YORUM | BÜLENT KORUCU
Tefeciler siz bunu kumar masasındaki kasa olarak da adlandırabilirsiniz Erdoğan’ı köşeye sıkıştırdı. Önce damadın kellesini aldılar. Ardından hem ağlarım hem giderim türküsü eşliğinde bir seferde yapılmış en büyük faiz artışlarından birini kopardılar. 10,25’ten 15’e çıkış yaklaşık yüzde 45’lik bir artışa tekabül ediyor. Şimdi ödenen tefeci faizine rağmen hâlâ tedirgin olan batılı tasarruf sahiplerini ikna etmek için bir kaç jest daha gerekiyor. Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibi çok bilinen bir kaç ismi tahliye ederek hukuka dönüş sinyalleri verecekler. Bunun gerçek bir dönüş olmadığını herkes bilecek ama çaktırmayacak. Arada ezilen garibanlar dışında bu bile bile lades hepsinin işine geliyor. Hakkında AİHM tarafından verilmiş ihlal kararına bulunan Anayasa Mahkemesi üyesi Alpaslan Altan’ın dahi adı geçmiyor bu dev (!) hukuka dönüş operasyonunda. Gerisini siz düşünün.
Kumarhane sahipleri, müflis kumarbazı masada tutarak biraz daha borçlandıracak. Bu işlerine geliyor. Eksi faizle Bulgaristan’a borç vereceklerine dolar ya da avroya yüzde 6-7 faiz ödeyen Türkiye’ye gelecekler. Biraz riskli bir tercih olacak ama böylesine yüksek bir kazanç risksiz olmaz. Erdoğan masaya sürdüğü evin tapusu ile biraz soluklanacak; her kumarbaz gibi bu defa kazanıp eski kayıplarını bile telafi edeceği hayalini kuracak. Oysa bataklıkta biraz kımıldayınca kurtulduğunu zanneden lakin biraz daha batan adamdan farkı yok. Borcu borçla kapatmak zorunda ve tefeciler ve kumarhane sahipleri her seferinde daha fazla şey isteyecek.
Tapuyu almak üzere eve geldiğinde sırnaşıp ayağına dolaşan köpeğine tekme atacak; hatta belki üç beş kuruş eder diye cins köpeğini de masaya sürecek. Hakim ve savcıları satışını böyle okuyabilirsiniz. Bülent Arınç çok açık bir biçimde “Erdoğan adalet istiyor ama hakim savcılar yanlış yapıyor” sözleriyle satış işlemini başlattı. Konakla ilgili planları olan damadın dahi tokatlandığını gören köpeğin içini korku bürümesi çok normal. İlk etapta, ‘yok canım bensiz yapamaz, ben olmazsam ona terliklerini kim getirecek’ filan gibi teselliler arayacak. Sonunda kendini bir barınakta bulursa haline şükretsin. Diğer iyi alternatif ormanda terk edilmek; kuvvetle muhtemel olan ise itlaf.
Konağın bir de kahyası var malum her Türk filminde olur. Zamanla aslında evin sahibi gibi davranmaya başlar. Konak elden gidince o da sokağa bırakılacağı ve bedelini ödemeden elde ettiği refahı kaybedeceği için agresifleşir. Patronu her şeyin yolunda gittiği konusunda iknaya çalışır. Devlet Bahçeli’nin Berat Albayrak güzellemelerinin mürekkebi kurumadan yeni ekonomi yönetimine methiyeler dizmesi ve ekonominin uçuşta olduğunu iddia etmesinin açıklaması bu.
Bu durumlarda en büyük kavga eşler arasında yaşanır. Damadın tokatlanması hatta sadık köpeğin tekmelenmesi maraza çıkarmak için gerekçe yapılsa da asıl mesele konağın elden gitmesidir. Böyle durumlarda nikah bile tehlikeye girer. 17-25 Aralık’tan sonra başlayan zoraki evlilik de sarsılıyor diyebiliriz. Ergenekon, eline postayla gönderilmiş bir boşanma ilamı geleceği günün hazırlıklarını yapmış görünüyor. Konağı kolay bırakmak istemiyor, kâyhayla işbirliği halinde Reis’i ikna etmeye, olmazsa korkutmaya çalışıyorlar. Alaattin Çakıcı aracılığıyla ve Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelen tehditler aslında ‘kızım sana söylüyorum, gelin sen anla’ peşrevi. Konağı yakarız yine de bırakmayız havasındalar. Erdoğan’ın tefecilerle anlaşmasını bozmak için herşeyi yapabilirler.
Tefeciyle alışveriş yapmak ya da kumar masasında kaybetmek başka şeye benzemez. Erdoğan şu anda kendinin derdine düşmüş durumda ve vazgeçemeyeceği şey yok. Sata sata bugüne kadar geldi. Yine bir şeyleri satarak zaman kazanmanın peşinde ve elinde artık sadece Konak kaldı. Daha doğrusu o öyle sanıyordu. Şu anda konağın tapusunu da bulamıyor. Kahyayla eşi bir olup konağı üstlerine mi geçirdiler yoksa… Önceki seferlerin birinde kumar masasına zaten bırakmış olmasın. Kafasında deli sorular var ve zaman daralıyor…
Arkası yarın!