Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

FT: Erdoğan, Putin ve Selman arasındaki ortak noktalar

İngiltere merkezli gazete Financial Times’da Rusya devlet başkanı Vladimir Putin, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman arasındaki ortak noktalara ve çatışma alanlarına dikkat çeken bir yazı yer aldı.

FT yazarı Gideon Rachman tarafından kaleme alınan yazıda, üç lider arasında “birçok ortak nokta olduğuna” dikkat çekildi. Buna göre “Rus, Türk ve Suudi liderlerin üçü de bölgesel hırsları olan, iktidarı merkezileştiren ve yerli muhalefete karşı acımasız otokratlar. Üçü de risk almayı seviyor ve askeri güç kullanma yanlısı.”

Üç lider arasındaki mücadeleye de dikkat çekilen yazıda, “bunun kazananı olmayan bir mücadele” olduğu ifade edildi. Yazıda “Libya’da Türkiye’nin destek verdiği hükümet Suudi ve Rus destekli isyancılarla savaşıyor. Türkiye’nin Katar’a ve Müslüman Kardeşler’e desteği ve İran’a yakınlığı, Suudi Arabistan’ı çileden çıkarıyor” denildi.

Yazıda yer alan ifadeler şöyle:

“Bu üç adam aynı zamanda, kişisel ilişkilere dayanan diplomasiye inanıyor. Tıpkı mafya babaları gibi, bir gün ‘en iyi dost’ olup öbür gün düşman olabilirler. Bu önemli çünkü çıkarlarının çatışması, Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya ve Kafkaslara kadar geniş bir alandaki çatışmaları tetikliyor. Düşmanlıkları kontrolden çıkarsa, bunun acısını siviller çekiyor.

Putin ile Erdoğan arasındaki ilişki özellikle tuhaf. Rusya ve Türkiye’nin liderleri, Suriye, Libya ve şimdi de Dağlık Karabağ’da çatışan taraflara destek oluyor. Bir zamanlar doğrudan çatışma içine de girdiler. 2015’te Türkiye, Rus uçağını Suriye semalarında vurdu. Bu yılın başında ise Moskova destekli Suriye güçleri, Suriye’deki Türk birliklerini bombaladı.

Rus ve Türk liderler yine de temkinli bir dostluğu sürdürdü. Türkiye, NATO müttefikliğini hiçe sayarcasına Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri almayı seçti. 2016’daki darbe girişiminde devrilme tehlikesi yaşayan Erdoğan’a Putin derhal desteğini açıkladı. ABD ise sessizdi.

İki liderin içgüdüsel olarak birbirini anlaması, çatışma nedenleriyle de doğrudan ilgili. İkisi de ABD karşıtı otokratlar ve Ortadoğu’da ABD’nin boşalttığı güç alanına doğru etkilerini genişletme arayışındalar. Avrupa Birliği’nin müdahil olmadığı konularda hamle yapıyorlar. Putin ve Erdoğan, komşu bölgelerindeki ortak alanlarda itiş kakış yaşıyorlar. Üçüncü kilit oyuncu ise, Washinton ile daha paralel konumlanan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman.

Ülke içinde ve dışında şiddet kullanımına yakınlıkları da bu üçlünün benzerliklerinden biri. Putin, Kırım’ı 2014’te işgal etti, 2015’te Suriye’ye müdahale etti ve ülke içindeki en tehlikeli muhalifi Aleksey Navalni’nin zehirlenmesi girişimi dahil olmak üzere bir dizi gizli operasyonu yürüttü. Prens Muhammed, Yemen’de savaş başlattı, Katar’a ambargo uyguladı ve gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi sürecinde, kişisel olarak dahil olduğunu reddetse bile, Suudi Arabistan liderliği adına sorumluluk aldı.

“Erdoğan da Suriye ve Libya’ya asker gönderdi ve Akdeniz’de Yunanistan ile bir başka askeri çatışmanın riskini aldı. Diğer yandan Ermenistan karşısında Azerbaycan’a askeri destek verdi. İçeride de karşıtlarını, gazetecileri ve insan hakları aktivistlerini hapse attı.

Üç liderin mücadelesi, bir açıdan kazananı olmayan bir mücadele. Libya’da Türkiye’nin destek verdiği hükümet Suudi ve Rus destekli isyancılarla savaşıyor. Türkiye’nin Katar’a ve Müslüman Kardeşler’e desteği ve İran’a yakınlığı, Suudi Arabistan’ı çileden çıkarıyor.

Suudi – Rus ilişkileri ise daha karmaşık. Putin, Kaşıkçı cinayetinden sonra 2018’deki G20 zirvesindeki selamıyla Prens Muhammed’in itibarını onarmasına yardımcı oldu. Ancak Rus ve Suudi liderler bu yılın başında petrol fiyatları yüzünden feci bir kavgaya tutuştular.

“Genel olarak üç lider, aralarındaki çatışmaları yönetmeyi başarıyor. Rusya ve Türkiye Suriye’deki iç savaşta karşı taraflarda olsalar da, en acil öncelikleri genellikle uyum gösteriyor. Erdoğan için Kürt yönetiminin kurulmasını durdurmak öncelikli. Rusya için ise Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın devrilmesini önlemek.

“Ancak bu hassas dengeler kolayca bozulabilir. İki haftalık çatışmaların ardından Ruslar, Azerbaycan ile Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’daki çatışmalarını bitirerek ateşkes ilan etmelerine aracılık etti. Ancak barış oldukça kırılgan ve şimdiden yeni çatışma haberleri geliyor. Türkiye cansiperane Azerbaycan’ı destekliyor. Rusya’nın ise Ermenistan ile savunma anlaşmaları var. Moskova’nın, eski Sovyet topraklarında Türkiye’nin uzun erimli etkisini hoşgörmesi pek mümkün değil.

“Üç lider aynı zamanda dış müdahaleleri ve içerideki güçleri konusunda kırılgan bir dengeye sahipler. Putin Kırım’ı işgal ettiği zamanlarda, Rusların ‘televizyonla buzdolabı arasında tercih yapmak zorunda kaldığı’ yönünde espriler yapılırdı. Buzdolabı boştu, ancak televizyon askeri zafer haberleriyle doluydu. Putin’in popülaritesi Kırım başarısının ardından tırmanışa geçti. Ancak ekonomide yaşanan zorluklar ve milliyetçi coşkunun durulmasıyla yeni bir hoşnutsuzlukla karşı karşıya kaldı.

Erdoğan da benzer bir tabloyla yüzleşiyor. Türkiye’nin askeri maceraları, ekonomik zayıflık yaşanırken, Erdoğan’ın imajını güçlendiriyor. Ancak ülke dışındaki savaşlar, özellikle de işler yolunda gitmediğinde, ekonomik israf olarak görülebiliyor. Prens Muhammed de benzer bir açmazın içerisinde. Yemen’de savaş başlatma kararı Suudi Arabistan’da gençlerin ilgisini çekti ancak başarı hemen sağlanamadı ve Suudi ekonomisi düşük petrol fiyatlarından muzdarip.

Ekonomileri zorluk yaşadıkça, üç lider ülke dışında daha çok güç göstermeye ihtiyaç duyuyor. Aralarındaki çatışma tehlikesi de böylece yükseliyor.”

Exit mobile version