Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Türkiye’nin Afrika açılımı askerileştikçe rekabet kızışıyor

Ağu 31, 2020

Türkiye, “Afrika Yılı” ilan ettiği 2005’ten bu yana diplomatik ve insani yardım kanallarıyla yürüttüğü Afrika açılımını askeri boyut katarak büyütüyor.

Kıtaya ilgi 1998’de “Afrika’ya Açılım Eylem Planı” ile ivme kazandı ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu eğilimi tutkulu bir seferberliğe dönüştürdü. Arap Baharı’yla zirve yapan bölgesel hevesler, Orta Doğu’da “Yeni Osmanlıcılık” algısıyla karşılaşınca Afrika “bakir bir coğrafya” olarak daha da kıymete bindi. Kuzey Afrika’da Osmanlı mirasına dair “kötü hafıza” nüksetse de kıtanın pek çok bölgesi daha az sorunlu ilişkiler sunuyor. Elbette karşılaşılan engeller Erdoğan’ın kafasında “erişilemez ülkeler” listesi oluşturmuyor.

2002’den bu yana Afrika’daki elçiliklerin sayısını 12’den 42’ye, iş konseylerini altıdan 46’ya, Türk Hava Yolları’nın uçtuğu noktaları dörtten 60’a çıkartan Erdoğan bu ağ sayesinde ilişkilerin boyutunu değiştiriyor. Artık her Afrika turunda başta insansız hava aracı olmak üzere gemi, helikopter, tank, zırhlı araç, obüs topu gibi Türk savunma sanayiinin ürünlerini pazarlamakla kalmayıp askeri işbirliği için şansını zorluyor.

Erdoğan’ın 2011’de Somali’ye yaptığı sansasyonel ziyaretten altı yıl sonra Mogadişu’da 50 milyon dolara kurulan askeri üs Afrika Boynuzu’nda yeni bir denge oluşturdu.
Afrika siyasetindeki artan askerileşme, bir tarafta Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Fransa’nın diğer tarafta Türkiye ve Katar’ın olduğu eksen savaşlarını büyütüyor.

Özellikle Aralık 2017’de Sudan’ın Sevakin Adası’nı 99 yıllığına Türkiye’ye tahsis etmesi, karşı eksene “Osmanlı Kızıldeniz’e dönüyor” korkusunu yaşattı. Türkiye’nin niyeti tarihi eserleri ihya etmenin ötesinde sivil ve askeri amaçlı bir liman yapmaktı. Hartum’un sırtını Türkiye’ye verip Kızıldeniz’deki tartışmalı “Halayib Üçgeni” üzerinde hak iddiasını büyütmesinden çekinen Mısır karşı önlemlere yöneldi. Bir taraftan Muhammed Necip Üssü’nü Libya sınırında inşa edip BAE’nin operasyonlarını kolaylaştıran Mısır, Halayib Üçgeni’nde askeri tahkimatla yetinmeyip Eritre’deki BAE üssüne asker gönderdi. Bu üs Sudan sınırına yakın.

Türkiye, Sevakin adımıyla bölgedeki eski husumetleri de canlandırdı. Eritre, Mısırlı askerlerin gelişini ortak düşman Etiyopya’ya karşı güç birliği olarak görürken Addis Ababa da Eritre sınırlarına asker yığarak karşılık verdi. Güç gösterisinin devamı daha şaşalı oldu: Mısır lideri Abdülfettah El Sisi, Kızıldeniz’de bölgenin en büyük hava, deniz ve kara üssü olarak inşa edilen Berenice’nin açılışını 15 Ocak 2020’de Suudi Savunma Bakan Yardımcısı Halid Bin Selman ve Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayid ile birlikte yaptı. Mısır Somaliland’de de üs kurma teklifinde bulundu. Etiyopya bu gelişmeyi de tehdit saydı.

Türkiye’nin Mogadişu’da üslenmesine karşın BAE de fiilen Somali’den tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Somaliland ile Puntland’a ağırlık veriyor. Dubai merkezli DP World, Somaliland’ın Berbera limanına 442 milyon dolar, P&O da Puntland’ın Bosaso limanına 336 milyon dolar yatırım yaptı. Mogadişu buna öfkesini Türkiye’ye kucak açarak gösteriyor. Afrika Boynuzu’nda BAE, Eritre’yi kullanırken Fransa, ABD ve Çin’den sonra Suudi Arabistan da Cibuti’de üs edindi.

Sudan’da Ömer El Beşir’in 2019’da devrilmesi, Erdoğan’ın Kızıldeniz ve Afrika Boynuzu planları açısından cesaret kırıcıydı. Suud-Emirlik ikilisi yeni Sudan’ı 3 milyar dolarlık yardım vaadiyle eksen değişikliğine zorluyor. Ancak Türkiye’nin 27 Kasım 2019’da Trablus ile iki kritik anlaşma imzalayıp büyüttüğü Libya seferberliği Erdoğan’ın heveslerini tekrar alevlendirdi.

Türkiye Libya’nın batısındaki Vatiyye Üssü’ne yerleşir, Mısrata’da da deniz ve hava üslerini edinirse Afrika macerası büyüyecektir. Erdoğan’ın Mali, Senegal, Nijer, Moritanya, Çad ve Gabon gibi eski Fransız sömürgelerini yakın plana alması Paris’le rekabeti zaten kızıştırmış durumda.

