Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

‘Doğrunun, iktidara zarar verecekse, söylenmesi caizdir diyemem’

‘Doğrunun, iktidara zarar verecekse, söylenmesi caizdir diyemem’


YORUM | AHMET KURUCAN 

Önemli not: Aşağıda okuyacağınız yazı ironi içermez.

Hayrettin Karaman’dan bahsedeceğim. Yine mi diyenleriniz olabilir. Evet yine. Ne kadar istemesem de söz konusu hocanın dinin içini boşaltmaya yönelik daha önceki söylemlerini aratmayan hatta onları bir adım ileri taşıyan açıklamaları olunca kayıtsız kalamıyorum. Bunu dini gayret ve hassasiyetime verebilirsiniz.

Bu defa ne var? Akif Beki’nin köşesine taşıdığı sözlerle oturdu gündeme “Bir Varmış Bir Yokmuş”un yazarı. Şunu yazdı Beki: “… fakat hoca, şu tarz uyarılarını kah Yeni Şafak kah Whatsapp gruplarından sürdürüyor: ‘Bu iktidardan pek çok beklentiniz gerçekleşti, camiayı hayretle izliyorum, bak demedi demeyin, sonra Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olursunuz, iktidara zarar verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikayetle doğruları söylemek caizdir diyemem’.”

Pekâlâ doğru mu Beki’nin köşesine taşıdığı bu cümleler? Yeni Şafak yazılarına baktım, bu manaya gelecek beyanları var ama gerçekten insanın kanını donduracak “İktidara zarar verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikayetle doğruları söylemek caizdir diyemem,” diye bir cümlesini görmedim. Whatsapp ekran görüntüleri çıkar belki diye bekledim, o da çıkmadı. Hoca doğrular ya da yalanlar diye kaç gündür bekliyorum, ondan da bir ses yok. Türkiye Düşünce Kuruluşu adlı bir kurumdan “O böyle bir şey söylemez,” anlamına gelecek bir açıklama geldi, hepsi bu. Neden hocanın kendisi değil de o kurum kamuoyuna böyle bir açıklama yapıyor bilmiyorum ama hocanın Whatsapp’ta böyle bir beyanı var mı yok mu sorusunun cevabı için ben bekleme taraftarıyım.

Neden? Çünkü hocanın böyle bir şey dediğine inanmak istemiyorum. 1934 doğumlu hoca. Yani 87 yaşında. İnsanın tabii ömrü içinde bir ayağı kabirde, ölüme hayattan bir adım daha yakın olan bir insanın ahirette karşısına çıkacak böyle bir cümleye böyle bir zamanda imza atacağını sanmıyorum. A’dan z’ye her şeyin hesabını vereceğimiz ve perde perde, kare kare hayatımızın her bir anının ekranlara döküleceği o günde “İktidara zarar verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikayetle doğruları söylemek caizdir diyemem,” cümlesini sarf etmez hoca diye düşünüyorum. Ne dini ne insani, ne ahlaki, ne hukuki, ne de siyasi hangi açıdan bakarsanız bakın izahını yapamayacağınız bu sözün ahiretteki hesabını hocanın düşünmediğini düşünemiyorum. Akli muhakemesini kaybettiyse, başka. Ama bu konuda da bir şey duymadık. Yeni Şafak’ta hala devam eden yazılarında buna delil olabilecek bir beyanına rastlamadık. Onun için diyorum ki hocadan bir açıklama gelinceye kadar ben buna inanmama taraftarıyım.

Bir başka inanmak istememe nedenim Hayrettin Karaman’ın hayatı boyunca din demiş, iman demiş, İslam demiş, fıkıh demiş bir insan olması. Kur’an kursu, imam hatip, Yüksek İslam Enstitüsü derken ilahiyat fakültelerinde profesör unvanı ile İslam hukuku dersleri verecek seviyeye yükselmiş, yayınlanmış onlarca kitabı, yüzlerce makalesi olan, binlerce talebeye hoca olmuş bir kişinin 87 yıllık mesleki hayatını bir paçavra gibi çöpe atma anlamını taşıyacak, yıllardır savunduğu öğretilerin aksini gösteren “İktidara zarar verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikayetle doğruları söylemek caizdir diyemem,” cümlesini kuracağını sanmıyorum.

