Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Türkiye için en büyük ulusal güvenlik sorunu: Erdoğan

Joe Biden Yönetimi, dünyada ekonomik etkinliğini hızla artıran Çin’e karşı Türkiye’nin kilit bir role sahip olduğunu biliyor. Çin ile etkili mücadele için Türkiye ve Müslüman dünyasına ihtiyaç duyuyor.

FATİH YURTSEVER | ANALİZ

ABD için uzun sayılabilecek, tartışmalı ve temposu yüksek bir seçim döneminden sonra Joe Biden, Amerikan Başkanı olarak seçildi. Türk kamuoyu daha önceki ABD seçimlerinin aksine, bu seçim dönemini çok yakından takip etti. Özellikle 15 Temmuz 2016 sonrasında belirginleşen otoriterleşme, demokrasi ve hukukun askıya alınması, S-400 tedariki ve Fırat’ın doğusuna yapılan harekata yönelik Batı’dan ve ABD’den gelebilecek tepkiler, Erdoğan ve Trump arasındaki kişisel(!) ilişki nedeniyle engellenebilmişti. Bu nedenle Trump’ın yeniden seçilmesi Erdoğan Rejimi için hayati bir hal aldı.

Türkiye’nin NATO üyeliği ile birlikte başlayan ve daha çok asker merkezli olarak kurumsal bir yapıda, güvenlik politikaları merkezli olarak ilerleyen Türk-Amerikan ilişkileri, son 5 yılda Erdoğan-Trump ilişkilerine evrildi. Her ne kadar bu ilişki sayesinde Erdoğan Rejimi yaptırımlardan korunsa da Türk Devleti Trump’ın Erdoğan’a hitaben yazdığı “Aptal olma” mektubu ile Johnson mektubundan sonra en büyük hakarete maruz kaldı.

Kişisel ilişkiler nedeniyle kurumların devre dışı kalması, devletler bazında ikili ilişkilere zarar verdi. Erdoğan’ın zaman zaman başvurduğu şantaj diplomasisine, kurumsal seviyede gerekli tepkilerin verilmemesi, özellikle NATO nezdinde liberal demokratik değerlerin aşınmasına ve onlara karşı duyulan güvenin erozyona uğramasına neden oldu.

ABD Başkanlarının yeni dönem politikalarını anlayabilmek için seçim kampanyalarına ve ABD’nin devlet olarak ihtiyacına bakmak gerekiyor. Örneğin Trump ilk dönem seçim kampanyasında ABD’yi yeniden üretim merkezi haline getireceğini vadetti. O dönem de devlet olarak ABD’nin küresel güç konumu devam ettirmek için, tekrar üretim merkezi haline gelmesi hedefleniyordu.

Trump eliyle başlatılan Çin-ABD ticaret savaşlarını bu minvalde değerlendirmek gerekiyor. ABD açısından Çin hem bireysel olarak hem de ABD’nin rakibi olabilecek Almanya gibi ekonomik güçlerin üretim merkezi olması hasebiyle tehlike arz ediyordu. ABD stratejisi dünyada küresel liderliği devam ettirebilmek için kendisine rakip olabilecek bir güç veya güçler koalisyonunun üretim merkezi haline gelmesini engellemek üzerine kurgulanmıştı.

Ancak Trump Başkan seçildikten sonra bunu başaramadığı gibi, elindeki politik argümanları yanlış kullanarak ABD’nin daha zor bir duruma düşmesine neden oldu.

ABD bu aşamada bir gücün tek başına tüm küresel sisteminin tüm yükünü kaldıramayacağını gördü. Yeni dönemde ABD için strateji aynı olmakla beraber politikalarda değişikliğe gidilmesi gerekiyor. Kovid-19 sonrası güç kazanan otoriter rejimler ile mücadele edilmesi, liberal ekonomik düzenin ve demokratik kurumların yeniden ihya edilmesi gerekiyor. Joe Biden’ın seçim kampanyası tam bu noktalara işaret ediyor.

ABD yeniden sorumlu, öngörülebilir, liberal demokratik düzenin lideri olarak, Atlantik’in her iki yakasındaki ortakları ile koalisyon içerisinde bir düzen restorasyonuna başlayacak. Seçim sonuçları açıklandıktan hemen sonra NATO Genel Sekreteri ve AB kurumlarının açıklamaları, bu beklentinin Avrupa kıtasında da yüksek olduğunu gösteriyor. Zaten İtalya, İngiltere ve İsveç de fiili olarak 5G altyapı kurulum ihalelerinden Çinli firmaları dışlayarak yeni dönem için hazır olduklarını gösterdiler.

Yaşanan son gelişmelerin de açıkça ortaya koyduğu üzere, ABD liderliğinde Batı koalisyonu önce ekonomik daha sonra da siyasi ve askeri alanda Çin ile mücadele edecek. ABD tek başına yapamadığını koalisyon ortakları ile birlikte yapmaya çalışacak. İşte bu noktada Erdoğan rejimi bir seçim yapmak zorunda kalacak. Yeni ABD yönetimi Erdoğan Rejimine tarafını seç, bitaraf olan bertaraf olur diyecek.

Zira, Çin ile mücadele için Türkiye kilit bir role sahip. ABD, Çin’i denizden kuşatmış durumda. Çin’in dünyaya ya kuzeyden Rusya hattı üzerinden ya da güneyden İran-Türkiye hattı üzerinden açılması gerekiyor. Her iki yolda da çoğunluğu Müslüman ve Türk toplumlar oluşturuyor. ABD’nin Çin ile etkili mücadele edebilmesi için Türkiye ve Müslüman dünyasına ihtiyacı var. Ancak Erdoğan Rejiminin Doğu Perinçek üzerinden Çin ile parasal ilişkileri mevcut. Suriye’de neden olunan insani dram, Türkiye’nin İslam dünyasında kredisini düşürdü. Bu günlerde İslam Dünyası için Erdoğan Rejimi yönetimindeki Türkiye çok fazla bir şey ifade etmiyor. Özellikle ülkenin isminin cihatçı terör örgütleri ile anılması, Türkiye’nin hem Türki hem de İslam coğrafyasındaki imajını kötü etkiledi.

Sonuç olarak Biden Yönetimi’nin Çin ile mücadele için Türkiye’ye ihtiyacı var. Türkiye’nin yeniden fabrika ayarlarına dönmesi gerekiyor. Akıl ve mantık Erdoğan’ın hukuka dönemeyeceğini söylüyor. Ancak daha önce savcısı olduğu davalar için bugün neler dediğine bakılırsa, Erdoğan için hiçbir şey olmaz, değil. Erdoğan mıntıka temizliğine kendi Damadı’ndan başlasa da bu sefer ipler kendi elinde değil. Ya hukuka dönüp koalisyon ortaklarını ve çevresini satacak ya da kaçınılmaz sonunu hızlandıracak.

Exit mobile version