Fotoğraf: “Guernica”, Pablo Picasso’nun İspanya İç Savaşı’nda Guernica şehrini bombalamasını anlatan eseri.
Bu yeni askeri saldırı yöntemi Suriye’den Libya’ya, Dağlık Karabağ’a, etkinliğini yıkıcı bir biçimde ortaya koydu. Harp etmede, özellikle Avrupa’da paniğe yol açan bir devrime tanık oluyoruz.
Deneyimli siyaset yorumcusu Gustav Gressel Avrupa Dış İlişkiler Konseyi için yazdığı bir incelemede Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ için Ermenistan’la giriştiği son çatışmada askeri insansız hava araçlarının kapsamlı (ve başarılı) kullanımının, “Avrupa’nın kendisini savunabilirliğine” dair dikkat çekici dersler barındırdığını tartışıyor.
Gressel, Avrupa’nın Dağlık Karabağ savaşını sadece “yoksul ülkeler arasındaki önemsiz bir savaş” olarak gördüğü takdirde kendisine zarar vereceği konusunda uyarıyor. Gressel bunda haklı – Azerbaycan’ın Ermenistan’ı yenilgiye uğratması bir rastlantıdan çok Bakü’nün savaştaki en büyük müttefiki Türkiye’nin dron savaşı sanatında eriştiği mükemmelliğinin bir tezahürüydü. Gressel’in Avrupa Birliği ülkelerinin ordularının çoğunun böyle bir tehlikeyle karşı karşıya kaldıklarında Ermenistan ordusu kadar sefil duruma düşeceğine dair yargısı çok yerinde.
Mesele, Ermenistan Ordusu’nun Azerbaycan’la tutuştuğu 44 gün süren kısa ama acımasız savaşı kaybetmesinden çok, savaşı kaybetme tarzında, daha belirtik bir anlatımla savaşı nasıl kaybettiğindeydi. Azerbaycan’ın sadece Ermenistan mevzilerini gözetlemek ve hedef almak için değil, aynı zamanda savaş sahasını şekillendirmek ve hakimiyet kurmak için Türkiye ve İsrail yapımı çok sayıda insansız hava aracı kullandığı Dağlık Karabağ göklerinde yaşananlar, askerlikte 20. yüzyıl başlarında tankların, mekanize zırhlı araçların ve uçakların ortaya çıkışıyla süvarilerin ortadan kalkışı türünden bir devrime benzetilebilir.
Mesele Ermenistan askerlerinin ne kadar cesur, iyi eğitimli ve donanımlı olup olmadıklarında değildi – ki cesur, eğitimli ve donanımlıydılar. Mesele, sonucu teknoloji tarafından çoktan belirlenmiş bir savaş sürdürüyor olmalarındaydı. Düşman karşısında ne kadar kararlı ve cesur olurlarsa olsunlar, sonuç -kaçınılmaz ölümleri ve teçhizatlarının imhası- önceden belirlenmişti. Çatışmada 2 bin 425 Ermenistan askeri ölmüş, 185 T-72 tankı, 90 zırhlı savaş aracı, 182 top ve teçhizatı, 73 çoklu roketatar ve 26 karadan havaya füze sistemi imha edilmişti.
Yeni bir savaş tipi
Ermenistan’ın başına gelenler, askerlik tarihinde kendi başına bir olay değil, merkezinde insansız hava araçlarının (İHA) kullanımı olan yeni savaş türünün doruğuydu. Azerbaycan’ın Ermenistan’la savaştaki en büyük müttefiki Türkiye, son dönemlerde Suriye’de (Şubat-Mart 2020) ve Libya’da (Mayıs-Haziran 2020) giriştiği savaşlarda edindiği kapsamlı tam boy büyük ölçekli çatışma deneyimiyle birlikte yıllardır dronlarla savaş sanatını mükemmelleştirmeyi sürdürüyor.
Geçtiğimiz on yıl boyunca Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri’nin dünya genelinde kullandığı cephe hattı insansız hava araçlarına erişimini kısıtlayan ABD ve başka ülkelerce dayatılmış silah ambargolarından yararlanarak, bunun yerine sıfırdan bir yerli dron üretim üssü kurdu. Türkiye’nin geliştirdiği çeşitli konfigürasyonlardaki birkaç insansız hava aracı arasında özellikle ikisi -Anka-S ve Bayraktar- öne çıktı -.
Türkiye’nin yürüttüğü türdeki dron merkezli savaş için popüler terim “dron sürüsü” terimi yaygın olarak kullanılmakla birlikte gerçekte modern büyük çaplı modern dron savaşı, elektronik harp, keşif ve gözetleme ile silah teslimatını entegre eden planlı ve oldukça eşgüdümlü bir süreçtir.
