlamanın ve kendimizi Allah’a sevdirmemizin bir tek yöntemi var: O da Allah’ın sevdiği tarzı yapmaktır.

Onun razı olup teşvik ve takdir ettiği muhteşem tarz ise Resul-i Ekrem Aleyhissalatü vesselamın model insan olarak alınması ve onun hayatının hayatımıza yansımasıdır.

Sünnet-i seniyye, Resul-i Ekremin (s.a.v.) fiilleri, sözleri ve takrirleri yani onaylarıdır.

Sünnet-i seniyye, Resulullahın (s.a.v.) hayat tarzıdır, davranış biçimidir, yaşayış usulüdür. Yani Resulullahın (s.a.v.) imanını, ibadetlerini, takvasını, ihlâsını, ahlâkını, tebliğini, cihadını ve hayatının bütün dakikalarını kaplayan tarz ve usulleri modellemek, Onun tamamına bakıp kendi hayatımıza aksettirmek sünnet-i seniyyenin ta kendisidir.

Efendimizin (s.a.v.) doğduğu geceyi asırlardır Mevlid Kandili olarak kutluyoruz. O geceyi hem onu yâd ederek, onu anarak, severek, hediyeleşerek, evlerimizi süsleyerek, salavatlar getirerek ve komşularımıza hediyeler vererek, çocuklarımızı ödüllendirerek kutlarız; hem de Resulullahın yaptığı ibadetleri yaparak, Kur’an okuyarak, istiğfar ederek, salavat-ı şerifeler getirerek, namaz kılarak pekâlâ ihya edebiliriz.

Gelin Mevlid Kandilinden ertesi geceye kadar “Resulüllah (s.a.v.) ile bir gün birlikte olmak” adıyla ailece bir proje uygulayalım.

Evimizde çok büyük, çok ulu bir misafir var diyelim.

Evet, Resulüllah (s.a.v.) bizim misafirimiz. Acaba sağ olsaydı, evimize teşrif etseydi nasıl yaşarsak onun gibi yaşayalım, nasıl davranırsak öylece davranalım. Resulüllah (s.a.v.)  ile birlikteymiş gibi davranalım, hatta yemek masamıza bir sandalye daha koyalım, bir tabak bir çatal kaşık daha ilave edelim sanki o bizimleymiş gibi.

Beraber olduğumuzu hissetmek için Peygamberimize (s.a.v.) salavatlar getirelim. Efendimize yazılmış çok güzel şiirleri ve ilâhileri okuyalım, dinleyelim.

Resulüllaha (s.a.v.) hem Mevlid Kandilinde, hem ertesi gün, fırsat buldukça, yemek yaparken, çalışırken, giderken, gelirken, yolculuk ederken, ders çalışırken, neyle meşgul olursak olalım salavat-ı şerifeler getirelim veya açalım telefonumuzu, bilgisayarımızı dakikalarca devam eden salavat videolarını açıp dinleyelim.

Hani Resulüllah için yazılıp bestelenmiş ilahiler vardır. “Can ü dilden âşık oldum Muhammed’e”, “O gece sendin gelen ya Hazreti Muhammed”, “Seni andım dün gece” ve “Medine’ye varamadım gül kokusu alamadım” ilahileri gibi, envai çeşit ilahilerle ve şiirlerle onun varlığını, onun aşkını ve duygusallığı içselleştirelim.

Neden Resulullah (s.a.v.) ile birlikteymişiz gibi diyorum?

Çünkü Rabbimiz, “Biliniz ki Allah’ın Resulu içinizdedir” buyuruyor. (Hucurat Suresi:7)

Yine, “Allah’ın ayetleri okunuyorken, Onun Resulü içinizde iken nasıl olur da küfre düşersiniz?” buyrulur. (Âl-i İmran Suresi: 101)

Onun içimizde olması üç türlüdür:

Birisi bedenî olarak, birisi manevî olarak, üçüncüsü de hem bedenî hem manevî olarak.

