Türkiye’yi yöneten “aklın” ne yapmak istediğini gerçekten anlamakta zorlanıyorum. Hemen hepsi uydurma olan iddianamelerle HDP’nin eski ve yeni vekillerine, belediye başkanlarına ve üyelerine yapılan baskılarla Türkiye’yi yöneten “akıl” ne yapmak istiyor dersiniz? Bu yaptıklarının sıkıntılarına çare olmayacağını hala anlamamasına şaşırıyorum ama ülkeyi bu denli kötü yöneten bir aklın başka konularda, örneğin ekonomide yaptıklarına bakınca şaşırmamak gerektiğini de anlıyorum.
HDP, kurulduğu günden bu yana yalnızca Kürtlerin partisi olan bir parti olmadı. HDP, Türkiye’de bugüne dek sürdürülen demokrasicilik oyunun Karagöz-Hacivat kıvamında bir “orta oyunu” olduğunu, ülkenin hiçbir sorununu çözmediğini iddia eden, başta Kürtler olmak üzere ülkenin hemen her kesiminden destek bulan, demokrat ve Türkiyeli bir parti oldu.
Üstelik Türkiye’yi yöneten “aklın” her geçen gün gayri meşru baskılarla otoriterleşmesiyle de büyüyen bir parti oldu. Ben de Berat Albayrak gibi yapayım ve diyeyim ki “Burası önemli!”. Burası önemli çünkü HDP’nin neredeyse bütün seçilmiş belediyelerine kayyum atamaları aslında Kürtlerin yaşadığı bu coğrafyada kendilerinin siyaseten silinmesine neden oldu ve olmakta.
Peki ama böyle yaparak kendi ayaklarına neden vuruyorlar? Bu sorunun çeşitli cevapları olabilir kuşkusuz. Öncelikli olarak, eski ve kurucu bir halk olarak Kürtlerin statü taleplerini nasıl çözeceklerini bilmiyor olabilirler. Dünyanın gelişme trendlerini iyi okuyamadıkları için bu sorunun bir ayrılık konusu olabileceğini düşünüyor olabilirler. Bu bir.
İkincisi, İbni Haldun’un tarih teorisinin doğru olabileceğinden giderek 100’üncü yılına yaklaşan Türkiye Cumhuriyeti devletinin yeniden parçalanacağı korkusu içinde olabilirler. (İbni Haldun, her devletin tıpkı insan gibi belirli bir ömrü olduğunu ve 100-150 yıl kadar yaşadığını söylüyor).
Üçüncüsü ise, Kemalist devlet anlayışına karşı verdikleri siyasi mücadeleyi başarıp yeni bir cumhuriyet kurarak Kürtlerin de asimile edileceği yeni bir tarih yazmak istiyor olabilirler. Bu sonuncu olasılığın devamı olarak da, iç-siyasette iktidarda kalmak ve bunun bir ön koşulu olarak da HDP’yi düşmanlaştırarak “milliyetçi-Osmanlıcı-İslamcı” bir koalisyon kurmak. Başka cevaplar da olabilir ama benim aklıma gelenler bunlar. Bütün bu Suriye, Irak, Libya, Akdeniz ve son olarak da Azerbaycan meselelerinin arka planında böyle bir iktidar mücadelesi olduğunu düşünüyorum.
Ama bu “akıl”unutuyor ki HDP, yalnızca Kürtlerin değil Türkiye’de demokrasiye susamış bütün kitlelerin de siyasi partisidir.
Bu “akıl” görmüyor ki Doğu’da Kürtlere yaptıkları yalnızca Doğu’da değil Türkiye’nin Batı’sında da demokrasi ve özgürlük taleplerini yükseltiyor.
Bu “akıl” idrak edemiyor ki tarihte hiçbir despotik rejim sonsuza kadar var olamadı.
Yine bu akıl atlıyor ki bu ülkede başta Kürtler olmak üzere daha fazla özgürlük ve daha fazla adalet talep eden kitleler mutlaka başaracaklar!
Göreceksiniz!