HABER ANALİZ | HASAN CÜCÜK
Bir Avrupa şampiyonası daha geride kaldı. İtalya 53 yıl aradan sonra yeniden futbolda Avrupa’nın zirvesine adını yazdırdı. İngiltere’nin şampiyonluk rüyası bir başka bahara kaldı. Futbol evine değil, Roma’ya gitmeyi tercih etti. Geriye dönüp baktığımızda hak edenin kazandığı bir turnuva oldu.
Dünya Kupası’nı 4 kez kazanan İtalyanlar, mevzu Avrupa şampiyonası olunca mahzunlaşıyordu. 1968’de bir şampiyonluk yaşayıp, iki kez de finalde kaybettiler. Grup maçları ve eleme turlarında gösterdiği performansla bileğinin hakkıyla finale gelen Gök Maviler, bu kez kaybetmeye niyetli değildi. 33 maçtır kaybetmeyen İtalya’nın bu muhteşem istatistiği Avrupa şampiyonluğuyla taçlandırması en büyük isteğiydi.
Premier Lig markasını çıkaran İngilizler, mevzu milli takım olunca sessizliğe bürünüyordu. İlk ve tek başarı 1966 Dünya Kupası’ydı. Latin Amerika ülkeleri Brezilya ve Arjantin ile Avrupa’daki çeşitli futbol ekolleri İngilizleri çoktan geride bırakmıştı. Danimarka ve Yunanistan’ın bile kupayı kaldırdığı Avrupa şampiyonasında, İngilizlerin finali görmüşlüğü bile yoktu. ‘Bile’ derken Danimarka ve Yunanistan’ı küçümsemiyorum. Ancak Danimarka Euro 92’de, Yunanistan ise Euro 2004’de favori olmadıkları turnuvada şampiyon olmuşlardı. “Futbol eve dönüyor” sloganı da aslında bir hasretin ve geri kalmışlığın tesciliydi.
İNGİLİZLERİN HATALARI
Her ne kadar Premier Lig sayesinde düzelmiş bir imaja sahip olsalar da İngilizlerin Avrupa genelinde pek sevildiğini söylemek mümkün değil. İngiliz holiganlar, bir zamanda sadece ülkelerinin değil tüm Avrupa’nın başına belaydı. Deplasmanda oynanan kulüp ve milli maçlar olağanüstü şartlarda geçerdi. Holiganizmle etkin mücadelenin sonucunda bu hastalıktan kurtulmayı başardılar. Euro 2020’de ise sahneye İngiliz hükümeti çıktı. Yeterince tepki toplayıp, tüm Avrupa’nın İtalya’yı tutmasına sebep oldular.
İngiltere Euro 2020’deki 7 karşılaşmanın 6’sını kendi sahasında oynadı. Sadece çeyrek finalde Ukrayna maçı için Roma’ya gitti. Hiçbir ülke İngiltere kadar ev sahibi avantajına sahip olmadı. Kura çekiminin azizliği de İngilizlerden yanaydı. Son 16’ya kalan eşleşmesi muhtemel takımların en güçlüsü dişi tırnağı sökülmüş Almanya idi. Portekiz, Belçika, Fransa, İspanya ve İtalya ile sadece finalde karşılaşma ihtimali vardı. Bu güçlü 5 ülke eleme turlarında birbirlerine rakip olacaktı. Neredeyse İngiltere’nin veya formunda olsa Almanya’nın final yolu dikensiz gül bahçesiydi. İtalya zorlu yollardan, İngiltere asfalt yoldan finale geldi. İngilizler pozitif ayrımcılığın adresi olmuştu.
‘BELEŞ’ PENALTI KARARI
Finale kolay gelen İngiltere’nin yarı finalde Danimarka’yı ‘beleş’ bir penaltıyla geçmesi de öfke oklarının yönelmesini sağladı. Christian Eriksen’in sahada kalp krizi geçirmesiyle tüm ülkelerin tuttuğu ikinci takım hâline gelen Danimarka’nın hakkını her ne kadar Hollandalı hakem gasp etse de avantajı kapan İngilizler olmuştu. Danimarka’nın mağdur edilmesi, İngilizlere yönelik öfkenin bir başka nedeni oldu.
Ev sahibi avantajıyla rakiplerini konuk eden İngilizlere bir destek de Boris Jonhson hükümetinden geldi. Koronavirüs tedbirlerini bahane eden İngilizler, rakip taraftarın gelmemesi için 10 günlük karantina şartı getirdi. Karantina aslında ‘gelmeyin’ demenin nazik şekliydi. Yarı finalde 65 bin taraftarın sadece 8 bini Danimarkalı’ydı. Finalde de ezici üstünlük yine İngilizlerindi. Rakip takımların taraftarına sınırların resmen olmasa da fiilen kapatılması yine İngilizleri sevimsiz kılan bir başka sebep oldu.
Brexit’le Avrupa Birliği’nden ayrıldığını da not düştüğümüzde, Avrupa adeta İtalya’nın arkasında saf tuttu. Penaltılarla İtalya şampiyon olduğunda sevinç sadece Çizme’yle sınırlı kalmadı. Danimarka’da yapılan bir ankette İtalya’yı destekleyenlerin oranı yüzde 95 çıktı. Espri konusu, kim bu yüzde 5 oldu. Sonuçta İtalya kazandı, İngiltere kaybetti. Tarih şampiyonu yazacak. İngilizler, şampiyon olmasalar da final görmeyle kendilerini teselli edecek.
Kaynak: Tr724