Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Kürdün kemikleri bile peşinizi bırakmaz

1995’te askerler, baskın yaptıkları Dargeçit’te 13 yaşındaki Seyhan Doğan’ı gözaltına alır. Filistin askısına alır, annesinin gözü önünde işkence yapar. Katledilir, kemikleri toplu mezarda bulunur

Gülcan Dereli

Bugünlerde yaşadıklarımız, sık sık 1990’lı yıllarla karşılaştırılıyor. Beyaz Toroslar, JİTEM, faili meçhuller, köy yakmalar, helikopterden atmalar… Bazen dejavu yaşıyoruz hissine kapılıyoruz değil mi? Çok yazıldı çizildi elbette 90’lar. Ancak yine de hatırlamak önemli. Çünkü bugünlerde öyle bir bellek silme politikası yürütülüyor ki değil 90’ları dün ne yaşadığımızı unutur olduk. Çünkü egemenler bilir ki geçmişle bağı kopan bir toplum ne şimdiyi ne de yarını kurabilir. O yüzden geçmişi hakikatiyle hatırlamak bugünü ve geleceği değiştirecek bir niteliğe sahip. Biz de bu vesileyle 90’lı yılların dava konusu olan JİTEM davalarını mercek altına aldık. 7 gün sürecek dosyamızda JİTEM davalarının nasıl bir seyir izlediğini, faili meçhul denilen olayların aslında faili belli olduğunu hep birlikte tekrar hatırlayacağız. Yine bugün yaşadığımız şeylerin 90’lardan bugüne miras kaldığını, bu lanetle yüzleşilmediği için kendini tekrar edip durduğunu göreceğiz; mesela helikopterden atma gibi… Kulp, Cizre, Kızıltepe, Dargeçit, Ankara, Lice, Anter ile JİTEM ana dava ve Musa Çitil JİTEM davalarında yaşananları derledik, tanıkları dinledik, dava avukatlarına mikrofon uzattık.

Dosyamızın üçüncü bölümünde 2 davayı işleyeceğiz. Dargeçit ve Kızıltepe JİTEM davalarını. Önce Kızıltepe sonra Dargeçit’teyim. Gözaltında kaybedilenlerin tanıklığını dinlemek için uzun bir yolculuk sonrası Dargeçit Çelik köyündeyim. Köyde bir tanık bulmak için çıktığım yoldan hüsranla dönüyorum. Köy, Ilısu Barajı altında kalmış. 5 Temmuz 1993’te 7 kişinin katledildiği ve yakılan köye 16 yıl kimsenin girmesine izin verilmemiş. 2006- 2007 yıllarında köye dönüş projesi ile 7 kişi kendi topraklarına dönmüş ve köyü yeniden inşa etmiş ancak köy bu kez de su altında kalmış. Mezopotamya topraklarının binlerce yıllık tarihi birikimi Hasankeyf’e yapılan Ilısu Barajı bu köyü de suya gömmüş. JİTEM Kürt köylülerini gömmüş, baraj da Kürt tarihini.

Kaybedilen Abdurrahman Olcay’ın ablası Meryem Olcay ve babası Mehmet Ali Olcay.

13 yaşında bir çocuk

Tansu Çiller’in başbakan olduğu dönemde binlerce yurttaş kaybedildi. Aileleri yıllardır arar durur. Birçoğu artık yas tutacakları bir mezar yeri için mücadele diyor. Aralarında çocuklar da bulunur. O çocuklardan biri de Seyhan Doğan. Doğan Dargeçit ilçe merkezinde gözlatına alınır. Daha 13 yaşında… Büyük işkencelere maruz kalır. Filistin askısından elektrikli işkenceye kadar her türlü yöntem denenir. Kızıltepe’de 22 kişi, Dargeçit ilçe merkezinde 7 köylü bir uzman çavuş toplam 8 katledilir. Dargeçit Çelik köyünde ise 7 köylü yakılarak katledilir. Ancak Çelik köyünde yaşanan vahşet Dargeçit JİTEM dosyasına dahil edilmez.

