Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Hakim gözüyle Necip Hablemitoğlu suikastı; Erdoğan neden korkuyor?

İhraç hakim Ramazan Faruk Güzel, 18 Aralık 2002’de suikastle öldürülen gazeteci Necip Hablemitoğlu cinayetiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. YouTube’daki TV FOCUS kanalında konuşan Güzel, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ve müttefiki Ergenekon terör örgütünün cinayeti eski yüzbaşı Gökhan Bozkır’ın üzerine yıkmak için neden bu kadar çabaladığını ayrıntılarıyla deşifre etti. Güzel, soruşturmanın başından itibaren kimlerin görev aldığını, delillerin nasıl karartıldığını, cinayetin Cemaat’in üzerine neden yıkılmak istendiğini detaylı olarak anlatıyor.

Ramazan Faruk Güzel’in açıklamalarından satır başları şöyle:

“Kimdi Necip Hablemitoğlu, Türkiye dışındaki Türk topluluklarının yakın tarihi ile ilgili olarak çalışmalar yapmış tarihçi bir yazardı. Orta Avrupa ve Balkanlar’da Türk eserleri, Türk azınlıkları ve Türk şehitlikleri konularında alan çalışmaları yürütmüş, öldürüldüğü 18 Aralık 2002 tarihine kadar Ankara Üniversitesi’nde doçent öğretim görevlisi olarak 20 yıl süresince Atatürk ilkeleri ve devrim tarihi derslerini vermişti.

Evinin önünde uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti. Bu suikastın failleri halen bulunamadı. Ancak şimdilerde suikast Yüzbaşı Nuri Bozkır’ın üzerine atılmaya çalışılıyor.
Ergenekon davası tutuklu sanıklarından Osman Yıldırım ise ifadesinde “Hablemitoğlu’nu Osman Gürbüz’ün öldürdüğünü ve Veli Küçük ile Muzaffer Tekin’in azmettirdiğini’ iddia etmişti. Hatta ifadelerinde aynen şöyle demişti: “2002 yılında Veli Küçük, Muzaffer Tekin ve Osman Gürbüz ile toplantı yaptık. Osman Gürbüz bana 1 milyon dolar karşılığı Necip Hablemitoğlu’nu öldürmeyi teklif etti. Ben kabul etmeyince Veli Küçük, ‘Osman bu iş yine sana kaldı’ dedi. 6-7 ay sonra Osman Gürbüz’ü gördüğümde ‘Hablemitoğlu’nun parasını masalarda bitirdik’ dedi.”

PROGRAMIN TAMIMI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

Hablemitoğlu Cinayeti, Cemaat, Ergenekon derken; Nuri Bozkır neden Erdoğan için bu kadar önemli?

Ergenekon davasının 15 Mayıs 2012 tarihinde görülen 182. duruşmasında ifade veren Gizli Tanık C, Veli Küçük ve Sami Hoştan´ın Necip Hablemitoğlu´nu öldürmesi için İzmir´de kumarhanesi bulunan İbrahim Çiftçi´ye teklifte bulunduklarını, teklifi kabul etmeyen Çiftçi´nin ise kumarhanesine bomba atılarak öldürüldüğünü detaylarıyla anlatmıştı.

HEBLEMİTOĞLU NEDEN HEDEF SEÇİLDİ?

Peki niye Hablemitoğlu Ergenekon’un hedefi haline gelmişti?

MİT Kont-terör Dairesi eski başkanı Mehmet Eymür, “Hablemitoğlu, askerî ihalelerle ilgili (yolsuzluk.com’a) bilgi sızdırınca Ergenekon’un hedefi haline gelmiş olabilir…” demişti.
Hablemitoğlu’nun ölümünde Ergenekon örgütünün parmağı olduğunu iddia edenler, bunun da Almanya bağlantılı olduğunu savunuyorlar. Buna bir delil olarak da: “Ergenekon davası firari sanığı Bedrettin Dalan’a Alman devleti tarafından sahte pasaport verilmesini, Ergenekon sanıklarına Alman vakıflarından para yardımı yapıldığının belgelenmesi gösteriyorlar.

Örgütün Almanya bağlantılarının çok güçlü olduğunu savunuyorlar. Nitekim Ergenekon yargıları esnasında, Almanya´daki çeşitli vakıflardan para yardımı alan Ergenekon sanıkları ve bazı kurumlar şöyle sıralanmıştı: Yeniçağ Televizyonu: 120 Bin Euro. Türk Ortodoks Kilisesi: 380 Bin Euro. Noel Baba Derneği: 90 Bin Euro, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Başkanı Taner Ünal: 15 Bin Euro. Doç. Dr. Ümit Sayın (Kitap alımı için): 4 Bin Euro. Kemal Kerinçsiz: 25 Bin Euro. Sevgi Erenerol: 3 Bin Euro. Veli Küçük: 12 Bin Euro.

