Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Mısır, Libya’da Türkiye’ye çelme atıyor

Türkiye stratejik çıkarlarını Libya’da bir tarafa bağlayıp diğer tarafla düşmanlığını ısrarla sürdürürken Mısır, Ankara’yı açığa düşürecek hamlelerini sürdürüyor.

Trablus’a kalabalık bir heyet gönderen Mısır, Türkiye’nin savaşa müdahil olarak yıkılmasını önlediği Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile şaşırtıcı bir diyaloğa imza attı. Mısır’ın Trablus’taki büyükelçiliğini yeniden açmasını ve uçuşların başlamasını beraberinde getirecek bu adım, Türkiye’nin güvendiği dağlara kar yağdırma potansiyeli taşıyor.

24 Aralık’ta bağımsızlık günü kutlaması sırasında Libya Ulusal Ordusu Komutanı Mareşal Halife Hafter, “Türk ordusunun ayakları, Libya’nın saf topraklarını kirletirken, bağımsızlığın değeri yoktur, özgürlüğün anlamı yoktur, barış yoktur. Düşmanın, barışçıl ve gönüllü olarak veya silah zoruyla ayrılmaktan başka seçeneği yoktur. Tüm kuvvetlerimizi Türk kuvvetlerine karşı savaşa hazır olmaya çağırıyorum” diyerek suları dalgalandırdı.

Ankara buna yanıt verircesine 27 Aralık’ta Trablus’a çıkarma yaptı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Ümit Dündar ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Adnan Özbal’dan oluşan Türk heyeti UMH yetkilileriyle görüşmeler yaptı. Akar burada “Bu savaş suçlusu, cani, yani katil Hafter ve destekçileri bilmelidirler ki Türk unsurlarına yapılacak herhangi bir saldırı girişiminde katil Hafter unsurları her yerde meşru hedef olarak görülecektir. Böyle bir hareketi yaptıktan sonra kaçacak yer bulamazlar. Herkes aklını başına toplasın” diye çıkıştı.

Bu düello, yeni bir savaşın ayak sesi gibi gelirken daha birkaç ay önce Cufra ve Sirte’yi kırmızı çizgi ilan edip Türkiye destekli güçlere müdahale tehdidinde bulunmuş olan Mısır ön alan diplomatik hamlelerde bulundu.

Mısır Genel İstihbarat Başkanı Abbas Kamil, 19 Aralık’ta Bingazi’deydi. Hafter ve Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ile durum değerlendirmesi yapıp Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Sisi’nin Libya’nın istikrarı için askeri ve siyasi desteğin süreceği mesajını iletti.

28 Aralık’ta ise Mısır Dışişleri Bakanlığı, Genel İstihbarat Başkanlığı ve Libya dosyasından sorumlu komitesinin yetkilileri Trablus’a gitti. Heyet, UMH Başkan Yardımcısı Ahmed Maitik, Dışişleri Bakanı Muhammed Tahir El Siyale, Genelkurmay Başkanı Muhammed El Haddad, Batı Bölgesi Komutanı Usame El Cuveyli ve UMH İstihbarat Şefi İmad El Trablusi ile toplam beş toplantı gerçekleştirdi.

Bu, basit bir diyalogun ötesinde Mısır’la yeni bir sayfanın açılmakta olduğuna işaret. Ankara’nın “güvenilir adamı” olarak bilinen ama yeni ulusal mutabakat hükümeti için hasım taraflara uzanan, bu çerçevede Paris ve Kahire’yi ziyaret eden İçişleri Bakanı Başağa ile Mısır heyetinin buluşması dikkat çekiciydi. Başağa heyete Libyalı bir ressamın tablosunu da hediye etti.