Zorla kaybetmeler

1995 yılında aralarında asker, özel harekat timleri, korucu ve sivil giyimlilerin olduğu 60-70 kişilik bir ekip, baskın yaptıkları Dargeçit’te 13 yaşındaki Seyhan Doğan’ı gözaltına alır. Ardından Seyhan Doğan’ın eniştesi Abdurrahman Coşkun (21), dayısının oğlu Mehmet Emin Aslan (19), Abdurrahman Olcay (20), Nedim Akyön (16), Hikmet Kaya (24) ve Süleyman Seyhan (57) evlerinden gözaltına alınır. O gece Davut Altınkaynak’ı (13) bastıkları evinde bulamayan askerler, annesine Davut’un yerini söyletmek için cinsel şiddet tehdidinde bulunur. En sonunda sadece sorgulayıp bırakacaklarını söyleyerek anneyi ikna eder ve dayısında kalan Davut Altınkaynak’ı da gözaltına alarak annesinin gözleri önünde Filistin askısında işkenceye alırlar. Böylece birkaç gün içinde gözaltına alınan 2’si lise öğrencisi, 3’ü çocuk 8 sivil yurttaştan bir daha haber alınamaz.

Ölüm kuyuları

Köylülere ait kemikler kuyulardan çıkarılıyor. Kızıltepe ve Dargeçit’te katledilenler, işkence sonrası kuyulara atılarak kaybettirilmiş.

Kaybedilenlerden Süleyman Seyhan’ın cansız bedeni 6 Mart 1996’da Dargeçit Komutanlığı’nda görevli Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın yerini ailesine söylemesi ile bir kuyuda bulunur. Elleri arkasından bağlı, kafası koparılmış ve yanmış haldedir. Bu olaydan sonra Bilal Batırır da kaybedilir. Bu cinayetle ilgili polise bilgi veren Bilal Batırır, kayıplardan sorumlu özel tim tarafından infaz edilir. Doğan ailesinin ulaştığı emekli korucu o dönemde askerlerin 5-6 cenazenin güvenlik nedeniyle sivil girişe izin verilmeyen Tiruva (Bağözü) köyünde kepçeyle açılan büyük bir çukura gömdüklerine şahit olduğunu, dönemin Dargeçit Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren’in ve Dargeçit Jandarma Komutanı Mehmet Tire’nin bu gömme işlemi sırasında hazır bulunduklarını anlatır.

Mehmet Tire yapmıştır

22 Ekim 2018 tarihli Dargeçit JİTEM davasının duruşmada koordinatlara ilişkin bilgisi sorulan Mardin İl Jandarma Komutanlığı, verdiği yanıtta Mehmet Tire’nin yaralanmasıyla ilgili 1995 yılında hazırlanan tutanakta geçen askeri sığınak ile Akyön ve Altınkaynak’a ait kemiklerin bulunduğu mağaranın koordinatlarının aynı olduğunu belirtir. 6 Şubat 2019 tarihli duruşmada dinlenen ve aralarında dönemin Dargeçit Kaymakamı’nın da olduğu tanıklar, JİTEM tarafından resmi kayıtlara geçmeyen gözaltılar yapıldığını, gözaltına alınanlardan infaz edilenler olduğunu itiraf eder.

Ayaklarından asmışlar

Kızıltepe JİTEM Davası 1992 ve 1996 yılları arasında gerçekleşen yargısız infaz, zorla kaybettirme, işkence ve köy boşaltmaları soruşturan ve yargılamasını yapan davadır. Yargısız infazlara kurban gidenlerin yanı sıra gözaltında kaybettirilmiş veya soruşturma aşamasında cenazelerine ulaşılan insanlar bulunur. Dava önce Mardin Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilir. Ancak daha sonra güvenlik gerekçesiyle Ankara’ya nakledilir. Ankara’da yaklaşık 5 yıl süren yargılama sürecinde sanıkların bir kısmı hakkında delil yetersizliği, bir kısmı hakkında zaman aşımı olduğu gerekçesiyle beraat hükmü kurulur. Şu an Ankara Bölge Adliye Ceza Mahkemeleri’nde dosya durur.

