Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Soylu işi tamam, sıradakine bakın siz

Soylu işi tamam, sıradakine bakın siz

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

İktidar partisi içinde dışarı sızanların çok ötesinde bir sarsıntı yaşanıyor. Bu depremin sebebi Süleyman Soylu ve karşıtları gibi görünse de aslında düşünülenden çok daha derin bir mücadele. Kavganın bu aşamasını Süleyman Soylu kaybetmiş durumda.

Ben de bir yazarın yazısını okurken, “Şu tarihte şunu yazmıştım, bu tarihte bunu kaydetmiştim” demesinden pek hoşlanmıyorum. Eminim, sizler de benzeri duyguları yaşıyorsunuz.

Buna rağmen hatırlatmaların şöyle bir pratik tarafı bulunuyor. Yazar bir iki kısa cümlede o yazının özünü aktarmış oluyor, fazla ayrıntıya girmeden bu alıntı ile bugün demek istediğine dönmesini sağlıyor. Daha geniş bilgi almak isteyenlere de adresi vermiş oluyor.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Soylu'nun işi bitti; istifa mı edecek, görevden mi alınacak? [M. Ahmet Karabay]

Bu paylaşımdan sonra ben de benzeri yola başvuracağım.

11 Haziran’daki yazımda AK Parti’nin iktidara geldikten bu yana üçüncü kritik virajı yaşadığını belirtmiş ve “Türkiye beklenmedik bir zamanda hızlı bir değişim sürecine girdi” diye yazmıştım. Öncekilerin dışarıdan dayatıldığını bunun ise partinin içinden ortaya çıktığını ve sonuçlarının çok daha şiddetli olacağını ifade etmiştim.

Suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddiaları ardından AK Parti içinde Süleyman Soylu’ya duyulan öfke giderek kabarıyor. Bu “istemezük” diyen kesimin karşı çıkışı, sadece Soylu’nun bir takım kirli ilişkiler içine girmiş olmasından kaynaklanmıyor.

SOYLU’YU İSTEMEYENLERİN İKİ KARŞI ÇIKMA GEREKÇESİ

Söz konusu iddialar Soylu’ya karşı gelen kesim için sadece ellerini güçlendirecek birer argüman oldu. İstemezükçülerin kendileri de pir ü pak falan değiller. Dahası AK Parti içinde en üst sıralara kadar uzanan bir kirli zincirin olduğunu en iyi bu kesim biliyor.

AK Parti’nin mayasını hiç tartışmasız Milli Görüş geleneğinden olan isimler oluşturuyor. Bunlar, ötekilerin hepsini kendilerinin sırtında kambur olarak görüyorlar.

Emeği kendilerinin verdiğini, ötekilerin ise sefa sürme zamanında trene bindiklerini düşünüyorlar. Dolayısıyla kurucu fikir kadrosu olarak partinin rüçhan hakkının kendilerinde olduğuna inanıyorlar.

Bu kesim sadece buna inanmıyor. Sonradan gelenlerin kiracı, kendilerinin de ev sahibi olma konumunun gelenler tarafından bilinmesini ve ona göre davranılmasını bekliyorlar.

İşte Süleyman Soylu’ya karşı esas itibariyle böyle bir tavır var. Tavrın bir diğer sebebi de kendi içlerinden birinin Erdoğan sonrası lider olarak ortaya çıkması gerekirken, dışardan gelen birinin buna talip olmasının verdiği kıskançlıktan kaynaklanıyor.

Bunların bazıları ise veliaht olarak hazırlanan damat Berat Albayrak’ın saf dışı edilmiş gibi görünen pozisyonunun ezikliğini yaşıyor.

ERDOĞAN, ARTIK SOYLU’YU YOK SAYIYOR

Şimdi biraz geriye, Mayıs ayının başlarına dönelim. 2 Mayıs’ta ilk videosunu yayınlayan Sedat Peker, yakışıksız ifadelerle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya saldırmaya başladı. AK Parti muhalifleri ve parti içindeki Soylu karşıtları son derece mutlu görünüyordu.

Peker’in iddialarının içinde doğru olmayan tek bir ifade olsa en üst perdeden höykürecek olan AK Parti yönetimi, söylenenler karşısında derin bir sessizliğe büründü. AK Parti’den Soylu’ya bir destek gelmediği gibi 15 milletvekili de rahatsızlıklarını Erdoğan’a iletti.

O günlerde Erdoğan, adresi muğlak olan ifadeler kullandı. Suç çetelerinin zehirli bir yılan olduğunu vurguladı ve “Onlarla aynı çuvala girerseniz daha sonra başınıza geleceklere rıza göstermiş olursunuz” diye sözler sarf etti.

