Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

‘Şaibeli’ tahliyede, jet hızıyla takipsizlik

‘Şaibeli’ tahliyede, jet hızıyla takipsizlik


TR724’ten İlker Doğan’ın haberine göre Doğan Çelik, Ağustos 2020’de tutuklanmış ancak 15 gün sonra tahliye edilmişti. Şahsın üzerinde kendi adına düzenlenmiş çok sayıda sahte kimlik ele geçirildi. Ancak şahıs hakkında 10 Ekim 2020’de takipsizlik kararı verildiği öğrenildi. ‘Takipsizlik’ kararının altında Ankara Cumhuriyet Savcısı Yunus Bilir’in imzası var. Dosyaya giren MASAK raporunda Çelik’in yaklaşık 10 yılda 110 milyon TL’lik para hareketlerinin olduğu belirlendiği ifade ediliyordu.

1,5 AYDA TAKİPSİZLİK NORMAL DEĞİL!

Ele geçirilen sahte kimlikler ve para hareketlerine rağmen böyle bir soruşturmada 1,5 ay gibi bir sürede ‘takipsizlik’ verilmesi normal mi? KHK’lı Hakim Kemal Karanfil, söz konusu ‘takipsizlik’ kararının hiç de normal olmadığını anlatıyor. Karanfil, “Bu kadar kompleks bir olayda tanıkları, şüphelileri  dinlemek, HTS trafiğini incelemek, talimat yazıp talimatların dönüşünü beklemek en az 6 ayı bulur.” diyor.

Doğan Çelik hakkındaki soruşturma, 2019 yılında başlatılmıştı. Edinilen bilgilere göre silahla gezen Çelik, kendini çevresine MİT mensubu olarak tanıtıyordu. Bunun üzerine takibe alındı. MİT tarafından Çelik’in faaliyetleri adım adım izlendi. Eş zamanlı olarak Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri de Çelik’i soruşturmaya başladı.

Geçen yıl Ağustos ayında İzmir Adliyesi’nde bir savcının odasından çıktıktan sonra gözaltına alındı. Soruşturma dosyasındaki bilgilere göre Çelik, gözaltı sırasında araçta götürülürken kendisini yakalayan polislere de rüşvet teklif etti. Çelik’in aracında yapılan aramada Doğan Çelik’e ait kimlik bilgilerinin yer aldığı ancak üzerinde şüphelinin fotoğrafı bulunan hâkim-savcı tanıtma kartı ile tepe lambası ve telsiz bulundu. Dolandırıcılık iddiasıyla adliye çıkışında gözaltına alınan ve cezaevine gönderilen Doğan Çelik, tutuklandıktan 11 gün sonra soruşturma savcısı izindeyken tahliye edilmişti.

DW Türkçe’den Ali Can Uludağ’ın haberine göre Doğan Çelik kendisini MİT mensubu, eski hakim/savcı olarak tanıtıyor ve dolandırıcılık yapıyordu. Hizmet Hareketi’ne yönelik yürütülen soruşturmalarda şüphelilerini yargıda işlerini çözme vaadiyle dolandırdığı iddia ediliyordu. Şahıs hakkında yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alındı.

Aracında yüklü miktarda para ve kendi adına düzenlenmiş sahte hakim, savcı kimlikleri de bulundu. Ağustos 2020’de tutuklandı. Ancak 11 gün sonra tartışma yaratacak bir şekilde tahliye edildi.

TAHLİYE EDEN HAKİME, ÖDÜL GİBİ CEZA

Tartışma yaratan tahliye, soruşturma savcısının izinde olduğu bir dönemde tahliye dilekçesi veren Çelik’in sulh ceza hâkimliği tarafından serbest bırakılmasıyla gerçekleşti. Tahliye kararı veren Sulh Ceza Hâkimi Eren Şen ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında yaşanan başsavcı değişiminden 6 ay sonra Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından görevden alındı. Asker yargı kökenli olan Eren Şen sonrasında ise ağır ceza mahkemesi üyeliğine atandı.