 Eksen kavgasında sonunda Etiyopya da kadraja girdi. Mavi Nil üzerinde inşa ettiği Rönesans (Hedasi) Barajı nedeniyle Mısır ve Sudan’la kriz yaşayan Etiyopya, Türkiye için Somali’den sonra Afrika Boynuzu’nda ikinci ortak olarak öne çıkıyor. Mantıksal olarak şu sorulabilir: Türkiye, Müslüman Kardeşler’e darbeden beri husumet içinde olduğu Mısır’la artık Libya’da da kafa kafaya geldiğine göre Sisi’yi Etiyopya ile neden bunaltmasın?

Mısır’a karşı Araplardan destek görmeyen Etiyopya, Türkiye gibi bir İslam ülkesiyle denge kurmaya istekli. Türkiye de Libya yüzünden Arap Birliği’nden sonra bir de Afrika Birliği’ni karşısına almamak için Etiyopya gibi bir köşe taşını önemsiyor. Temmuzda Mısır bölgesel pozisyonunu güçlendirmek için Somaliland’la üs edinme arayışına başlayınca Etiyopya da karşı hamle olarak Eritre ile Somaliland’la temasa geçip araya bir de Türkiye’yi sokuşturdu. Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in özel temsilcisi eski Cumhurbaşkanı Mulatu Teshome Wirtu 17 Temmuz’da Ankara’da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüştü. Bu temas “Türkiye baraj kavgasında Etiyopya’dan yana” çıkarımına yol açtı. Hatta barajın Türk radar ve füze sistemleriyle korunacağı iddia edildi. Türk basınına göre Wirtu, Türkiye’ye arabuluculuk teklif etti. Ancak Kahire ile ilişkisi istihbaratçılar düzeyine inmiş Ankara’nın arabuluculuk kapasitesinden söz edilemez.

Yeni Şafak “Somali’yle stratejik ittifaka sahip olan Türkiye’nin Etiyopya’yla da benzer ilişki geliştirmesi, BAE ve Mısır’a net mesaj niteliği taşıyor” yorumunu yaptı.

Resmi haber kurumu Anadolu Ajansı (AA) ise hassasiyet arz eden bu soruna ihtiyatlı yaklaşım öneren bir yazı yayımladı: “Sisi rejimini zayıflatmak adına Türkiye’nin Etiyopya’nın yanında yer alacağı sonucunu çıkartmak mümkünse de Türkiye uzun vadede hem Sudan’ı hem de Mısır’ı kaybetmeyi göze almayarak daha temkinli bir siyaset izleyecektir. Etiyopya’nın Libya’da Türkiye tezine destek vermesi pek olası görünmüyor. Karanlık odaklar ‘Erdoğan Mavi Nil üzerinden Arapları vurdu’ yorumu için fırsat kolluyor.”

Barajı “Hristiyan Etiyopya karşısında Müslüman Sudan ve Mısır’ı istikrarsızlaştırmak için geliştirilen ve İsrail’in parmağının olduğu bir proje” olarak gören komplo teorisinin Türkiye’de çok paylaşıldığını hatırlatalım.

Türkiye’nin Etiyopya’dan yana tavrını gösteren bir bilgi Etiyopya’nın Ankara Büyükelçisi Girma Temesgen Barkessa’dan geldi. AA’ya göre Barkessa, Etiyopya basınına Türkiye’nin Etiyopyalı diplomatlara hidro-siyaset müzakereleri üzerine eğitimler vererek Rönesans projesine destek olduğunu söyledi. Barkessa daha önce Afrika’daki yatırımlarının üçte birini (2.5 milyar dolar) Etiyopya’da gerçekleştiriş bulunan Türkiye’yi “stratejik ortak” olarak nitelemişti.

Nüfuz savaşında bir diğer açılım Libya’nın komşusu Nijer’de şekilleniyor. Çavuşoğlu 21 Temmuz’daki Niamey ziyaretinde Askeri Eğitim İşbirliği Anlaşması imzaladı. Bu anlaşma “askeri üs kurulacak” spekülasyonuna neden oldu. Üs pazarlığına dair somut bilgi olmasa da niyetin olmadığı söylenemez. Çad ile ilişkilere de askeri boyut katmak için zemin yoklanıyor.

Türkiye özellikle Nijer’in uranyum madenlerinin işletilmesinde yüzde 63 payı olan Fransa’yı rahatsız edecek başka bir işbirliği alanını da açıyor: Madencilik. Türkiye 20 Ocak’ta Koulbaga-1, Koulbaga-2 ve Dares Salam-2 maden sahalarında arama yapmak üzere Nijer’le anlaştı. Nijer, Türkiye’nin enerji ve madencilik alanında anlaşmalar yaptığı 17’nci ülke. Erdoğan ocakta Somali’den petrol aramak için teklif geldiğini söyleyerek heyecan yaratmıştı. Ancak 30 milyar varil rezerv barındıran 15 bloktan yedisi için teklifler alan Somali hükümeti, kazanan şirketleri 2021’in ilk çeyreğinde açıklayacak.

Bütün bu iddialı hamlelere karşın Türkiye’nin ticaret ve yatırım kapasitesi henüz baş döndürmüyor. Resmi verilere göre 2018 ve 2019’da Türkiye’nin Afrika ile ticaret hacmi 21 milyar dolar civarındaydı. Ancak Afrika siyasetinin askerileşmesi 1998’den beri kurulan ilişkiler ağını parçalama riski de taşıyor.

Yazar: Fehim Tastekin

Kaynak: Al-Monitor

Exit mobile version