Adalet Bakanlığı, Yargıtay’a başvurarak, 12 Eylül 1980 askeri darbesinde gözaltına alındıktan sonra kaybolan Cemil Kırbayır dosyası için zaman aşımı bakımından “kanun yararına bozma” kararı verilmesini talep etti.
Kırbayır ailesinin avukatı Eren Keskin, dosyanın 2019 yılının son ayında Kars Savcılığı tarafından Adalet Bakanlığı’na gönderildiğini, bakanlığın ”Kanun Yararına Bozma” talebi ile dosyayı Yargıtay’a gönderdiğinden kısa bir süre önce haberdar olduklarını söyledi.
”Kanun yararına mı, kamu yararına mı olmalı?” diye soran Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır bu gelişmeye tepki gösterdi ve ”Ben kamuyum, yurttaşım ve bir hak talebim var. Bu hakkımızı yenilerek, hiçe sayılarak kanun yararına bizden alınıyor.” dedi.
Gözaltında kayıp ve ailenin hak arama mücadelesi
26 yaşında, Kars Dede Korkut Eğitim Enstitüsü son sınıf öğrencisiyken 13 Eylül 1980’de Kars’ın Göle ilçesi, Okçular Köyü’ndeki evinden gözaltına alınan Cemil Kırbayır’ın, 8 Ekim 1980 tarihinde gözaltından firar ettiği iddia edilmişti.
O tarihlerde Göle’de memurluk yaptığını anlatan Mikail Kırbayır, kardeşinin akıbetini sormaya başlayınca sıkıyönetim kanunu ile Göle’den Karaman’a zorunlu iskana tabi tutulduğunu söyledi.
Cemil Kırbayır’ın akıbeti 15 yıl sonra, ”Cumartesi Anneleri” eylemiyle sorulmaya başlandı.
Kamuoyu da bu kayıp hikayesinden, kayıp ailelerinin 5 Şubat 2011 tarihinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Dolmabahçe Sarayı’nda yaptıkları görüşmeyle haberdar oldu.
Başbakanla görüşenlerden biri de Cemil Kırbayır’ın 104 yaşındaki annesi Berfo Kırbayır’dı ve toplantı sonunda Başbakan Erdoğan, Berfo Ana’ya oğlunu bulma sözünü vermişti.
Mikail Kırbayır ”Biz de umutlanmıştık çünkü bin yıllık devlet geleneği olan bir ülkenin başbakanı, anneme, oğlunu bulacaklarını söz vermişti. Ama ne hazin şey ki şu ana kadar o söz tutulmadı” dedi.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Alt Komisyonu da o tarihten sonra Cemil Kırbayır’ın dosyasıyla ilgili inceleme başlattı ve dönemin tüm yetkilileriyle gerçekleştirdikleri görüşmelerin neticesinde kapsamlı bir rapor hazırladı.
Komisyon raporu: İşkenceyle öldürüldü
Komisyonun hazırladığı 250 sayfalık raporda görgü tanıklarıyla da yapılan görüşmeler neticesinde Cemil Kırbayır’ın ”gözaltında işkenceyle öldürüldüğü” sonucuna varıldığı tespitine yer verildi.
Bu rapordan sonra 12 Eylül Anayasası ile ilgili bir takım değişikliklere gidildi ve darbeci generallerin yargılanmasının önü açıldı.
4 Nisan 2012’de görülmeye başlanan, dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya’nın yargılandığı 12 Eylül Davası’nın müdahillerinden biri Berfo Kırbayır oldu.
Ambulansla gittiği mahkeme salonunda, sağlık sorunları gerekçesiyle duruşmaya katılmayan Kenan Evren’e ”Sen benim ocağımı söndürdün, Allah da senin ocağını söndürsün Evren, utanmadın mı?” diye seslenmişti.
Duruşmadan 11 ay sonra, hasta yatağında büyük oğlu Mikail’e ”Cemil’in kemiklerini bulmadan beni de gömmeyin” vasiyetinde bulunan Berfo Kırbayır, 5 Şubat 2013’te, 105 yaşında öldü.
