Pazartesi günü koca bir ülke durdu, akşam gerçekleşecek bir bakanlar kurulu toplantısını ve sonrasında yapılacak açıklamayı bekliyor.
Her kafadan bir ses çıkıyor.
Döviz piyasası bile durmuş akşam gelecek haberleri bekliyor ama bu arada da dolar yaklaşık kırk kuruş değer kazandı.
Böyle bir ülke olur mu?
Bugün ekonomiye ilişkin, faizlere yönelik bir yazı yazmak vardı aklımda ama gerçekçi bulamadım bu fikrimi çünkü şu anlarda bütün Türkiye bu “persona non grata” ilanı meselesine odaklanmış durumda.
Bu yazıyı öğleden sonra yani daha Erdoğan’ın açıklamasını öğrenmeden yazıyorum.
ABD Ankara Büyükelçiliği biraz önce Viyana Sözleşmesinin 41. Maddesine uyumlu davrandıklarını ve davranacaklarını açıkladı; bunun Türkçesi ABD’nin Türkiye’nin iç işlerine karışmadığını ve karışmayacağını açıklaması.
Saray’dan, muhtemelen İbrahim Kalın aracılığı ile ABD Büyükelçiliğine böyle bir talep gitti, bu tür bir açıklama yapılırsa “persona non grata” işleminin durdurulabileceği ifade edildi.
ABD Büyükelçiliğinin açıklaması sonrası Erdoğan’ın “bu açıklama olumludur” diye mukabil açıklama yapması aslında kanımca meselenin rengini ortaya koydu.
Böylece Erdoğan karizmayı az çizdirip bu büyük skandalın içinden kurtulmayı hedefliyor.
Ancak, meselenin en önemli boyutu şimdilik tartışılmıyor, bu yazı bu gece konacağı için Artı Gerçek’in sitesine, ben de pişmiş aşa su ilave etmiş olmayacağım.
Viyana Sözleşmesinin 41. Maddesi ile büyükelçilikler görev yaptıkları ülkelerin iç işlerine müdahale etmeyeceklerini ve o ülkenin hukukuna uygun davranacaklarını teyid ediyorlar.
Ama, zurnanın da zırt dediği yer burası.
Söz konusu on ülke insan hakları meselelerini ülkelerin iç işi olarak görmüyorlar.
Türkiye ise Kavala ve Demirtaş’a ilişkin AİHM kararlarını uygulamayarak hem kendi Anayasasının 90. Maddesini, altında imzası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin de 46. Maddesini ihlal etmektedir.
Yani “persona non grata” ilanı ile tehdit edilen büyükelçiler Kavala meselesini bir iç hukuk konusu olarak telakki etmemektedirler.
Başka bir ifade ile ABD Büyükelçiliğinin Viyana Sözleşmesinin 41. Maddesini teyid etmesi konuya yeni bir boyut getirmemektedir.
ABD ve diğer dokuz ülke Türkiye’nin iç işlerine müdahale etmemişlerdir çünkü Kavala meselesi bir iç siyaset meselesi değildir.
Erdoğan ve çevresi bu teyidin ne anlama geldiğini bahse girerim anlamamıştır.
ABD çok ustaca bir satranç hamlesi yapmıştır ve karşısında da maalesef Erdoğan gibi çok acemi bir satranççı vardır hatta Erdoğan’ın satranç oynadığı bile çok şüphelidir.
Diyelim ki işler çok kısa vade için sakinleşti.
Unutmayalım doların bir kuruş değer kazanması dış borcumuzu TL olarak beş milyar arttırmaktadır.
Bu konuyla birlikte dolar yaklaşık kırk kuruş değer kazanmıştır yani yaklaşık yüz seksen milyar TL’lik bir maliyet oluşmuştur.
Bu mudur satranç oyuncusu olmak?
ABD malumu ilan etmiştir ama bu arada biz de yüz seksen milyar TL kaybettik.
Bravo Erdoğan’a.
Spassky, Karpov, Fischer karışımı bir satranç ustası.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***