Türkiye’nin Suriye’ye yönelik insansız hava aracı savaşı, çatışma alanından yaklaşık 400 km uzaklıkta, sınır kenti Hatay’a en yakın hava üssü olan Malatya’da yerleşik İkinci Ordu Komutanlığı Taktik Komuta Merkezi’nden yönetilmişti.
Türk dron operatörlerinin Suriye ve Rusya hava savunma radarlarını bloke etmek için tasarlanmış entegre bir elektromanyetik spektrum (EMS) savaş düzeneğini çalıştırmak ve spesifik yerleşimleri hedef almakta kullanılan (cep telefonu konuşmaları türünden) askeri değer taşıyan sinyalleri toplamak için üslendikleri yer burasıydı.
Türkiye’nin her 1 dolarlık kaybına karşılık Suriye yaklaşık 5 dolar kaybetti
Türkiye’nin bu maksatla kullandığı başlıca sistemler KORAL bloklama sistemi ve özel olarak havadan istihbarat toplama platformu olarak çalışan özel konfigürasyona sahip bir Anka-S dronudur.
Anka-S, aynı zamanda, hedef istihbaratını yörüngedeki Bayraktar İHA’larına aktaran bir hava komuta ve kontrol sistemi olarak da çalışıyor ve daha sonra, havadan yere son derece hassas roketler atıp hedefi yok etmeden önce hedefi görsel olarak yakalıyordu.
Tek başına yürütüldüğünde, Türkiye’nin gerçekleştirdiği türden entegre bir insansız hava aracı saldırısı ölümcül derecede etkili olabilir; her biri birden fazla konumu hedefleyebilen dört veya daha fazla sistemle eşzamanlı olarak yürütüldüğündeyse, sonuçlar yıkıcıdır ve saldırıya uğrayanın bakış açısından ölümcül bir “sürüye” benzetilebilir.
Suriye’deki çatışma, dron savaşıyla ilgili bir başka önemli faktörü ortaya koydu: Dron ile yok edebileceği askeri varlıklar arasındaki maliyet eşitsizliği. Türk Bayraktar ve Anka-S İHA’ların her biri yaklaşık 2,5 milyon dolara mal oluyor. Suriye’nin İdlib vilayetindeki çatışmalar sırasında Türkiye’nin kaybettiği altı ila sekiz İHA ‘nın toplam yenileme maliyeti yaklaşık 20 milyon dolar kadardı.
Türkiye, Suriye’deki çatışmanın ilk gecesinde 23 tank ve 23 topçu silahı da dahil olmak üzere Suriye Ordusuna ait çok sayıda ağır teçhizatı imha ettiğini iddia ediyor (ve Rusya buna itiraz etmiyor). Genel olarak, Türk insansız hava araçlarının, önemli miktarda diğer savaş ekipmanının yanı sıra 34 Suriye tankını ve 36 topçu sistemini yok etmeyi başardığı kabul ediliyor.
Rus yapımı bir tankın ortalama maliyeti 1,2 milyon dolar ve topçu sistemi yaklaşık 500 bin dolar kabul edilirse, Türkiye’nin insansız hava araçlarının verdiği toplam hasarın değeri 57,3 milyon doları buluyor. Bu sayı, Suriye ordusunun maruz kaldığı ve toplamda bu rakamı haydi haydi bulacak veya aşabilecek diğer önemli maddi kayıpları içermiyor. Yalnızca maliyet açısından bakıldığında, Suriyeliler Türkiye’nin uğradığı her 1 dolarlık zarara karşılık yaklaşık 5 dolarlık zarara uğradı.
Türkiye, İdlib vilayetindeki çatışmalardan edindiği dersleri Mayıs 2020’de Libya’da farklı bir savaş sahnesine uyguladı.
Türkiye burada, Libya’nın başkenti Trablus çevresindeki son direnişi sürdüren Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) kuşatma altındaki güçlerinin yanında yer almıştı. UMH, başkenti ele geçirmek, UMH’yi ortadan kaldırmak ve tüm Libya’da kontrolü ele geçirmek hedefiyle büyük bir saldırı başlatan Bingazi merkezli Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) güçleriyle karşı karşıya geliyordu.
Ülkenin yarısı nasıl ele geçirilir?
LNA, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Rusya (paralı özel ordu Wagner Group aracılığıyla) dahil birçok yabancı güç tarafından destekleniyordu.
Türkiye’nin müdahalesi büyük ölçüde Suriye’de mükemmelleştirdiği entegre dron savaşına dayanıyordu. Türkiye destekli UMH’nin LUO güçlerini geri püskürtebilmesi ve bu süreçte ülkenin neredeyse yarısını geri alması Libya’daki sonuçları daha da orantısız kılıyordu.