Seyhan Doğan’ın kardeşi, Abdurrahman Olcay’ın eşi Miskan Doğan, eşinin kardeşinden iki gün önce gözaltına alındığını, bu tarihte kendisinin evde olmadığını, ancak kardeşi Seyhan Doğan’ın gözaltına alındığı gece kardeşiyle birlikte annelerinin evinde olduğunu, gece saat 3:00’te kapılarının çalındığını ve jandarma kıyafetli şahısların geldiğini gördüğünü, gelenler arasında Dargeçit Tabur Komutanı’nın da bulunduğunu anlatır. Doğan, “Gözaltına alınıp bırakılan kişiler bize gözaltındayken kardeşim ve eşimi gördüklerini söyledi. Hatta kardeşimin ayaklarından tavana asılmış olduğunu da söylediler. Kardeşim Seyhan’ın gözaltına alındığı gecenin sabahı, diğer kardeşim Hazni’yi de Dargeçit’in çıkışında gözaltına almışlar. Hazni’yi birkaç gün sonra bıraktılar, eve geldiğinde ona işkence yapıldığı belli oluyordu. Hazni de gözaltındayken Seyhan’ı ve eşim Abdurrahman’ı gördüğünü, onlara işkence yapıldığını söyledi. Sonrasında ikisinden bir daha haber alamadık. Kardeşim Seyhan’ın kemiklerini 2013 yılında Dargeçit’in bir köyünde, eşim Abdurrahman’ın kemikleri ise 2014 yılında Kızıltepe’de bulundu.”

O dönem bebeğiyle gözaltına alınan ve ağır işkenceye maruz kalan Fehime Çelik de yaşananları şöyle anlatır: “Bu şahsın sesinden Yüzbaşı Mehmet Tire olduğunu anladım. Bana ‘Soyun’ dedi. Beni aldıkları odada günlerce işkence ettiler. Koridorda babamın sesini duyduğumda bana, ‘Kızım korkma ben buradayım’ dedi. Babam bana bir kadın olarak yapılan muamelenin doğru olmadığını söyleyince, biri ‘Komutanım Süleyman Seyhan çok konuşuyor’ dedi. Komutan da ‘Zaten bir haftalık ömrü kaldı, bırak konuşsun’ dedi. 5 gün gözaltında kaldım. İşkence gördükten sonra beni banyo gibi bir yere aldılar, bebeğimi sadece 2 kez emzirebildim. Her tarafım kan olduğu için emmedi. Babamın cenazesini gözaltına alınmasından yaklaşık 3 ay sonra Dargeçit’te Korucu köyüne yakın bir yerde, bir kuyunun içinde bulduk. Ellerinin arkadan bağlı olduğu, başına poşet geçirildiği anlaşılıyordu ve üzerinde plastik yanıklarının olduğu görülüyordu.”

Dargeçit Çelik köyüne giderken ilçeye girişte kocaman bir Türk bayrağı ve ilçe girişinde askeri kontrol noktası ile karşılaşıyorum. Bölge kentlerinde birçok ilçe girişlerinde bu noktaların olduğunu öğreniyorum.

Devletin suçu ortaya çıkınca

Konuyu her iki davanın da avukatlığını yapan Erdal Kuzu ile konuştuk. Av. Kuzu, “Bu davalarda öldürülen, zorla gözaltında kaybettirilen insanlar esasen o tarihlerde devlet siyasetinin bir sonucu ortadan kaldırıldılar.

Bahsettiğimiz JİTEM ve JİTEM yapılanması adındaki örgüt devletin kurduğu, büyüttüğü, suç işlettirdiği büyük bir örgüttü. 2010’lu yıllarda devlet birtakım şeylerin ortaya çıkmasına kendi tarafından izin verdi. Bu soruşturmaların açılmasının önünü açtı ancak daha sonra bu davalarda kendisinin fail ve suçlu olduğunun ortaya çıkacağını görmesi üzerine bu davaları kapatma yoluna gitti” diyor. Av. Kuzu, “Uygulanan politika bu davalarda esasen devletin ilgili mekanizmada alınan kararları doğrultusunda bu davaların kapatılması şeklindeydi. Bunlar her bir dosyada uygulanmaktadır. Kızıltepe JİTEM dosyasında uygulandı. Daha önce Derik JİTEM dosyasında uygulandı. Ve muhtemeldir ki Adıyaman JİTEM dosyası ve Dargeçit JİTEM dosyasında da bu sistem uygulanacaktır. Esasında davaları kapatırken kendi işlemiş olduğu suçların ortaya çıkmasını engellemek ve kendisinin suçlu olduğu tespitinin yapılmasını engellemek amacıyla hareket etmektedir. İnkâr edilen JİTEM’in devletin bir yapılanması olduğu, Midyat JİTEM davasında sanık korucunun avukat masraflarının devlet tarafından karşılanmasıyla ortaya çıkmıştır” diyor.