Bunlardan ilki olan bedenî beraberliği, o çağdaki inanmayanlar yaşamış. Onu görüyorlar, tanıyorlar, biliyorlar ama ondan uzaklar.

İkincisini bizler yaşıyoruz. Bedenen beraber değiliz ama manen bizimle beraber. Kur’an ve hadis-i şerifler capcanlı duruyor, onun berrak, pırıl pırıl, gül gibi hayatı kitaplarımızda yazıyor. Gelin kitaplarda kalmasın, onu içselleştirelim. Modelleyelim.

Üçüncüsü de ashabın onunla olan beraberliği. Onlar hem bedenen beraberdiler hem de manen beraberdiler. Onun yaşayışı gibi yaşamaya çalışıyorlardı.

Bizler Resulüllah (s.a.v.) ile bedenen beraber değilsek de manen beraber olabiliriz. Bunu başarmak için onun davranışlarını içselleştirmek, sünnet-i seniyyesini hayat tarzı olarak benimsemek, sevgisini ve muhabbetini arttırmak gerekir.

O kadar ki artık rüyalarda, yakazalarda, hayallerde hep onunla olursunuz. “Seven sevgilisiyle beraber olur” sırrınca, gelin bu kandilde yarına kadar Resulüllah ile birlikte bir gün yaşayalım.

Namazları onun gibi cemaatle kılalım. Ailede cemaat oluşturalım, evin babası imam olsun, diğerleri bizler cemaat. Onun gibi hissederek, yavaş yavaş, anlayarak, sünnetlere riayet ederek namaz kılalım. Ayrıca kuşluk, evvabin, teheccüd, hacet gibi namazlarımızı ihmal etmeyelim.

Arkasından tesbihatımızı yapalım, dualarımızı edelim, yüreğimiz yana yana, bütün mağdurlara, mahpuslara, mazlumlara, kamplarda inim inim inleyenlere, gurbette olanlara, dünyanın dört bir yanında zulüm gören kardeşlerimize ve kendimize, ailemize, insanlığa dua edelim.

Evimizde onun yaşadığı gibi yaşayalım. O yerken, içerken, yürürken, yatarken, kalkarken, hangi sünnetleri yaptıysa biz de onları yapalım, onun dualarını okuyalım, onun adını sık sık analım ve salavat-i şerife getirelim.

Ona getirdiğimiz salavatlar sadece ona rahmet duası değil bize de rahmet duasıdır. Çünkü biz salavatımızda “Allah’ım Resulüllaha  rahmet et, selamet ver, bereket ver” diyoruz. Biz mutlu olursak o da mutlu olur, biz adam olursak o güler, ama insanca, mü’mince, ümmetce yaşamazsak o mahzun olur. Dolayısıyla “Onu mutlu et, ona rahmet et” duamız, Rabbimize bizi de adam et” demektir.

Çünkü o bizim halimize ağlar üzülür. İşte eğer Rabbimiz ona rahmet ederse, kıyamete kadar getirilen salavatlar inşallah bize de rahmet olur, bize de şefaat eder, bizi de o engin kucağıyla kucaklar, bağrına basar.

Çünkü o ümmetine çok düşkündür, ümmetinin sıkıntısıyla çok üzülen, çok ağlayan bir Nebidir. Ümmetine karşı Rauftur, Rahimdir, bir annenin şefkatinin belki bin katı belki milyon katı onda vardır. Bize bu kadar şefkat ve merhamet eden o güzeller güzeline neden salavat getirmeyelim? Neden onun davasını omuzlamayalım? Neden onun istediği gibi, o model insanın arzu ettiği gibi bir insan olmayalım.

İşte Rabbimiz en başta dikkat çektiğimiz gibi diyor ki: “Resulüme uyarsanız beni sevmiş olursunuz, beni seviyorsanız ona uyun taa ki bende sizi seveyim.” Allah’a olan sevgimizin ispatı Allah tarafından sevilmemizin şartı model insanı modellemektir.

Onun davranışlarını öyle hissetmeliyiz ki, birisi bizi incitirse “Aman Efendimiz var” veya birisi bizi kızdıracak olursa “Sakın sesimizi yükseltmeyelim, evde Efendimiz var” diyelim.