Hem LUO hem Türkiye destekli UMH, muharebe dronlarından kapsamlı bir şekilde yararlandılar, ancak dron savaşına entegre bir yaklaşım getiren tek güç Türkiye’ydi. Gözlemciler, Irak, Yemen ve Afganistan gibi yerlerde serbestçe hareket eden ve terörist hedeflere dakik saldırılar düzenleyen bağımsız ABD insansız hava araçları konseptine alışıktı. Bununla birlikte, geçtiğimiz Mayıs’ta İran’da görüldüğü gibi dronlar modern hava savunma sistemleri karşısında dayanıksız ve ABD’nin dron taktikleri, çok denetimli hava sahasında sonuç almaktan uzaktı.
Aynı şekilde BAE pilotlarının uçurduğu Çin yapımı muharebe dronlarını yoğun bir şekilde kullanan LUO, Türkiye müdahalesine kadar büyük başarı sağlamıştı. Türkiye’nin elektronik savaş ve entegre hava savunma kabiliyetleri devreye girince LUO dron harekatlarını yürütmeyi imkansızlaştırdı ve LUO’nun Türk dron harekatlarına karşı etkili bir savunma sağlayamaması, yükselen savaş dalgasının hızlıca karaya kaymasına yol açtı. Her şey bir yana Türkiye’nin desteklediği UMH ile LUO arasındaki kayıpların dolar bazındaki maliyet farkı Türkiye’nin Suriye’de elde ettiği 1’e 5 avantajdan da yüksekti.
Büyük oyuncular – ABD, Rusya ve Çin – kovalamacada
Türkiye, Eylül 2020’de Ermenistan’a karşı Azerbaycan ile işbirliği yapmaya başladığında, Türk insansız hava aracı harp kabiliyeti doruk noktasındaydı ve bu Dağlık Karabağ’daki sonucu neredeyse çoktan belirlemişti. Türkiye’nin Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ’daki insansız hava aracı deneyimlerinden çıkarılan temel derslerden biri, bunların “yoksul” denilen ülkelere karşı yürütülmüş olmamasıdır.
Aksine, Türkler, çoğu küçük ve orta ölçekli Avrupa ülkesindekilere paralel, iyi donanımlı ve iyi eğitimli güçlerin çalıştırma ekipmanlarıyla karşı karşıya geliyorlardı. Nitekim, her üç çatışmada da Türkiye, Rusya’nın ürettiği en iyi uçaksavar füze savunmalarıyla karşı karşıyaydı. İşin gerçeği, pek çok ülke için bir Türk “insansız hava aracı sürüsü” ile karşı karşıya kalmanın pek hayırlı sonuçlar vermeyeceğidir.
Ve insansız hava araçlarının çoklu konuşlandırılması daha da genişlemeye devam edecek. ABD Ordusu şu anda “Silahlı, Tam Otonom İHA Sürüsü” kısaca AFADS olarak adlandırdığı şey üzerinde çalışıyor.
AFADS devreye girdiğinde hedefleri -özerk olarak, insan müdahalesi olmadan- bulmak ve yok etmekte savaş alanına küçük bir dron sürüsü püskürtecek olan “Kümesel İnsansız Havadan Yere Akıllı Mühimmat” dediği şeyi kullanarak hedefleri bulacak, tanımlayacak ve saldıracak.
Çin de aynı şekilde hava muharebe alanını istila ederek hedeflere doğru uçmak ve onları yok etmek üzere tasarlanmış 200 kadar “intihar dronu”ndan oluşan bir sistemi test etti.
Modern savaşın çehresi sonsuza dek değişti, ve dron teknolojisinin savaşın her yönüne tam olarak dahil edildiği bir savaş alanında savaşmaya hazır olmayan veya donatılmayan ülkeleri, Ermenistan’dakine benzer sonuçlar -ciddi insan ve teçhizat kaybı, yenilgi, küçük düşme ve muhtemel toprak kaybı- bekleyecektir.
Bu, Gustav Gressel’in belirttiği gibi,çağımızda savaşın dron teknolojisine tam anlamıyla sahip olmayan herhangi bir ülkenin “düşünmesi ve endişelenmesi” gereken gerçeğidir. (SR/AKZ/ APA)
* Scott Ritter’in 29 Kasım 2020’de RT’de yayımlanan ‘Like horse-mounted cavalry against tanks’: Turkey has perfected new, deadly way to wage war, using militarized ‘drone swarms (“Tanklar karşısındaki süvariler gibi”: Türkiye yeni “dron sürüleri”yle öldürücü savaşta mükemmelliğe ulaştı) başlıklı yazısını bianet çevirisiyle yayımlıyoruz.