Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Pislikler, rezillikler, hırsızlıklar ortaya dökülüyor, ancak 15 Temmuz’un üstünü kimse kaldırmıyor!

Recep T. Erdoğan, Deniz Baykal kaseti ortaya çıktıktan sonra bu durumu seçim meydanlarında tepe tepe kullanmıştı hatırlayacaksınız. Video yayınlanmadan önce izlediğiyle ilgili görüntüler de ortaya çıkmış olmasına rağmen, daha sonra kaset olayında suçu başka birilerine yıkmıştı. Sonra herkes de, “Evet evet haklı, falanlar yaptı” diye AKP Genel Başkanını aklamış, suç başka birilerinin üzerine kalmıştı.

Kaset olayını yapanların ve bunu kullananların adresi bu kadar açık, bu kadar belli, bu kadar aleni olmasına rağmen Baykal’ın ahlaksız görüntülerinin faturasını başkaları ödedi. Ankara İstihbarat Şube Müdürü Zeki Güven, bu yüzden yakalanıp tutuklandı. Tutuklanmasından kısa bir süre sonra da hücresinde öl(dürül)dü.

Kendi ifadesiyle, suç şebekesinin bir üyesi olan Sedat Peker, geçmiş dönemi deşifre etmeye başlayınca gerçekler çarşaf çarşaf ortalığa saçıldı ve Baykal’ın kaset olayının arkasından Korkmaz Karaca diye birisi çıktı. AKP MKYK üyesi Korkmaz Karaca zaten hep bu işi yapıyormuş meğer. Yani Ankara’da siyasilere “kadın” ayarlıyormuş.

Gerçekler ortaya çıktı ama Zeki Güven hem ağır ithamlar altında kaldı, hem de canından oldu.

Bir itham ve iddianın daha iftira olduğu ayan beyan ortaya çıktı.

Hatırlayacaksınız, ülkesini suç şebekelerinden, hırsızlardan korumak için hayatlarını ortaya koyanlara, miting meydanlarında “haşhaşi” diye höyküre höyküre bağıranların, bugün uluslararası uyuşturucu ticaretini yönettiklerinin ortaya çıkması da kaderin bir cilvesi olsa gerek.

Bir kere daha anladık ki, itham ettikleri her şeyin arkasında kendileri var.

Bu itham ve iftiraların en büyüğü ise 15 Temmuz tezgahı şüphesiz. Bu tiyatroyu gerekçe göstererek toplumun büyük bir kesimini sosyal ve fiziki bir soykırıma tabi tuttular.

Bir taraftan soykırım yaparken diğer taraftan tam anlamıyla devletin çivisini çıkardılar.

Bugün ortaya dökülen ifşaat da gösteriyor ki ülkede ne kadar namuslu ve ülkesini seven bürokrat varsa, 15 Temmuz gerekçe edilerek devletten atılmış ve ortam suç şebekelerinin hoyratça çalışabileceği bir hale getirilmiş.

Öyle anlaşılıyor ki, 15 Temmuz aydınlatılmadan ve onunla hesaplaşılmadan ülkede hiçbir şeyin düzelme ihtimali yoktur.

Sedat Peker asıl açıklaması gerekeni, yani 15 Temmuz’un arkasındaki fotoğrafı anlatır mı? Onunla ilgili konuşur mu? Hiç sanmıyorum. Açıkça söylemek gerekirse, BAE yetkilileri tarafından kulağının çekilmesinden sonra video çekemez hale gelmesi, bu konudaki ümitlerime darbe vurdu.

15 Temmuz’la ilgili “Allah’ın Lütfu” belgeselini hazırlayan Norveçli Jörgen Lorentzen, Aydoğan Vatandaş’a verdiği röportajda şöyle diyor: “AB, Norveç, Almanya istihbarat servisleri ile görüştüm, Erdoğan ile ilgili her şeyi biliyorlar ama susuyorlar.”

15 Temmuz, herkes tarafından ne olduğu bilinen ancak yine herkesin sustuğu ve aydınlanması için ilgili hiç kimsenin kılını kıpırdatmadığı bir tiyatro.

İşte bunu anlamak ve anlamlandırmak bir hayli zor! ABD biliyor, AB biliyor, Almanya biliyor, muhalefet biliyor, yanlı biliyor yansız biliyor ama herkes susuyor. Dahası ülkeyi hızla uçuruma doğru götürdüğü görülüyor ancak hiç kimse garip bir şekilde olayı aydınlatmaya teşebbüs etmiyor.

15 Temmuz’dan sonra ülkedeki yüzbinlerce masum insana sosyal bir soykırım uygulanmasının dışında, yolsuzluğun, ahlaksızlığın, gayri kanuniliğin önü sonuna kadar açıldı. Adeta, Yecüc Mecüc istilası gibi, ülkenin her yeri hunharca talan ediliyor. Sanki gizli bir el, bu hırsızlara, mazlumlara zulmetme karşılığında ülkeyi talan edebilme yetkisi vermiş gibi. Gözü doymaz bir aç gözlülükle, hiçbir etik ya da ahlaki kural tanımadan talan ediyorlar.

Herkes her şeyi konuşuyor, pislikler, rezillikler, hırsızlıklar ortaya dökülüyor, ancak 15 Temmuz’un üstünü kimse kaldırmıyor. Bununla ilgili garip bir ‘kırmızı çizgi’ var. Bu çizgiyi, Recep T. Erdoğan’ın tek başına çekebilmesi mümkün gelmiyor bana. İktidar, ana muhalefet, yavru muhalefet, havuz medyası, muhalif medya yani başka hiçbir konuda uzlaşma sağlayamayanlar, 15 Temmuz’un dokunulmazlığı konusunda hemfikirler. Olayları analiz etme, kullanılan terminoloji, bir kitlenin ezberden suçlu ilan edilip cezalandırılması gibi konularda iktidar ile muhalifler arasında hiçbir fikir ayrılığının olmaması bir hayli garip bir durum.

Oysa gün gibi ortada olan bir gerçek var ki, o da ülkedeki bütün kötülüklerin ve talanın ana nedeni 15 Temmuz rejiminin sağladığı, hesapsızlık atmosferi.


***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version