Herkes neden Cemaat’e vuruyor, neden sövüyor?
Ülkeye diğer bütün toplum kesimlerinin toplamından daha fazla okul, üniversite, eğitim kurumu açmış, TÜBİTAK yarışmalarından uluslararası bilim olimpiyatlarına kadar her alanda başarı sağlamış bir kesim dünyaca tescilli bir Zalim’in zulmüne maruz iken tekme atma yarışına girmek hangi psikolojinin sonucudur?
Dünyanın en iyi üniversitelerine, NASA’ya bile insan yetiştirmiş, yer kürenin dört bir yanına hizmet götürmüş, Türkiye’de her aileye bir şekilde dokunmuş bir Hareket’i neden şeytanlaştırma yarışına girer insanlar?
Düne kadar terbiyesinde acze düştükleri çocuklarını teslim etmek için yarıştıkları rehberlere, abilere, ablalara terörist demeyi, hapislere doldurulurken “oh olsun” demeyi hangi vicdan hazmedebilir? Türkçe olimpiyatlarına bilet için yalvaran, maklube sofralarında halka olanlar devran dönünce neden hakaret, küfür yarışına girişir?
Bunda bizim bazı hatalarımızın, kusurlarımızın elbette payı var. Cemaat’in sorgulaması gereken konuları onlarca makalede ele aldım. Toplumda yaygın olan ilkesizliğin, vefasızlığın, güce tapınmanın da etkisi var. Ama bunların dışında cevaplar olmalı. Bir toplumun sosyolojisi bu kadar kısa sürede, bu kadar keskin dönüşler yapmamalı. İdeolojik husumeti olanları, dünden bu tarafa Hizmet’in her faaliyetine şartlı bakanları anlamak mümkün. Bazı kesimlerde var olan tedavisi imkansız din ve maneviyat düşmanlığını biliyoruz. Ya Hizmet’ten bunca fayda görmüş, aynı karede olmak için izdiham yapmış muhafazakar kimselere/kesimlere ne demeli?
Ülkede normal bir süreç yaşanmadığını bilmek gerekiyor. Muazzam bir güçle, devasa mekanizmalarla toplumun yoğun propagandaya maruz kaldığını görmek gerekiyor. Bebelerden nenelere kadar milyonlarca Hizmet mensubu ağır bir zulme, baskıya maruz iken toplumun önemli bir kısmı empati yapamıyor, aksine tekme atma, küfretme yarışına girişiyor.
Neden?
1: Yedi yıldır toplumun beyni yıkanıyor.
2: Cemaat’e vurmak prim yapıyor, maliyeti yok.
3: Cemaat’in kendini savunabileceği ortam yok, ülkede her medya Havuz.
4: Cemaat’e sövmek iktidar dayağından korkan muhalifler için eleştirilerini kabul edilebilir hale getiriyor.
5: Toplumda mahallecilik çok güçlü, ideolojik körlük, nefret, taassup çok derin. Herkeste Cemaat’e yönelik bir karın ağrısı var.
6: Ucuz kahramanlık, düşene vurmak milli spor haline gelmiş!
7: Hizmet’i müdafaa eden terörden hapse giriyor.
8: “fe.ö” etiketi her alanda rakipleri, düşmanları bertaraf etmek için çalışan iyi bir iftira. Bunu bütün ahlaksızlar sevmediklerine karşı kullanıyor. Çünkü Erdoğan’ın ürettiği bu ahlaksız kavrama bütün muhalefet destek verdi. Kavram kirli, ahlaksız insanların intikam aracı yapıldı.
9: Cemaat’e sövmek “Ben onlardan uzağım”, beni de o ithamla dövmeyin, bana zarar vermeyin demenin bir yolu. AKP içinde en ağır sövenler bir dönem Cemaat’e yakın durup poz verenler.
Bunların yanında pek çok cemaat, dini grup Hizmet Hareketi’ne karşı haset ve husumet biriktirdi. Zira Hizmet onların hayal edemeyeceği başarılı işler yaptı. Hizmet’in başarısı onların zaafını, yetersizliğini ortaya çıkarıyordu. Biriken hasedi, nefreti kusacak ortamı bulunca içlerindekini döktüler. Bunu yaparken adil olma, insaf, vicdan, zulüm, endişesi taşımadılar, grup-cemaat çıkarını önceleyip duygusal ve tepkisel davrandılar.
