Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Başarısız bir çökme hikayesi

Başarısız bir çökme hikayesi


YORUM | Av. MEHMET TAHSİN

Sedat Peker’in Sezgin Baran Korkmaz’ın oteline nasıl çöküldüğünü anlattığı videosu konuşulmaya devam ediyor. Otelin eski sahibi ortaya çıktı ve aslında Sezgin Baran Korkmaz’dan önce de otelin tek kuruş ödenmeden ellerinden nasıl alındığını detaylarıyla anlattı. Cihan Ekşioğlu isimli, Ergenekon sanıklarıyla yakınlığı olan bir şahıs, otel sahibinin şüpheli bir şekilde öldüğü gün yakınlardaki askeri birliğe ait bir tankla otele gelip çökmüş!

Bugün sizlere başarısızlıkla sonuçlanmış bir çökme hikayesinden bahsedeceğim.

2012 yılının 10, 11 ve 12 Aralık tarihlerinde Yurt Gazetesi üç gün arka arkaya aynı konuyu birinci sayfasına taşıdı. Habere göre, Cemaat’in önde gelen gazetecilerinden H.G., Metro Turizm’in sahiplerinden Galip Öztürk’le Beykoz’daki Legend otelde bir araya gelmiş; Öztürk’ün suç dosyalarını ‘halletme’ karşılığında Metro Holding’in gelirinin yarısını talep etmiş.

(O günlerde de Öztürk’le ilgili, suç örgütü kurmak, zorla senet imzalatmak ve cinayete azmettirmek gibi ağır suçlamalar içeren soruşturmalar devam ediyordu.)

Galip Öztürk’ün bu teklifi kabul etmemesi üzerine, 10 gün sonra kendisine operasyon yapıldığı ve tutuklandığı bilgisi de haberde yer alıyor. Öztürk, 29 Şubat 2012’de tutuklandığına göre bu görüşmenin 29 Şubat’tan 10 gün önce olduğu anlaşılıyor.

Her ne kadar ismi “Cemaat gazetesinin yazarı H.G.” olarak kodlansa da kastedilen şahsın Hüseyin Gülerce olduğu açıktı. Ancak 3 gün üst üste manşet olan Hüseyin Gülerce’den tık yoktu. O dönem gazetenin hukuk işlerine de baktığım için görevim gereği Hüseyin Gülerce’yi telefonla aradım. Haberden bahsettim, görmediğini söyledi.

“Ne yapalım?” diye sordu.

Ben, iddiaların çok çirkin olduğunu, gazetenin yazarı olarak ismi geçtiği için bir açıklama yapmasının iyi olacağını söyledim.

“Benim adıma avukatlar bir açıklama yazıp göndersin, ben zaten yarın ABD’ye Pennsylvania’ya uçacağım, siz halledersiniz,” dedi.

Ben yapılacak açıklamayı kendisinin onayı olmadan gönderemeyeceğimizi bu yüzden açıklama metnini mutlaka görüp onaylaması gerekeceğini söyleyince mail üzerinden haberleşmek üzere anlaştık.

Telefonu kapatmadan birkaç şey sormak istediğimi söyledim.

Öncelikle “Adı geçen otelde böyle bir görüşme yaptınız mı?” diye sordum, “Evet yaptım,” dedi.

İkinci olarak, karanlık işlerle adı anılan biriyle neden görüşme yaptığını sordum. “Ben görüşmek isteyen herkesle görüşüyorum zaten, bu da öyle bir görüşme oldu,” dedi.

Peki görüşmede iddia edildiği gibi “Galip Öztürk’ten herhangi bir para talep ettiniz mi?” deyince, “Öyle şey olur mu kardeşim, tabii ki olmadı,” dedi. “Ben de olmadığını düşünüyorum ama sizin ağzınızdan duymak istedim,” dedim.

Görüşme böylece bitti. Ben bir açıklama metni hazırladım, kendisine mail attım. Tamam cevabını alınca da avukatına gönderdim. Avukatı da gazeteye gönderdi, birkaç gün sonra da yayınlandı. Konu o gün için kapandı. Tabii ki o gün böyle bir iddianın doğru olmadığına inandık.

