Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Yazar Ronî Nasırkaya: Kürtlerin trajedisi topraklarından göç etmesidir

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Van; en son iki köylünün helikopterden atılma iddiasıyla gündeme geldi. Köylülerin atılmasını haberleştiren 4 gazeteci tutuklandı. Akıllara hemen yakın tarih, 1990’lı yıllar geldi. Yazar Ronî Nasırkaya ilk öykü kitabı “Seccade”de 1990’lı yıllarda Van ve çevresinde yaşananlara dair kesitler sunuyor. Sitav Yayınevi etiketiyle okurla buluşan kitapta töre ve geleneklerin yanı sıra devlet baskısının yarattığı trajedi anlatılıyor. Nasırkaya, “Kürtlerin en büyük trajedisi kendi topraklarından göç edip büyük şehirlerde yaşamak zorunda kalmalarıdır” diyor.

Hikayelerinizde eski kuşakların izleri oldukça fazla. “Hikâye Gibi Anlattım”, “Ağlayan Kilim”, “Seccade” hatta “Köye Baskın” ve “Hüsna”da bu izleri görmek mümkün. Bunda çirokbejlik geleneğinin etkilerinin olduğunu söyleyebilir miyiz?
Elbette çirokbejlik bizim geleneğimizde vardı. Babamda bir zamanlar iyi bir çirokbejdi. Mutlaka etkilendiğim olmuştur. “Hikaye Gibi Anlattım” bundan yüz yıl önce yaşanan bir katliamı anlatıyor. Bu katliamı sözlü olarak o kadar çok duyduk, yaşanan trajediyi o kadar çok iliklerimize kadar hissettik ki. “Ağlayan Kilim” mesela, aslında erken yaşta eşini kaybeden bir kadın var ve bu kadın kocasının kardeşiyle evlendiriliyor. Kadın da kendi acısını kederini bir kilime ilmek ilmek nakşediyor. Yaşadığımız coğrafyada kocasının abisiyle, kardeşiyle evlendirilen çok fazla kadın biliyorum. “Seccade”, “Köye Baskın” hikayelerini son yıllarda yaşanan olaylardan esinlenerek yazdım. “Hüsna”nın hikayesi çok eski, belki yarım asırlık bir hikaye. Hikayelerin çoğunda dinlediğim çirokların etkisi vardır diye düşünüyorum.

Kitapta kadın hikayelerinin baskınlığını görüyoruz. Bu tercihinizi nasıl açıklarsınız?
Evet bu kitapta kadın hikayeleri ağır basıyor. Bilinçli bir tercihtir desem yanlış olur. Bu hikayeleri yazmaya karar verdiğimde kendimce konu başlıkları çıkarttım. Bir baktım ki kadın hikayeleri ister istemez çoğunluğu oluşturmuş. “Hüsna” adlı hikayedeki ana karakter olan Hüsna’nın hikayesinin üzerinden neredeyse yarım asırlık bir zaman geçmiş. Hüsna küçük bir çocuk, kendisinden neredeyse 40 yaş büyük biriyle evlendiriliyor. Kimsenin buna bir itirazı da olmuyor. Bir kader olarak görülüyor. “Seccade” hikayesindeki anne güçlü, bilinçli ve direngen… Kürt coğrafyasında yaşanan 35-40 yıllık çatışma ortamı bilinçli ve güçlü bir kadın figürü ortaya çıkartmış. “Nuh” hikayesinde son nefesini vermek üzere olan oğlunun yanında duran, onu yalnız bırakmayan anne figürü karşımıza çıkıyor. Tabii son olarak “Ağlayan Kilim” hikayesi de geleneksel bir hikaye… Bu öyküde baskın olan karakter ise kadın…

Kürtlerin nüfusunun önemli bir kısmı kentlerde yaşıyor. Hatta önemli bir kısmı da yurt dışında. Öykülerinizde coğrafi mekan olarak bölgeyi; bölgede ise çoğunlukla kır/köy yaşantısını anlatıyorsunuz. Neler söylemek istersiniz?
Bana göre Kürtlerin en büyük trajedisi kendi topraklarından göç edip büyük şehirlerde yaşamak zorunda kalmalarıdır. Çünkü ne kendi topraklarından kopabiliyorlar ne de göç ettikleri yerlere ayak uydurabiliyorlar. Her anlamda ayak uyduramıyorlar buna kişilik ya da kimlik bunalımı da diyebiliriz.  Bu durum hem Türkiye metropollerine yerleşen hem de Avrupa’nın çeşitli ülkelerine yerleşen Kürtler için söz konusu.  Hikayelerin konusuna gelince bilinçli bir tercihti benim için çünkü geçmişe dönük sürekli bir özlem, hasret duyuyor insanlar. Hikayelerimi okuyan herkes eminim şu cümleyi kurar, “Bizim orada da bunu yapardık, ne güzeldi, her şey unutulup gitti tabii.” Amacım biraz da geçmişi geleceğe taşımak unutulmuşları gün yüzüne çıkarmak.

Bazı öykülerinizde farklı zaman dilimlerini bir arada kullanıyorsunuz. Sinemayla ilgilenmenizin bunda bir etkisi var mı?
İlgi alanım daha çok sinema… Helsinki’de okuduğum okulda sinema bölümü de vardı. Aldığım eğitimin ve izlediğim filmlerin etkisi mutlaka yansımıştır. İnsan kafasında canlandırdığı sahneleri görüp yazıya döküyor. Görsel bir mantıkla yazmaya çalıştım açıkçası. Hafif bir sinema tadını veremeye çalıştım. Senaryolaştırmak istediğim birkaç tane hikaye var. “Seccade”, “Hikaye Gibi Anlattım”, “Hüsna” isimli bu üç hikayenin senaryosunu yazıp filmini yapmayı çok isterim.

Exit mobile version