SORUŞTURMA NASIL YAPILDI?

Hablemitoğlu cinayeti profesyonel olarak işlenmiş kusursuz bir suikasttı. Akşam karanlığında maskeli bir kişi cinayeti işlemiş ve kayıplara karışmıştı. Cinayeti aydınlatmaya yetecek iz ve emare yoktu. Günümüzde olduğu gibi kamera ve kayıt sistemleri mevcut değildi. Sıradan polisiye yöntemlerle delil elde edilememişti.

Siyasi bir cinayet mi yoksa adli bir vukuat mı olup olmadığı ilk bakışta görülmesi mümkün değildi. Failin belirsiz olduğu durumlarda maktulün kimliği ve ilişkileri araştırılmak suretiyle soruşturmanın odaklanılması gereken yönleri belirlenir. Necip Hablemitoğlu irtica ile mücadeleye kendisini adamış bir isim olarak biliniyordu. Aynı zamanda kariyeri ve ilişkilerinin gücü nedeniyle adı Mit Müsteşarı olabilecek isimler arasında geçiyordu.

AKP henüz yeni iktidara gelmiş ve kırılgan bir yapıdaydı. Askeri vesayet olarak adlandırılan o zamanki devletin hakimleri AKP iktidarından memnun değillerdi. 28 Şubat’ta planlaması yapılmış fakat hayata geçirilememiş devlet kurumlarındaki Gülen Hareketi mensuplarının tasfiye edilmesi operasyonu için uygun zamanlama kollanıyordu. İşte böyle bir ortamda Hablemitoğlu suikasta kurban gitmişti.

DELİLLER DAHA İLK ANDA KARARTILMAYA BAŞLADI

Soruşturma hızlı ve etkili bir şekilde yapılmalıydı. Gerek olay yeri gerekse maktulün çevresinde çift yönlü bir şekilde soruşturma derinleştirilmeli, faillere ait iz ve deliller toplanmalıydı.

Böyle mi oldu peki? Tabii ki de hayır.

Soruşturmanın ilk günlerinde gerek olay yerinde gerek Hablemitoğlu’nun evinde ve çevresinde soruşturmanın başında, soruşturmayla ilgisi ve görevi olmadığı halde, her delili ilk olarak inceleyen, her tanığı ilk olarak sorgulayan 3 kişilik bir ekip vardı. Bunlar: DGM görevinden uzaklaştırılan Nuh Mete Yüksel. Yine hakkında “tele-kulak soruşturması” olan Emniyet Müdürü Osman Ak ve Hablemitoğlu’nun avukatı olduğunu iddia eden Hüseyin Buzoğlu. Hablemitoğlu’nun bilgisayarları önce bu ekip tarafından alıkonuldu, daha sonra polise ‘incelenmek amacıyla’ teslim edildi.

KURBAN HABLEMİTOĞLU, HEDEF CEMAAT!

Olayın ilk saatlerinden itibaren bu ekip delil toplanıp olayın aydınlanmasını değil, cinayetin ‘Fethullahçı bir yapının eylemi olduğu’ yönlendirmesi yapıyorlardı. Onlara göre suçlu belliydi ve aksi mümkün değildi. Hatta olay yerinde maskeli bir şahıs gördüğünü iddia eden bir bayan tanığa görevli polis ve savcıdan önce bu ekip ulaşmış ve tanığa ne gördüğünü bile sormadan bu olayın ‘Fethullahçı bir eylem olduğunu’ söylemesi konusunda telkin yapmışlardı.

Soruşturmayı yürütmesi gereken ülkücü ve Osman Ak’a yakın bir isim olan Terörle Mücadele Müdürü Osman Kaya; soruşturmanın ilk ve en önemli safhasını delil toplamak yerine, zamanı boşa harcamış ve delilleri sabote eden bu ekibe ortam hazırlamıştır.
Dönemin İl Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz soruşturmanın sağlıklı ve ivedi bir şekilde yürümesinin bu ekip tarafından sabote edildiğinin farkına vardıktan sonra duruma müdahale ederek dönemin DGM Başsavcısı ile görüşerek Nuh Mete Yüksel ve Osman AK ekibini soruşturma dışına çıkmalarını sağlamıştır. Ancak bu tarz vakalar için çok önemli olan soruşturmanın ilk saatleri ve günleri bu ekip tarafından sabote edilmiştir.