‘Kucağını açmış, evladını bekliyor’
Mikail Kırbayır ”Annem ölünce bunun ne kadar ağır ve gerçekleşmesi zor bir vasiyet olduğunu anladık. Biz de tek çare olarak onun mezarının yanına Cemil içinde bir mezar eştik. Anamın 33 yıl boyunca Cemil gelecek diye açık bıraktığı kapısı gibi o mezar da 2013’den beri açık ve Cemil’in kemiklerinin bulunup konulmasını bekliyor, benim anam kucağını açmış orada evladını bekliyor.” dedi.
Kardeşi Cemil’in insanlara iyiyi, doğruyu, güzeli yaşatmak gibi hayallere sahip bir genç olduğunu söyleyen Mikail Kırbayır şöyle devam etti:
”Onun da bu dünyada yaşama hakkı, bu topraklarda payı vardı, bırakın payını almayı, 8 Ekim 1980’de katledildikten sonra kardeşimin gömülme, babamın Cemil’in tabutunu taşıma, anamın doğurduğu evladının mezarına gidip bir gözyaşı dökme hakkını elinden aldılar. 40 yıldır yaşadığımız tüm bu acıların sebebi ise o darbecilerdi.”
Kardeşinin devletin zimmetindeyken kaybedildiğini, devletin bundan dolayı sorumlu olduğunu savunan Kırbayır ”Bu devletin demirbaş zimmetinde bir toplu iğne kaybolsaydı, mal saymanı sorumlu tutulur zimmet çıkarılırdı. Devletin komisyonu Cemil gözaltında katledildi diye 250 sayfa rapor tuttu ama bırakın sorumluları bulmayı, şimdi üzerini kapatmaya çalışıyorlar” sözleriyle sitem etti.
40 yıldır ”yüreğimin yarısı” dediği kardeşinin kemiklerini bulmak için hak ve adalet mücadelesi verdiğini söyleyen Mikail Kırbayır ”elbet bir gün vicdanlı birileri çıkar” diyerek umudunu hala yitirmediğini de ekledi.
‘Yargıtay kararı ailenin lehine sonuçlanırsa, kayıp davaları için umut olacak’
1995’ten beri ailenin avukatlığını yapan Eren Keskin, Cemil Kırbayır dosyasıyla ilgili 2002’den beri devam eden hukuki sürecini anlattı ve Yargıtay’da olan dosya hakkında verilecek kararın önemine dikkati çekti.
Kırbayır’ın gözaltında kaybedilmesiyle ilgili 80’lerin sonunda bir soruşturma başlatıldığını belirten Eren Keskin, ailenin bu soruşturmadan haberdar olmadığını ve 2002’de takipsizlikle sonuçlandığını söyledi.
Eren, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılanmaya başlanmasıyla, Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi’nin, 2002’deki takipsizlik kararını kaldırdığını ve Kars Cumhuriyet Savcılığı 2011’de yeni bir soruşturma başlattığını aktardı.
”Şimdi dokuz yıl oldu, bu süre içinde defalarca sormamıza hatta gitmemize rağmen, savcılık hiçbir şey yapmadı ve son olarak şunu öğrendik ki 2019’un son ayında savcılık dosyayı Adalet Bakanlığı’na göndermiş, Bakanlık da dosyayı Yargıtaya göndererek Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi’nin takipsizlik kararını kaldıran kararını ‘kanun yararına’ bozmasını istemiş. Yani Bakanlık, Cemil Kırbayır dosyasının zaman aşımından düşürülmesini istiyor. Bu da daha önce verdikleri sözü yerine getirmediklerinin özeti”.
Avukat Eren Keskin, Yargıtay kararının Kırbayır ailesinin lehine sonuçlanması halinde diğer kayıp davalarının devamı için umut olacağını söyledi.
‘Cinayet davalarına uygulanan zaman aşımı uygulanıyor’
Keskin, Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler (BM) Zorla Kaybetmelere Karşı Sözleşmesi’ne imza atmadığı için kayıp davalarına da cinayet fiiline uygulanan zaman aşımının uygulandığını belirtti.
“Türkiye BM Sözleşmesi’ne imza atarsa, kayıplar için geriye etkili olarak, yeniden deliller sunarak, soruşturmalar devam edebilir. Ama Türk yargısı cinayet fiiline uygulanan 20 yıllık zaman aşımını kayıp dosyalarına da uyguluyor. Birçok kayıp dosyanın akıbeti böyle sonlandı ve şimdi Kırbayır da dosyasını da bu şekilde kapatmak istiyorlar”