Çünkü  “Ey iman edenler! Sesinizi, Nebi’nin sesinin üzerine yükseltmeyin.” Buyurmuş Rabbimiz. O bizimle berabermiş gibi böyle hissedelim. Bir gün Resulullah ile birlikte yaşayalım ve onun yaptığı bütün davranışlar nasılsa biz de birbirimize öyle davranalım. Yani merhametle, anlayışla, empatiyle, şefkatle, sabırla inşallah.

Dilimizden onun sabah akşam duaları, onun tesbihatı ve onun evradları düşmesin. O güzeller güzelinin evi bomboşmuş, eşyası pek azmış, yiyecek neredeyse hiç yokmuş. Bazen olurmuş; o yiyecekler geldiği zaman ya kazandığı ya hediye gelen bir şeyler varsa, eğer bir muhtaç istediğinde veya Suffa ashabından o fakir suffa talebelerinden o güzide sahabe efendilerimiz gelirse, hemen onlara elinde ne varsa hurma, süt, ekmek, meyve, yiyecekleri onlarla paylaşırmış.

Onun için Resulüllahın (s.a.v.) evi yokluk eviymiş. Ama o yoklukta bir çokluk varmış. İman, ibadet, ahlak bolmuş, takva, ihlas çokmuş.

Mevlid Kandilinde aynı zamanda birinin derdini dinleyelim, birine infak edelim, birine maddî ve manevî yardımda bulunalım veya birden fazla kimselere onun yaptığı gibi paylaşalım, bölüşelim.

Dolayısıyla onun hayatı hakkında bildiklerimiz neyse namaza, oruca, ahlaka ve adaba dair onu ailecek hayatımıza aksettirelim. Bir bakarsınız bu sabah, bu gece rüyamızı şereflendirebilir, bir bakarsınız uyanıkken arz-ı endam edebilir. “Beni anmışsınız, beni çağırmışsınız, işte geldim” diyebilir. Biz de o zaman “Hoşgeldin ya Resulallah” deyip adeta sağmış gibi, yaşıyormuş gibi ve aramızdaymış gibi hareket edelim. Zaten o gerçekten sağdır, gerçekten yaşıyordur, bedenen vefat etmiştir, fakat manen ebedîdir.

Ve Allah’ın habibi olan o güzeller güzeli, “Peygamber Efendimizle bir gün” projemizden mutlu olacaktır, memnun olacaktır. Bizler de ümit ediyorum ki tadına doyamayacağız belki de o başladığımız hayalî beraberliği ömür boyuna çevireceğiz. Onunla birlikte olacağız ve Rabbimizle de birlikte olmanın tadına varacağız. Çünkü Rabbimiz, “Siz nerede olursanız olun Allah sizinle beraberdir” buyurur.

Allah madem ki bizimle beraber, biz neden Onunla beraber olmayalım? Bin bir ismiyle bizimle birlikte olan o yüce Rabbimize karşı biz de zikrimizle, şükrümüzle, tefekkürümüzle, ibadetimizle, namazımızla, orucumuzla, infakımızla, ahlakımızla “Seninle beraberiz, senin yanındayız ey Allah’ım ve senin sevdiğin Zatın, Habib-i Edibin aleyhissalatü vesselamın, model insanın yanındayız ve senin sevdiğin tarz, usul, razı olduğun hal ve hareket onun davranışlarıdır. İşte biz de onu modellemeye, hayatımıza hayat yapmaya karar verdik” deriz.

Dolayısıyla bu Mevlid Kandili inşallah bir başka kandil olur, bu anışımız inşallah o anmada ebedî bir duruş, ebedî bir kalış olur.

Rabbim sünnet-i seniyyeden istifademizi, istifazamızı ziyade eylesin. Resulullah (s.a.v.) ile hem dünyada beraber, hem ahirette beraber, hem de Firdevs Cennetinde beraber eylesin.

Mevlid Kandiliniz mübarek olsun.

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version