Kızıltepe JİTEM davasının seyri

Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 1992-1996 yılları arasında 22 kişinin öldürülmesi ve zorla kaybedilmesine ilişkin 9 kişiye dava açılır. Kaybedilenlerin isimleri şöyle: Abdulvehap Yiğit, Süleyman Ünal, Mehmet Nuri Yiğit, Tacettin Yiğit, Zübeyir Birlik, Abdulbaki Birlik, Kemal Birlik, Zeki Alabalık, Menduh Demir, Nurettin Yalçınkaya, Necat (Şemsettin) Yalçınkaya, Mehmet Emin Abak, Hıdır Öztürk, Abdulvahap Ateş, Mahmut Abak, Yusuf Tunç, Şeyhmus Kaban, İzzettin Yiğit, Yusuf Çakar, Abdurrahman Öztürk, Mehmet Ali Yiğit ve Abdulbaki Yiğit.

Sanıklar

Emekli Albay Hasan Atilla Uğur, dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu, Jandarma Komando Bölük Komutanı Ahmet Boncuk, Başçavuş Ünal Alkan ve köy korucuları Abdurrahman Kurğa, Mehmet Emin Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Salih Kılınçaslan ile İsmet Kandemir. Bu sanıklar hakkında “silahlı örgüt kurmak veya yönetmek, silahlı örgüte üye olmak ve tasarlayarak öldürmek” suçlarından 2014’te dava açıldı. Dava daha başlamadan güvenlik gerekçesiyle Ankara’ya nakledilir. Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 3 Mart 2015’te görülen ilk duruşmada sanıklar Hasan Atilla Uğur ve Eşref Hatipoğlu’nun “rütbeleri nedeniyle” dosya, yargılama izni alınması için dönemin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) gönderilir. HSYK “silahlı örgüt kurmak” ve “tasarlayarak insan öldürmek” suçlarının görev suçu olmadığına hükmetti, yargılamanın yapılabileceğine karar verir. Ancak 9 Eylül 2019’da 22 kişinin akıbetinin sorulduğu dava zaman aşımından düşer ve tüm sanıklar hakkında beraat kararı verilir.

Dargeçit JİTEM davasının seyri

Zorla kaybetmelerin ardından Dargeçit, Mardin ve Diyarbakır savcılıklarına yapılan tüm şikâyetlere rağmen 2009 yılına kadar konuyla ilgili herhangi bir soruşturma yürütülmez. Doğan ailesi bir emekli korucuya ulaşır ve bu kişinin tanıklığı sonucu soruşturma genişletilir. Genişleyen soruşturma kapsamında yapılan kazılarda ise Mehmet Emin Aslan, Seyhan Doğan, Abdurrahman Coşkun ve Abdurrahman Olcay’ın kemikleri 2013 tarihinde bulunur. 30 Ekim 2014 tarihinde ilk iddianame hazırlanır. İddianamede dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutanı Yardımcısı Haydar Topçam ve Uzman Çavuş Kerim Şahin’in “taammüden öldürme” suçundan yargılanmaları istenir. Çelik Köyü’ne baskın yapan askerler tarafından ‘PKK’li’ denilerek yakılan Ahmet Kavakçıoğlu, Mehmet Kavaçıoğlu, Alaattin Acar, Fahrettin Acar, Mahmut Erol, Süleyman Erol ve Zülfer Akkurt’un yakınları, JİTEM tarafından 90’lı yıllarda işlenen cinayetlere dair soruşturmalar başlatılması üzerine 1 Kasım 2013’te Özel Yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulundu. Ancak Dargeçit JİTEM davası Çelik köyünde 7 köylünün yakılması dahil edilmemiştir. Ve 7 kişinin öldürülmesiyle ilgili dava 1 Temmuz 2020’de zaman aşımından düşmüştür. Dargeçit JİTEM davasına ise Adıyaman Ağır Ceza Mahkemesi’nde Kasım ayında görülecek duruşma ile devam edilecek.

YARIN: ANKARA JİTEM DAVASI

NOT: Bu dosya hazırlanırken Hafıza Merkezi’nden faydalanılmıştır.

*Dosyanın birinci bölümü için tıklayız

*Dosyanın ikinci bölümü için tıklayınız

Exit mobile version