UMH’nin kurulmasından bu yana Mısır’dan Trablus’a ilk resmi ziyarette 23 Ekim ateşkesinin uygulanması, 5+5 Ortak Askeri Komite toplantılarının sonuçları ve güven artırıcı önlemlerin yanı sıra Mısır’ın Trablus elçiliğinin açılması ve iki ülke arasında uçuşların başlaması dahil ikili ilişkiler ele alındı. UMH Dışişleri Bakanlığı’na göre en kısa sürede Mısır elçiliğinin açılması ve uçuşların başlaması için çalışmaların yürütülmesi öngörüldü.

Bu temasları, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükrü’nin UMH Dışişleri Bakanı Muhammed Siyala’yla telefon görüşmesi izledi. Şükrü, Mısır heyetinin sıcak karşılamasından dolayı teşekkürlerini iletip ziyaretin işbirliğinin devamı açısından ciddi bir adım olacağını söyledi. Yıllardır Türkiye-Katar ikilisinin desteğine bel bağlayan Müslüman Kardeşler’in siyasi kolu Adalet ve İnşa Partisi bile Mısır heyetini sıcak bir mesajla selamlayıp, aradaki farklılıklara rağmen işbirliğinin şart olduğunu vurguladı.

Bu minvaldeki gelişmeler, Türkiye’nin Trablus tarafındaki ağırlığını yitirmeye başladığı anlamına gelir mi? Bir yanıyla Kahire, Ankara’nın sürekli “BM’nin tanıdığı hükümet” diyerek meşruiyetine vurgu yaptığı UMH ile ilk resmi temasını gerçekleştirmiş oldu. Mısır müdahale tehdidiyle oluşturduğu bir denge üzerinden karşı tarafı kazanmaya çalışan bir esneklik sergiliyor. Bu çizgi, bölünmüş parlamento, egemen kurumlar ve silahlı güçleri birleştirip yeni başkanlık konseyi ve mutabakat hükümeti kurarak Libya’nın birliğini sağlamaya yönelik süreçte Mısır’ı biraz daha oyun kurucu pozisyonuna taşıyor.

Elbette UMH kritik dönemeçlerde Hafter’i desteklemiş olan Mısır’ın artık kendilerini tanıdığını varsayabilir. Hatta Ankara’da birileri “Mısır bizim çizgimize geldi” diyerek teselli bulabilir. Fakat Kahire’nin bu meşruiyet kavgalarına fazla girmediğini de unutmamak lazım. Bunların ötesinde Mısır’ın diplomatik açılımı, Türkiye’nin Libya’da kendi nüfuz alanına dönüştürdüğü batı tarafına geçtiğinin de resmidir.

Tobruk-Bingazi-Derne merkezli doğu güçlerine desteğini kesmeden Trablus’a el atabilmek Kahire açısından başarı sayılır. Mısır, Trablus’a uzanarak Türkiye’nin askeri, istihbari, siyasi ve iktisadi olarak ayağına yer açmaya çalıştığı alana “etkili bir komşu” olarak giriyor. Hâliyle Türkiye’nin kazanım saydığı bütün adımlarının geleceğini garanti edebilecek aktörler bundan böyle Kahire’yi de hesaba katıyor olacaktır.

Aslında bu Kahire’nin Ankara’ya yaptığı ilk çalım değil. Sisi ateşkese aracılık edip ardından çatışan tarafların BM uhdesindeki görüşmelerine ev sahipliği yaparak oyunun kurallarını değiştirmişti. Kahire’nin son çıkarması zamanlama olarak farklı yorumlara açık olsa da ağustostan beri izlenen siyasette yeni bir aşama.

Mısır medyası, Kahire’nin bu adımını, Cufra ve Sirte’ye yönelik olası bir askeri harekatın önünü kesme hamlesi olarak okuyor. Şark’ul Evsat’a göre Mısırlı yetkililer, Türkiye’nin Sirte ve Cufra’ya ani bir harekât üzerinde durduğuna ve savaşın çok yaklaştığına inanıyor.

Lahey’deki Clingendael Enstitüsü’nde Libya konusunda uzman araştırmacı Jalel Harchaoui de Mısır’ın hem Trablus’la ilişkileri normalleştirmek istediğini hem de Türkiye’nin Sirte planlarını önlemeyi hedeflediğini düşünüyor.