JİTEM’İN 35 BİN KİŞİLİK ‘HAİNLER’ LİSTESİ

Necip Hablemitoğlu cinayetiyle aynı zamanlı olarak Ankara’da JİTEM tarafından hazırlandığı iddia edilen 35 bin kişilik bir listenin varlığı dile getiriliyordu. ‘Hainler’ listesi denilen bu liste 28 Şubatçı ekip tarafından hazırlanmış ve öncelikli olarak asker, polis ve yargı mensuplarının yer aldığı memurlar listesi idi.

O zamanlar 15 Temmuz gibi bir dönem yaşanmadığı için bu listenin hangi amaçla hazırlandığı tam olarak anlaşılamamıştı. 15 Temmuz tecrübesiyle geriye dönüp bakıldığında eğer Nuh Mete Yüksel ve Osman Ak, Hablemitoğlu cinayetini Gülen grubuna yama yapabilselerdi, o zamanki muhalif listesi 35 bin kişi olacaktı.

18 YIL SONRA YENİ FAİL BULUNDU!

Ve aradan geçen yıllar sonra faili meçhul bir cinayetle öldürülen Dr. Necip Hablemitoğlu´nun dosyası yeniden açılmış oldu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderilmek üzere hazırlanan dosyada Ergenekon sanığı Albay A.U. ve astsubay T.Ü. ile ilgili önemli bulgular yer alıyordu.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderilmek üzere bir dosya hazırladı. Dosyada Ergenekon davası sanıklarından emekli Albay A.U. ve ´Mustafa´ kod adlı emekli astsubay T.Ü. ile ilgili bazı bulgulara yer verildi. Geriye dönük cep telefonu taramaları ve baz istasyonu kayıtları incelemelerine dayandırılan bilgilere göre, T.Ü., saldırıdan önce A.U. tarafından Ankara´ya çağrıldı. Ayrıca cinayet günü A.U. ve astsubay, polisin olay mahallindeki delil toplama çalışmalarını yerinde izledi. Söz konusu iddiaların yer aldığı dosyaya İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderilen bir ihbar mektubu da ilave edildi.

CİNAYET MAHALLİNDEN GEÇMİŞ, DELİL BU!

Katil zanlıları arasına Nuri Gökhan Bozkır ismi de sonradan eklenmişti. Şu an Ukrayna’da bulunan Bozkır, Türkiye’ye iadesiyle ilgili mahkeme devam ederken siyasi sığınma talebinde bulunmuştu. Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda yüzbaşı rütbesiyle görev yaptığı sırada TSK’dan ihraç edilen Nuri Gökhan Bozkır hakkında Ukrayna’da yaklaşık 3 ay süren tutukluluğunun ardından mahkemeden ev hapsi kararı vermişti. Hablemitoğlu cinayeti ile Bozkır arasında nasıl bir irtibat kuruluyor, aradaki delil nedir, derseniz: HTS kayıtları.
Hablemitoğlu’nun öldürülmesinden geriye dönük olarak 6 aylık HTS kayıtları çıkarılmış ve Bozkır’ın da bir şekilde o taraflardan bir gün geçtiği tespit edilmiş… Delil bu.

BOZKIR, NEDEN ÖNEMLİ?

Bozkır’ın Türkiye’ye iade edilmesi için Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nın en üst seviyede devrede olduğu kadar, Cumhurbaşkanı Erdoğan Ukrayna ziyaretinde onu açık açık istemiş, bu konuda da net bir şekilde onları da tehdit etmişti. Bu kadar önemsediği birisi idi.
Neden?

Çünkü Bozkır, Erdoğan’ın ikinci Reza Zarrab’ıdır da o yüzden!

Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda yüzbaşı rütbesiyle görev yaparken ihraç edilmiş olan (ya da öyle iddia edilen) Nuri Gökhan Bozkır ismi, ‘sauna çetesi davası’ geçtiği gibi, Şanlıurfa Akçakale’de soğan kamuflajlı bir TIR’ın içinde patlayıcı madde yakalanması olayının baş şüpheli ve sanıklarından birisi idi. Ergenekon ‘Derin Devlet’ yapılanması güdümünde kullanılmış olan Bozkır, daha sonra Erdoğan Derin Devleti uzantılı MİT’in hizmetine girmiş ve onlar adına silah ticareti yapmıştı.

Reza, Amerika’da konuşunca nasıl ki Erdoğan’ın kara para, rüşvet, İran ambargosunu delme ilişkileri şahitli tescillenmiş olduğu gibi… Bozkır konuşursa da Erdoğan’ın Katar- Işid bağlantılı silah ticareti suçları da görgü şahitli, itirafçılı kesinlik kazanmış olacak.
Tek korku şu; Ya Gökhan Bozkır da kuş olup Amerika’ya uçarsa ve orada öterse?! Ergenekon- Erdoğan arasında böyle el enseler çekilirken bakalım iş nereye varacak?”

Exit mobile version