Bakın hoca kendisinin de yazarlarından biri olduğu Kur’an Yolu adlı tefsirde Nisa Suresi 135. ayete şöyle mana vermiş: “Ey iman edenler! Kendiniz, ana-babanız veya akrabanız aleyhine de olsa adaletten asla ayrılmayın, Allah için şahitlik eden kimseler olun. Zengin olsunlar, yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerine düşeni yapmaktan geri durursanız bilin ki, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.” Tamam ideolojik anlamda İslamcı olabilir, siyasi duruş olarak AKP ve ortaklarını destekleyebilir ama bu ayet ne olacak? Allah’ın bu açık ve net emrine muhalif olan “İktidara zarar verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikayetle doğruları söylemek caizdir diyemem,” sözünü sarf eder mi bu insan?

Şimdi bazılarınız bana “Sen de çok naifsin, bunu geç, daha neler neler söyledi hoca!” diyebilirsiniz. AKP iktidarının Türkiye’yi getirdiği bu noktada hocanın verdiği fetvaların rolü inkâr edilemez diyenleriniz de olabilir. Haksız sayılmaz bu itirazı yapanlar. Gerçekten hoca “… yolsuzluk da ayıp, günah ve suç olduğu halde tarifi ve hükmü bakımından hırsızlık değildir, hukuki sonuçları ve cezası farklıdır,” dedi.

Evet hoca, Muhsin Yazıcıoğlu’nun üzerindeki şüphe bulutları hala zayi olmayan ölüm hadisesini örnek göstererek “… akl-ı selim ve kalb-i selim sahiplerinin bir dönüp sağlarına ve bir daha dönüp sollarına bakmaları gerekiyor; bu iktidar kadrosunun yerine koyabilecekleri başka bir kadro varsa -ki, bana göre yoktur- bir diyeceğim olamaz, yoksa kimse pire için yorgan yakmamalıdır. Mecellemizin 26. Maddesi şöyle der: ‘zarar-ı âmmi def’ içün zarar-ı hâss ihtiyâr olunur’. Gençler de anlasın diye günün diline çevirelim: ‘kamuya (ve bu arada ümmete) ait zararı önlemek için bir şahıs, bölge veya gruba ait zarar göze alınır, sineye çekilir’. Siyasette olan selim akıl ve kalb sahiplerine de bu kuralı hatırlatıyor ve örnek olarak merhum Şehid Muhsin Yazıcıoğlu’nu dua ile anıyorum.” Satırlarını kaleme aldı.

Evet hoca, “Gelelim FETÖ’cülük yüzünden mağdur olanlara…” diyerek Mahmut Akpınar’ın ifadeleriyle “zalim, zorba, yalancı ve talancı iktidarın etiketlediği, yaftaladığı milyonlarca insana zalimin dilini” kullandı ve onlara “terörist” yaftasını yapıştırarak ahlaksız, ilkesiz, müfteri ve korkak bir pozisyon almakta beis görmedi.

Ama aynı hoca köşe yazarlığını bırakıp sadece sorulara cevap vereceğim dediği köşesine “Allah adın zikredelim evvela vacib oldur cümle işte her kula” diyerek başladı. Aynı hoca, “Ya rabbi, sevgili Peygamber’in (s.a.) vasıtasıyla bize bildirdiğin dine ve dolayısıyla rızana aykırı bir söz söylemek, bir açıklama yapmaktan bizi koru, hakkı bilip söylemeyi, batılı da bilip batıl olarak açıklamayı ve uzak durmayı nasip eyle!” diyerek dua da etti.

Devam edebilirim ama meramım anlaşıldı sanırım; kafam karışık. Bir ayağı mezarda 87 yaşında, dünya hayatı adına ikbal hırsı kalmamış, hayatını Kur’an’la, hadis ile, fıkıh ile hemhal olarak geçirmiş bir insanın nedense “İktidara zarar verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikayetle doğruları söylemek caizdir diyemem,” diyeceğine inanmak istemiyorum. Onun için ya Whatsapp gruplarında dolaşan o mesajın ekran görüntüsünü ya da Yeni Şafak’ta Beki’nin bu iddiasına yönelik hocanın kaleminden çıkacak cevabı bir yazıyı bekliyorum.

… Evet, beklediğim oldu. Bu yazıyı bitirip gazeteye gönderirken Yeni Şafak “Yıkıcılara destek olmayın” manşeti ile gazeteye taşıdığı “dedim… dedi…” başlıklı Hayrettin Karaman imzalı yazıyı yayınlandı. Meğer ki Akif Beki doğru söylüyormuş. Ne diyeyim, bu yazı üzerine “Hayrettin’in kaçıncı intiharı?” başlıklı bir yazı iyi gider de sizi fazla yormayayım. Şimdilik sadece hocanın dediği gibi ayetten mülhem o cümleyi ben de söyleyeyim: “Selam olsun!” Gerçekten de ‘Bir Varmış Bir yokmuş.’

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version