Al-Monitor’a konuşan Harchaoui “Mısır, Sirte ve Petrol Hilali’ne yönelik Türk destekli bir UMH saldırısını engellemek istiyor” diyor.

Kahire’nin çizgisinin Moskova’ya daha uyumlu hâle gelirken BAE’den uzaklaştığı tespitine katılan Harchaoui bu değişimin, Hafter’in başarısız Trablus kuşatmasından sonra belirgin hale geldiğini vurguluyor: “Hafter’in Nisan 2019’da Trablus’a saldırmasından önceki aylarda hem Kahire hem de Moskova bu hareketin ters tepeceği kanısındaydı. Ancak Abu Dabi devam etti ve Hafter’in saldırısını desteklemek için büyük bir hava harekatı düzenledi. Sonrasında, Kahire, Moskova’nın gerçekçiliğini Abu Dabi’nin inatçı mutlakiyetçiliğinden daha makul görmeye başladı. Kahire, Moskova’nın, Hafter’i adım adım, çatışmaya girmeden vazgeçilmez hâle getirmek için sessizce çalıştığını fark etti. Mısırlılar her ayrıntıda hemfikir değiller ancak bu yaklaşım, Türkiye ordusunun Libya’nın kuzeybatısına ne kadar derinden yerleştiğini bilerek, hiçbir başarı olasılığı sunmayan Emirlik’in katı felsefesinden çok daha mantıklı geliyor. Mısırlılar bunun yerine savaşı geciktirmeyi ve bunun yerine Trablus ile ekonomik bağları yeniden canlandırmayı tercih ediyor.”

Harchaoui Kahire’nin tutumunda öne çıkan realizmle birlikte savaş olasılığının ortadan kalkmadığını, olası Türk hamlelerinin dışlanamayacağını ve sorunların hâlâ çözülmediğini söylerken BAE’nin Libya’ya müdahalelerde Mısır’ın batısında birkaç üssü kullandığını, Hafter’in de dışarıdan yardım almaya devam ettiğini hatırlatıyor.

Özetle, Kahire taraflara bakışını fazla değiştirmeden çözüm sürecinde etkinliğini artırmasına imkân verecek şekilde siyasetini belirginleştiriyor. Sisi’nin, Mısır’da darbeyle bastırılan Müslüman Kardeşler’in Türkiye ve Katar’ın desteğiyle yan kapıda güç devşirmesini birincil tehdit olarak gördüğü ortada. Yine de Mısır’ın yadsınamaz rolünün Libya’da çatışan taraflarda artarak benimsendiği anlaşılıyor. Belli ki Kahire silahlar konuştuğunda Türkiye’nin daha fazla alanı kontrol edeceğini görüyor. Bunun yerine Türk varlığı ile çatışmadan içeriden sınırlamanın yollarına bakıyor.

Türkiye ise Vattiye, Mitiga ve Misrata’daki üslerde artırmaya çalıştığı askeri varlığını bir manivela kuvvetine dönüştürüp gelecek pazarlıklarda belirleyici olmayı umuyor. Ancak yazdan beri Libya siyasetindeki kayganlık bu siyasetteki açmazları da ortaya çıkardı. Ankara’nın desteklediği Libyalı aktörler ilişkilerini çeşitlendirmeye başlarken Türkiye bir tarafın mutlak zaferi, diğer tarafın ezici yenilgisi hatta müzakere masasından tamamen dışlanması üzerine kurulu bir stratejide ısrar ediyor. UMH ile yapılan askeri ortaklık anlaşması ve deniz yetki alanları anlaşmasının yasal onay makamı Temsilciler Meclisi’nden geçmediği dikkate alınırsa Kahire’nin ağırlığını hissettirdiği yeni dengede Ankara aradığı garantileri kolayca bulamayabilir.

Yazar: Fehim Tastekin

Kaynak: Al Monitor

Exit mobile version