TEM’DEKİ İŞKENCELERDE ADI GEÇMİŞTİ

Peki kimdir bu Eren Şen? TR724’ün yazarlarından KHK’lı eski hakim Ramazan Faruk Güzel, dolandırıcılıkla suçlanan şahsı jet hızıyla tahliye eden Eren Şen’le ilgili 22 Mart 2020 tarihinde bir yazı kaleme almıştı. Söz konusu dönemde Ankara Emniyet Terör Şubesi’ndeki işkenceleri yazan Güzel, “Sonradan bu öğrencilerden 19’u Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı. Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliğinin tutuklama kararında tek satır gerekçe yok! Merak ediyorum; 19-20 yaşlarındaki üniversite öğrencilerine işkence yapmak ve akabinde öğrenci olduklarına bakmadan tutuklayarak cezaevine gönderecek kadar nasıl kötü olabilir bir insan? Tutuklama kararında imzası olan Hakim Eren Şen hakkında kısa bir araştırma yapınca “demek ki olabiliyormuş” demekten kendimi alamadım.” ifadelerini kullanmıştı.

JET HIZIYLA TAKİPSİZLİK!

Ancak şaibeli soruşturmada gariplikler bununla sınırlı kalmadı. Doğan Çelik hakkında ‘jet’ hızıyla takipsizlik verildiği ortaya çıktı. Altında Ankara Cumhuriyet Savcısı Yunus Bilir’in imzası bulunan 20 Ekim 2020 tarihli takipsizlik kararında, ‘şüphelilerin savunmalarının aksini ispata yarar şekilde atılı suçları işlediklerine dair yeterli şüphe  oluşturacak  nitelik  ve  yeterlilikte  somut  bir  delil  elde  edilemediği’ gerekçesiyle ‘kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına’ karar verildiği öğrenildi.

BÜTÜN HABERLERE ‘ERİŞİM’ ENGELİ

Bu arada avukatı İhsan Konuk’un talebi üzerine Doğan Çelik hakkında çıkan bütün haberlere de 14 Ekim ve 3 Kasım tarihlerinde verilen kararlarla ‘erişim engeli’ getirildiği ortaya çıktı. Yargı, sahte kimlik ve somut delillere rağmen Doğan Çelik’le ilgili jet hızıyla ‘takipsizlik’ kararı vermekle kalmamış, bütün haberleri de engellemiş.

KHK’LI SAVCI DURSUN: 1-2 AYDA TAKİPSİZLİK MÜMKÜN DEĞİL!

Takipsizlik kararının altında Yunus Bilir’in imzası var. Sicil numarası, Bilir’in AKP döneminde savcı olarak atandığını ortaya koyuyor. Muhtemelen 3-5 yıllık bir geçmişi var.

Peki bu kadar delile rağmen soruşturmada 1,5 -2 ay gibi bir sürede ‘takipsizlik’ kararı çıkması normal mi? Türkiye’de yargı bu kadar hızlı mı çalışıyor? Böyle kompleks bir soruşturmada bu kadar hızlı ‘sonuca’ ulaşılması nasıl açıklanabilir?

KHK’lı Cumhuriyet Savcısı Dr. Hasan Dursun’a kulak verelim: “Siyasi yönü olmayan bu soruşturmada tutuklama varsa, kuvvetli suç delillerinin dosyada olduğu kabul edilebilir. Ancak mevcut yargı sisteminde her karara şüpheyle yaklaşmak gerekir. Takipsizlik kararının hızlı verilmiş olması olayda soru işaretleri doğuruyor. Normalde dolandırıcılık suçları soruşturmaları uzun sürer. Mağdurları dinlemek, tanık beyanlarını almak, gerçekten para hareketleri varsa bunları takip etmek gerekiyor. Bir-iki ayda ‘takipsizlik’ verilmesi mümkün değil. Muhtemelen delilleri toplamadan, var olan delilleri de art niyetli şekilde kötü yorumlayarak, mağdurları bile dinlenmeden verilen bir karar. Dosyadaki delillerin kötü niyetli olarak görmezden gelindiği anlaşılıyor.”

Exit mobile version