Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Trump’ın vergisi Erdoğan’ın ordusu

HABER-ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN

Tam anlamıyla gündem sıkışması yaşıyoruz.

Amerika’da seçimlere çok az bir zaman kaldı ve her yeni gün beraberinde “bomba tartışmaları” getiriyor.

Türkiye’de ise hem iç politik gündemler hem de Dağlık Karabağ sorununun Ermenistan ve Azerbaycan arasında fiili savaşa dönüşmesi nedeniyle son dakikalar ekranlardan eksik olmuyor.

Bir de bütün bu sıcak gündemlerin yanında “görünmeyen gündemler” var.

Açıkçası ben bu yazıda o görünmeyen gündemlerden birine kapı aralamayı planlıyorum.

Ama öncesinde sıcak gündemlerden satır başlarına bakalım.

İlk olarak Amerika ve yaklaşan seçimler…

TRUMP BATMIŞ!

3 Kasım başkanlık seçimlerine çok az bir zaman kaldı ve yarış iyice kızıştı.

Zaten tarihin en sert kampanyalarından birine şahit oluyorduk, süre azaldıkça tansiyon daha da yükseliyor.

Son bombayı New York Times patlattı. Milyarder olmakla övünen Donald Trump meğerse son 15 yılın 10 yılında tek cent bile vergi vermemiş.

Başkan olup Beyaz Saray’a oturduğu dönemde ise sadece 750 dolar vergi ödemiş.

Doğal olarak haber büyük gürültü kopardı.

Çünkü milyarderliği ile övünen Trump’ın ödediği 750 dolar vergi Amerika’da kaçak olarak çalışan Meksikalı bir göçmenin ödediği vergiden bile daha az.

Hatta kıyas bile götürmez.

Üstelik bu ülkede vergi meselesi adeta kutsaldır. Vergi ödememek büyük günahlardandır.

New York Times, Başkan Trump’ın son 18 yılına ait vergi beyannamelerini inceleyip kapsamlı bir haber yaptı.

Trump her zaman olduğu gibi “Fake News” diyerek konuyu kapatmak istedi ancak tartışma giderek büyüyor.

Dahası yerel saatle Salı akşamı 21.00’da ilk televizyon düellosu var ve Trump’ın vergi karnesi kuvvetle muhtemel tartışmaya damga vuracak.

Bu arada şu önemli hatırlatmayı yapayım: Trump gelir ve vergi belgelerini kamuoyuna açıklamayı reddeden ilk ABD başkanı.

Bu konu ne zaman gündeme getirilse Trump vergi beyannamelerinin incelendiğini söyleyip konuyu kapatıyordu.

NYT’nin haberleri gösterdi ki Trump’ın saklayacak çok şeyi var. Birincisi milyar dolarlık servetine rağmen sürekli “zararda” gözüküyor.

İkincisi lüks harcamalarını gider gösterip vergiden düşürmüş. Ultra lüks golf kulüpleri, lüks otelleri ve uçakları da sürekli zarar etmiş. Aslında sadece Amerika’dakiler zarar etmiş. Trump başka ülkelerde çatır çatır vergi ödemiş.

Üçüncüsü Trump’ın hayli borçlu olduğu görüldü.

Olay bu yönüyle de başka bir tartışmayı tetikledi. Nitekim Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, Trump’ın şahsi borçlarının ulusal güvenlik meselesi olduğunu iddia ediyor.

Kısacası Trump’ın vergi beyannamesi ve borçları bir anda seçimin bir numaralı konusu haline gelmiş oldu.

Öte yandan Başkan Trump’ın seçime hile karıştırılacağı, kaybetmesi halinde görevi devretmeyebileceği yönündeki açıklamaları da sıcaklığını koruyor.

Bunları anlatmamın bir nedeni de şu: Amerika şu anda kendi gündemiyle meşgul. Bırakın Dağlık Karabağ yüzünden Azerbaycan ile Ermenistan’ın savaşa tutuşmasını, bölgedeki bir düzine ülke birbirine girse dönüp bakacak halde değil.

ERDOĞAN’IN AJANDASINDAN SIZANLAR

Gelelim Türkiye’ye.

Türkiye’de New York Times gibi gazeteler olmadığı için Erdoğan çok rahat.

Kimse ne servetini ne de vergi ödemelerini haber yapabiliyor.

En son 2013’te Erdoğan’ın aldığı rüşvetler, yaptığı yolsuzluklarla ilgili soruşturma başlatılmıştı.

Dosyayı açan polisler ve savcılar 7 yıldır — eşleri ve çocukları dâhil — tutuklu, rezaletin izini süren gazeteler kapalı.

Soru sorabilen bir avuç gazeteci ise ya sürgünde ya hapiste.

O yüzden Türkiye’nin gündemini Erdoğan’ın kendisi belirliyor. Siyasi ihtiyaçlarına göre operasyonlar yaptırıyor.