Sonradan ortaya çıktı ki Hüseyin Gülerce sadece Galip Öztürk’le değil “Gülen Cemaati adına” başka kişilerle de görüşmeler yapmış.

Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla, Hizbullahçılarla veya Cübbeli Ahmet’le yaptığı görüşmeler bilinenleri. Bu görüşmelerde neler konuşuldu, neler istedi, neler vaat etti hala meçhul.

Sorun şu ki Gülerce’nin Gülen adına yaptığını iddia ettiği bu görüşmelerin hiçbirinden Fethullah Gülen’in haberi olmamış. Örneğin geçmişte Yalova’daki evinde Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesi, gazetelere ‘PKK ile Cemaat arasında diyalog’ şeklinde yansıyınca Fethullah Gülen’in avukatı Orhan Erdemli, 14 Aralık 2010 tarihinde Gülerce’nin Gülen’in sözcüsü ya da temsilcisi olmadığı açıklamasını yapmak durumunda kaldı.

Bu bilgilere göre Gülerce’nin Galip Öztürk’le görüşmesi bu açıklamadan sonraki bir tarihte olmuş.

Bu olayı tekrar gündeme getirmemin nedeni Galip Öztürk’ün bir YouTube yayınına katılarak, geçmiş dönemde Veli Küçük ve ekibinin kendisinden 2 milyon Euro haraç istediğini, vermeyince kamudaki bağlantıları vasıtasıyla factoring ve leasing şirketlerinin lisansını iptal ettirdiğini açıklaması oldu.

Buraya bir virgül koyup devam edelim. Hüseyin Gülerce’nin 17 Aralık 2013 sonrasında uzaklaşmaya başladığı Gülen Hareketi’nden aslında çok daha önce ayrıldığını Cem Küçük’ten öğreniyoruz. Küçük’e göre Gülerce’ninher zaman DEVLET’in yanında yer aldığı ve DEVLET’e Gülen ile ilgili düzenli bilgi aktardığı biliniyor; özellikle 7 Şubat 2012 MİT krizinden itibaren resmen devlete çalışıyormuş. Gülerce Cem Küçük’ü yalanlamadığı gibi iki hafta sonra yazdığı bir yazıyla Küçük’e destek de verdi.

Şimdi lütfen tarihlere dikkat kesilin.

Galip Öztürk, Hüseyin Gülerce ile Legend Otel’de görüşüp, Gülerce’nin talebini reddettikten 10 gün sonra kendisine operasyon yapılıp tutuklandığını söylüyor. Öztürk 29 Şubat 2012’de tutuklandığına göre bu görüşme 7 Şubat MİT krizinden yani Gülerce’nin DEVLET’e çalışmaya başladığı tarihten sonra yapılmış.

Soru şu:

Madem Gülerce o günlerde Gülen Hareketiyle bağını koparmış, o halde Galip Öztürk’le kimin adına görüşme yapmış?

Galip Öztürk Gülerce’den ne istemiş?

Gülerce Galip Öztürk’e ne söylemiş?

Her ne kadar Gülerce o gün herhangi bir para talep etmediğini iddia ediyorsa da fotoğrafın bütününe baktığımızda böyle bir talebin olma olasılığı bugün daha yüksek görünüyor.

Bütün bunlara rağmen gene de açık kapı bırakmakta yarar var. Sonuçta iddianın sahibi suç örgütü kurmak, zorla senet imzalatmak ve cinayete azmettirmek gibi ağır suçlarla yargılanmış ve ceza almış bir adam.

Bu arada Ergenekon davaları sırasında sanıklardan ele geçirilen belgelerden birinde kullanışlı gazetecilerin listesi çıkmıştı. Bu listede Hüseyin Gülerce de vardı. O gün, “Yok canım olmaz öyle şey, yanlışlıkla listeye eklenmiştir” diye düşünenlerimiz olmuştu. Nedense bugün tekrar aklıma geldi.

Kaynak: Tr724

Exit mobile version