Kimileri bu sözlerle Erdoğan’ın Peker’i kastettiğini öne sürse de “suç çeteleriyle aynı çuvala giren”le kastedilenin Soylu olduğu açıktı. Nitekim, sözün adresi mesajı almıştı ve Bakan Soylu TRT Haber’de çıktığı canlı yayında bu sözlerle kendisine yapılan blöfü gördüğünü ortaya koydu.

Erdoğan’ın sözleri karşısında geri adım atmayan Soylu, 17-25 Aralık operasyonlarına gönderme yapmaktan çekinmedi. Kendisinin, oğlunun evinden para sayma makinaları çıkan İçişleri Bakanı olmadığını söyledi.

Dahası, Erdoğan’ın adresini muğlak bırakması gibi Soylu da ortaya söylenmiş gibi “Azdan az, çoktan çok gider” diyerek karşılık verdi.

O günlerde İçişleri Bakanı Soylu, ailesi tarafından istenmeyen bir bebek gibi cami avlusuna terkedilmiş, orta yerde dururken ilk destek eli “İçişleri Bakanı yalnız değildir” sözleri ile 25 Mayıs’ta MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından uzatıldı.

Erdoğan da Bahçeli’nin bu çıkışından bir gün sonra AK Parti Grup konuşmasında Soylu’ya kerhen denilebilecek ifadelerle sahip çıkmak durumunda kaldı. Erdoğan, “Terör örgütleri gibi suç örgütleriyle mücadelesinde de içişleri bakanımızın yanında olduk, yanındayız ve yanında olacağız” dedi. Bu sözleri Soylu’nun adını anmadan söyledi.

ERDOĞAN, SOYLU’DAN UZAK DURUYOR

Erdoğan’ın Soylu’yu yok sayması sadece 26 Mayıs’taki partisinin grup toplantısında adını anmaması ile kalmadı. Esas skandal 109. dönem kaymakam adaylarının Saray’da kabulünde yaşandı.

Erdoğan, kaymakam adaylarını 8 Haziran’da Saray’da kabul ederken kaymakamların bağlı olduğu bakanlığın başında olan Süleyman Soylu’yu davet etmedi. Benim gibi siyaseti takip eden, yazıp çizen insanlar açısından işin acı tarafı da Erdoğan’ın kabulüne ilişkin görsel o gün Anadolu Ajansı tarafından paylaşılmasına rağmen bu ayrıntının gözümüzden kaçması oldu.

Gerçi siyaseti takip edenlerin de küçük bir mazereti var. Bu kabule ilişkin Saray’a hiçbir gazeteci çağrılmadı. Çekilip AA’ya verildiği anlaşılan fotoğraf karesi de resim altı dediğimiz kısacık bir haberden ibaret.

Neyse eveleyip gevelemeyeyim. Sonuç itibariyle, mazeretimiz olsa da atlamışız.

İçişleri Bakanlığı’nda iyi kontakları olduğu bilinen gazeteci Tolga Şardan, Erdoğan’ın artık güvenlik brifinglerini Bakan Soylu’dan değil, altındaki müdürlerden aldığını yazdı. İyi bir Ankara gazetecisi olan Alican Uludağ da Saray’da yapılan kadına yönelik eylem planı toplantısına üçlü sacayağından biri olan Soylu’nun davet edilmediğini duyurdu. Toplantıya sadece Aile Bakanı Derya Yanık ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül katıldı.

SOYLU’NUN, ‘BEN DÜNYANIN EN KÖTÜ ADAMIYIM’ SÖZLERİNİN KODLARI

Önceki gün İçişleri Bakanı Soylu’ya gazeteciler, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun dile getirdiği kurban eti dağıtma izni verilmeme konusunu sordular. Bakan’ın soru üzerine söylediği söyler çok çarpıcı idi.

Soylu’nun ironi olarak iki kez söylediği “Ben dünyanın en kötü adamıyım” sözleri, esas itibariyle büyük bir yalnızlığı dile getiren bir psikoloji ile söylenmiş ifadelerdi. Hedefi de kamuoyundan çok AK Parti içinde kendisini düşman görenlere ve Erdoğan’a yönelik idi.

Erdoğan’ın bakan değişikliklerinde takip ettiği yolu bilenler bilir. Yapacağı operasyonu kolay kolay, sıcağı sıcağına yapmaz. Biraz gündemin değişmesini bekler, konunun geri plana düşmesinin yolunu arar.

Soylu’nun uzun olmayan bir zamanda (bu sözleri öyle falcıların “üç vakte kadar” sözleri ile karıştırmayın lütfen) İçişleri Bakanlığı koltuğundan ayrılacağı muhakkak. Sorulması gereken doğru soru şu bence.

Soylu kendisi mi istifa edecek, yoksa görevden mi alınacak?

Benim bu soruya ilişkin bugün için bir cevabım yok.

Exit mobile version