Mesela Kobani olayları bahane edilerek 6 yıl sonra HDPli siyasilere zırhlı araçlarla operasyonlar yapıldı.

Gülen Cemaati’ne yönelik zulüm aralıksız devam ediyor. Kundaktaki bebekler bile nasipleniyor Erdoğan rejiminin zulmünden.

Bir yandan da MİT’in tetikçileri Avrupa’daki muhalif isimlere suikast planları ile yakalanıyorlar. 

Uzun uzun analize gerek yok. 

Erdoğan’ın ajandasından kan damlıyor. Kirli iktidarını sürdürebilmek için kargaşaya, kavgaya ve en önemlisi akacak kana ihtiyaç duyuyor.

HDP operasyonlarına bu perspektiften bakmak şart.

Gelelim bu yazıda anlatmak istediğim esas gündeme.

GÜNDEMİ DEĞİL REJİMİ DEĞİŞTİRDİ 

İlk başlarda CHP’nin gelişmeleri okuyamadığını, Erdoğan’ın attığı hamleleri analiz edemediğini düşünüyordum.

Artık CHP’lilerin de Erdoğan’ın ajandasına paralel hareket ettiğine inanıyorum.

Erdoğan’ın her hamlesi sonrası “Bunlar gündem değiştirmeye yönelik hamleler” şeklinde rutin bir açıklama yapıyorlar. 

CHP yönetiminin hala anlamadığı, uyanamadığı şey şu: Erdoğan gündemi değil rejimi değiştirdi.

LİBYA’DAN KARABAĞ’A ERDOĞAN ORDUSU 

Dağlık Karabağ’da yaşanan çatışma kısa sürede sıcak savaşa dönüştü.

Hem Azerbaycan hem de Ermenistan tarafından sivil kayıplara dair haberler geliyor. Sosyal medyada ise çoğu dezenformasyon kokan rakamlar uçuşuyor. Eğer Rusya ağırlığını koymazsa çatışmaların kısa vadede bitmesi mümkün gözükmüyor.

Karabağ meselesi yüzyıllık bir geçmişe sahip. Dolayısıyla kolay çözülebilecek bir sorun da değil. 

Benim bu yazıda gelmek istediğim yer başka.

İlk haber Reuters haber ajansına düştü. Hemen akabinde İngiliz gazeteleri de benzer yönden haberler yaptılar.

İddialara göre Erdoğan rejiminin Suriye’de desteklediği yabancı savaşçılardan bir kısmı Azerbaycan’a transfer ediliyor.

Haberlere göre ilk etapta 700 ila 4000 arasında savaşçı Azerbaycan’a transfer edilecek ve 1500 dolar maaş alacaklar. 

Ayrıca Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın SİHA’ları da aktif olarak sahada. Hatta Havuz medyası günlerdir SİHA’ların ne kadar etkili olduğuna dair reklam haber yapıyor.

İşte dananın kuyruğunun koptuğu, CHP’nin henüz uyanamadığı yer burası: Erdoğan özel ordusunu kurdu ve artık ihraç ediyor. 

Daha iyi anlaşılması için adım adım giderek anlatayım. 

Erdoğan 17 Aralık operasyonları sonrası anayasaya darbe yapıp hukuku askıya aldığında bir tercih yaptı. Seçtiği yolun dönüşü yoktu ve sonu diktatörlüğe çıkıyordu.

Sözüm ona aydınlar ve muhalifler bu olayı “Hükümet-Cemaat kavgası” olarak görüp “Bırakalım yesinler birbirlerini biz sonra Erdoğan’ı sandıkta değiştiririz” yalanına sarıldılar. 

Erdoğan’ın en büyük avantajı da bu oldu. Adım adım ilerledi ve kafasındaki rejimi inşa etti.

Emniyeti baştan aşağı dönüştüren Erdoğan, 15 Temmuz kumpasıyla aynı şeyi TSK’da da gerçekleştirdi. 

Mesela 15 Temmuz sonrası polis sayısında ciddi bir artış yaşandı. 2017’de çıkartılan bir KHK ile özel harekat dairesi başkanlık seviyesine yükseltildi ve 10 bin yeni kadro açıldı.

Polis Özel Harekat mevcudu bir anda 30 bine yaklaştı. Ağır silahlarla donatıldı. 

Ardından emniyet istihbarat dairesinin statüsü yükseltilerek İstihbarat Başkanlığına çevrildi. 

İlave yetkiler tanındı. Mesela bu yeni İstihbarat Başkanlığı herkesi fişleme ve telefon dinleme imkanına sahip oldu. 

Yetmedi, bekçiler devreye sokuldu. 

Erdoğan bekçileri devreye alırken propaganda makinesini de işletti ve kimse gelen tehlikeyi anlamadı.

