HABER MERKEZİ – Türkiye ve Belarus’taki mülteci politikaları benzerlik gösteriyor. Otokratların çiğnediği sakız değişmiyor. Her iki taraf da Batı karşıtlığı üzerinden hareket ediyor ve mülteci tacirliği yapıyor.
Afgan mültecilerin Türkiye’ye girişi, Saray’ın “ilticagâh” olmak için nasıl bir heves beslediğini bir kez daha açığa çıkardı. Mülteciyi “yılkı atı” olarak gören bir akıl, kamusal alanda hüküm sürüyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Kulları katillerin kucağına atmayız” söylemi, mülteciler üzerinden yürütülen para politikasını gizlemeye yetmiyor. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in açıklamasına göre, 2021-2023 yıllarında mülteciler için Türkiye’ye 3 milyar avroluk bir kaynak tahsis edileceği planlanıyor.
RÜZGÂR EKEN FIRTINA BİÇER
Suret-i haktan görünmek dedikleri bu olsa gerek. Beştepe’nin bir taraftan “mülteci tacirliği” yaptığı diğer taraftan Batı’ya karşı “şantaj” amacı taşıdığı çok kere yazıldı. Mültecilerin geldiği Afganistan ve Suriye gibi ülkelerde Türkiye’nin “vekâlet savaşının” nasıl bir parçası olduğu hâlâ tartışılıyor. Dış politikada izlenen saldırgan tutumun yeni mülteci akınlarına zemin hazırlayacağı her daim konuşuldu. “Rüzgâr eken fırtına biçer” sözü nedense kulaklara küpe yapılmıyor.
OTOKRATLARIN MERHAMETİ!
Türkiye’deki mülteci politikasının bir benzeri Belarus’ta uygulanıyor. İki otokratik rejimin sahip olduğu ruh hâli, bu politikanın uygulanmasında belirleyici oluyor. İkisinde de ortak düşman “Batı” olarak görülüyor. Dolayısıyla Lukaşenko tarafından “mülteci akını” karşısında takınan “merhametli” tutumun asıl amacının Batılı ülkeleri hizaya getirmek olduğu düşünülüyor. Son aylarda Litvanya ile yaşanan diplomatik krizin sebeplerinden biri de buydu. Litvanya yönetiminin tartışmalı Belarus seçimlerinde muhalefete verdiği destek, Minsk’in bam teline dokunmuştu.
Ukrayna merkezli “ukrrudprom.ua” adlı sitede Vladislav Girman tarafından kaleme alınan “İhraç edilen Kürtler: Lukaşenko ulusötesi bir kaçakçılık ağını nasıl organize etti?” başlıklı yazıda, Belarus’un mülteci politikası farklı açılardan analiz ediliyor. Söz konusu yazıda Lukaşenko’nun seçimlerdeki rakibi Svetlana Tihanovskaya’nın Litvanya’dan destek aldığı ve özellikle Kremlin’in tepkisini çektiği belirtiliyor. Buna göre Kremlin’in Lukaşenko’ya “akıldanelik” yaptığı ve mülteci baskısıyla Batı’ya gözdağı verdiği yazılıyor.
BÜYÜK KISMI KÜRT MÜLTECİ
Tıpkı Erdoğan yönetiminde olduğu gibi Lukaşenko yönetimi de mültecileri bir “emtia” olarak görüyor. Derenin taşıyla derenin kuşunu vuruyor. Özellikle Irak’tan gelen mültecileri kanalize ediyor. Bunu Irak’taki yöneticilerle birlikte yapıyor. Vladislav Girman imzalı yazıda, kaçakçılık ağı şu şekilde tasvir ediliyor: “Bağdat ve Minsk, Irak vatandaşlarının çoğunlukla da Kürdistan’dan gelip Avrupa’da daha iyi bir yaşam arayışı içinde olanların Minsk’e uçuşlarını birlikte organize ediyorlar. Henüz birkaç ay öncesinde Kürtler, vize için başvuru yapabiliyorlardı. Vize ücreti 270 dolardı. Şimdi ise 3-4 bin dolar tutarında bir kaparo ödemek zorunda kalıyorlar. Ola ki ‘turistler’ evlerine geri dönmez ve Belarus’ta kalırlarsa bu para kullanılıyor. Bu aslında Belaruslu yöneticilerin cebine giden para cezası gibi bir şeydir. Yani rejim buradan para kazanıyor.”
ÜSTÜNLÜK LİTVANYA’DA
Bu arada Rusya’da yayın yapan Kommersant gazetesinin yaptığı bir habere göre, Irak ve Belarus arasındaki mülteci trafiği son günlerde azalıyor. Iraqi Airways şirketi uçuşlarını iptal ederken, diğer havayolu şirketi Fly Baghdad uçuşlarına devam ediyor. Özellikle Litvanya güvenlik güçlerinin sınır hattında orantısız güç kullanması ve mültecileri sınır dışı etmesi Lukaşenko yönetimini oldukça zor durumda bırakıyor. Litvanya yönetiminin verdiği bilgiye göre, 2021 yılının ilk ayından bu yana 4 bin 110 mülteci, sınırı geçmeye çalıştı. Bunun 2 bin 797’si Iraklı, 130’u Suriyeli, 131’i Kamerunlu, 200’ü Kongolu, 91’i Rusyalı ve geri kalanı ise diğer ülkelere mensup. Mültecilerin geldiği ülkelerden biri de Türkiye. Bu yüzden Türkiye ve Litvanya arasında da bir gerginlik olacağı tahmin ediliyor.
BOZACININ ŞAHİDİ ŞIRACI
Erdoğan ve Lukaşenko arasındaki benzerlik, sadece mülteci politikasından ibaret değil. İki “liderin” en “istidatlı” olduğu alanlardan biri de seçimler. Manipülasyon ve seçim sonuçlarını çarpıtmak, iki otokratın başvurduğu siyasî manevraların başında geliyor. Lukaşenko’nun güdümü altındaki seçim komisyonu, geçen yıl 9 Ağustos’ta yapılan seçimlerde Lukaşenko’nun yüzde 80 oy aldığını açıklamış ve Belarus toplumu arasında büyük bir güvensizlik yaratmıştı. Benzer hamlelerin Erdoğan tarafından da birçok seçimde yapıldığı biliniyor. 2019 yerel seçimlerinde İstanbul’da “galebe çalmak” için ne tür “kapanlar” kurulduğu hâlâ hafızalarda. Belarus’taki bozacı, Türkiye’deki ise şıracı…
MA / İsmet Konak
Kaynak: Mezopotamya Ajansı
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***