Neredeyse genel bir kuraldır: Kirli kişiler temiz kişilerden hazzetmez. Rüşvet ağına, hırsızlığa bulaşmış olanlar çevrelerindeki herkesi rüşvete ve hırsızlığa bulaştırmadan rahat edemez. Hizmet insanlarının temiz, dürüst, şaibesiz olması başta kirli iktidar ve avaneleri olmak üzere kirli-karanlık kesimleri rahatsız etti. Eline çakı almamış, karakola yolu düşmemiş, şiddetin her türüne mesafeli duran bu güzel insanları “terörist” ilan ederek kendilerini rahatlatma, suçlarını nispi olarak örtme yolunu tercih ettiler.
Gerçek bir terör örgütü militanını uzaktan görse altına edecek tırsak, uyuz tipler mahallesindeki öğretmene “Terörist! Seni istemiyoruz!” diyerek hakaret etti, efelendi. Çünkü bu şahsiyetsizlerin hepsi o öğretmenden, akademisyenden, esnaftan zarar gelmeyeceğinden emin. Onların şiddetle işinin olmadığını çok iyi biliyor. Ama mazlum insanlar üzerinden ucuz kahramanlık taslıyor, bir yerlere mesaj gönderiyor.
“fe.ö” kavramı ve Cemaat’e sövmek iktidar tarafından bir linç, karalama ve intikam aracı haline getirildi. Bu ortamı değerlendiren her türüyle fırsatçılar, çıkarcılar kavramı tepe tepe kullanıyor. Hasmıyla hesaplaşmak isteyen, eşinden boşanmak isteyen, yargıdan kurtulmak isteyen, birine şantaj yapmak isteyen, dolandırıcılar, hırsızlar, katiller vs. hepsi kirli eylemlerine ve emellerine bu kavramı sütre yapıyor ve sabah-akşam Cemaat’e sövüyor. Yasalarda Cemaat’e mensup olmak, yardım etmek diye bir suç yok. Ama fiilen birini Cemaat’le ilintilendirmek en büyük lekeleme aracı. Güya herkes “lekelenmeme hakkı”na sahip fakat bu etiket yapıştırıldığında hiçbir hakim, savcı, kamu görevlisi bunu görmezden gelemiyor. Çünkü aynı etiketle karalanmaktan ve işini, konumunu kaybetmekten korkuyor.
Cemaat’e sövmek, söze “fe.ö” diye başlamak adeta besmelenin yerini aldı. Pek çok kimse olur olmaz yerde, şekilde Cemaat’e söverek otoriter yönetime karşı kendini garantiye alıyor, dokunulmazlık elde ediyor.
Bu dönemde Hizmet insanlarına yapılan zulümlere ses verenleri büyük hayranlıkla izliyor, takdirle selamlıyorum. Sövmeyip suskun kalmayı da erdem görüyorum. Ama Erdoğan’a iki laf etme cesareti gösteremeyip, otoriter yönetimi eleştiremeyip mazluma vuranlar ahlaksızdır, korkaktır! Mahallenin Zorba’sı birisini yere yatırıp işkence ederken, boğazına basarken “Ama sende…” diye başlayan cümleler kurmak, zorbaya yaranmak için mağdura sövmek en basitinden karaktersizliktir, ilkesizliktir.
Sözümü Bülent Keneş’in Sedat Peker’in adamlarının silahlarla yakalanması üzerine attığı tweet’inden alıntı yaparak bitireyim: “F…” operasyonu diyerek 2014’ten beri sürdürülen kitlesel zulümde evi-işyeri hukuksuz/keyfi basılan yüzbinlerce insanın tek birinde bile silah vb çıkmadığını bildikleri halde Hizmet Hareketi mensuplarına hala “terör örgütü” diyen şerefsizdir!”
Doç. Dr. Mahmut Akpınar / TR724