AKP ve MHP teşkilatlarından toplanan kişilerden seçilen bekçilere daha sonra silah kullanma ve üst arama yetkisi verildi.

Bir yandan Türkiye baştan sona MOBESE sistemleri ile donatılıp öbür yandan bunlar Saray’a bağlanırken bir yandan da emniyet bünyesinde acil müdahale timi oluşturuldu.

Şimdilik Ankara ve İstanbul’da kurulan ve 1,100 kişiden oluşan bu yeni birim yakında tüm Türkiye’de olacak.

Tahmin edebileceğiniz gibi doğrudan “merkeze” bağlı olacaklar.

Şimdi ise yeni ve daha büyük bir hamle geliyor, özel ordu.

Aslında Erdoğan niyetini 19 Aralık 2019 günü Bilkent Üniversitesi’nde düzenlenen ve “insan hakları” başlıklı bir toplantıda açıkça söyledi.

Erdoğan “Libya’ya asker gönderecek miyiz?” sorusuna “Biliyorsunuz şu anda Rusya’nın orada bir güvenlik şirketi söz konusu. Libya da bizden böyle bir talepte bulunursa biz de aynı şekilde elemanlarımızı gönderebiliriz.”

Erdoğan’ın “elemanlarımız” derken kimi kastettiği daha sonra net olarak görüldü: Suriye’deki cihatçılar. 

Erdoğan’ın bu açıklamasından hemen sonra Başdanışmanı Adnan Tanrıverdi tartışmaya dahil olup uzun uzun bu özel orduların “faydalarını” anlattı. 

Tanrıverdi’nin adı malum olduğu üzere SADAT ile özdeşleşmiş halde. Bir bakıma özel ordu konusunda zaten dikkatlerin çevrildiği isim. 

18 Aralık 2019’da Akit’e röportaj veren Tanrıverdi özetle Türkiye’nin özel ordulara ihtiyacı olduğunu, oluşturulacak özel ordular aracılığıyla dış politikanın bir enstrümanı olarak yararlanılabileceğini söyledi. 

Tanrıverdi devamında “niyetini” de açık edip özel şirketler aracılığı ile yollanacak savaşçılarla uluslararası kontrolün dışına çıkılabileceğini ima ediyordu.

Uzun uzun özel güvenlik şirketlerinin faydalarını anlatan Tanrıverdi

“Türkiye buna geç kalmamalı. Bu imkanı kullanacak mevzuat çıkarmalı,” dedi. 

Erdoğan’ın başlama vuruşunu yaptığı, Adnan Tanrıverdi’nin yaydığı tartışmaya daha sonra SETA da dahil oldu.

Malum olduğu üzere SETA, “AKP’nin beyni” olarak kabul edilir. SETA’nın hazırladığı özel askeri şirketler raporu da tıpkı Adnan Tanrıverdi gibi bu paralı askerlerin “faydaları” ile dolu.

Özetle AKP’nin mutfağında uzun süredir özel ordunun hazırlıkları yapılıyordu.

TÜRK TİPİ BAŞKANLIK ERDOĞAN TİPİ ÖZEL ORDU 

Erdoğan rejimi hazırlıklarını sürdürdüğü özel ordunun antrenmanını uzunca bir zamandır Libya’da yapıyor. 

Yabancı grupları eğitmeyi ve kullanmayı öğrendiler. Suriye’de ne kadar eli kanlı katil varsa kontrat imzalatıp bünyelerine aldılar.

Sonra da bir kısmını Libya’ya taşıdılar. Halihazırda Libya’da Türkiye adına savaşanlar Türk askeri değil. Eğitim ve koordinasyon için orada olan Türk askeri sayısı oldukça sınırlı.

Kağıt üstünde Türkiye adına çatışmıyorlar. Resmiyette senin değil ama pratikte Erdoğan’ın ordusu.

Devletle hukuki ve idari olarak hiçbir bağlantıları yok. 

Olayın bir de parayla ilgili kısmı var. Özel ordularla ilgili mevzuat yok. Ayrıca çok büyük bütçeli bir iş özel ordu kurmak. 

Erdoğan hem hukuki düzenlemesini yaptıracak hem de tedarik aşamasında yakın işadamları halkasını ihya edecek. 

Bu arada sanılanın aksine özel ordu işinin SADAT’a havale edileceğine ihtimal vermiyorum.

SADAT yurt dışında bile bilinen ve yıpranan bir isim.

Erdoğan’ın nihai hedefi kendi kontrolünde, yarın bir gün olağanüstü bir durum olduğunda kendini koruyacak özel bir ordu kurmak. Bir nevi İran Devrim Muhafızları’nın bir kopyasını Türkiye’de hayata geçirmek.

Sonuç olarak Suriye’de eğittiği Libya’da antrenman yaptırdığı bu özel ordu şimdilerde Azerbaycan’da.

Yarın nerede olacağını tahmin etmek zor değil.

Exit mobile version