Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Erdoğan’ın garip İsrail politikası: Türkiye tanıyıp ilişki kurabilir ama BAE yapamaz

Türkiye dış politikada saldırgan politikasının bedelini ağır bir şekilde ödemeye devam ediyor. Ege’de Yunanistan karşısında, Libya’da Fransa karşısında yalnız kalan Ankara’ya en büyük gol, “Yakın dostum Trump”tan geldi: Birleşik Arap Emirlikleri-İsrail Anlaşması…

Böyle bir gelişmeden habersiz olduğu anlaşılan Erdoğan, hazırlıksız yakalandığı bu gelişmeye anlamsız, ciddiye alınmayacak bir tepki verdi: Abu Dabi yönetimiyle özellikle diplomatik ilişkileri askıya almak veyahut da bizim de büyükelçiyi geri çekme gibi bir adımımız olabilir. Çünkü biz Filistin halkının yanındayız. Filistin’i de hiçbir zaman yedirmedik, yedirtmeyeceğiz.”

Önce dönüp Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sayfasına bakalım, İsrail ile ilişkileri nasıl anlatıyor:

“…Türkiye, İsrail’le de karşılıklı çıkarlar temelinde ikili ilişkiler tesis etmiştir. Bununla birlikte İsrail’in Ortadoğu’da barış ve istikrarı olumsuz etkileyen politikaları ilişkilerde zaman zaman sorunlara neden olmuştur.
İki ülke arasında ülkemizin İsrail’i tanıdığı 28 Mart 1949 tarihini takiben başlatılan çalışmalar neticesinde Türkiye’nin İsrail nezdindeki ilk diplomatik temsilciliği 7 Ocak 1950’de resmen açılmıştır.

Türkiye, İsrail’in komşularıyla barış içinde yaşamasını teminen inisiyatifler almış, ancak İsrail’in, sivil toplum örgütleri tarafından Gazze’ye düzenlenen insani yardım konvoyuna 31 Mayıs 2010 tarihinde uluslararası sularda gerçekleştirdiği ve on Türk vatandaşının hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan saldırı iki ülke ilişkilerini olumsuz etkilemiştir. Saldırı sonrasında Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisi Merkez’e çağrılmıştır.

Türkiye, İsrail’le ilişkilerin normalleşmesi için uluslararası hukuk ve teamül çerçevesinde, İsrail Hükümetinden özür dilemesini, kurbanların ailelerine tazminat ödemesini ve Gazze’ye yönelik kısıtlamaların bir an önce kaldırılmasını talep etmiştir.

İsrail’in kademeli olarak bu koşulların karşılanması yönünde attığı adımlar sonucunda 26 Haziran 2016 tarihinde ikili ilişkilerin tekrar normale döndürülmesine yönelik mutabakata varılmıştır. Bu çerçevede iki taraf arasında yapılan ‘Tazminata İlişkin Usul Anlaşması’ 28 Haziran 2016 tarihinde imzalanmıştır.”
http://www.mfa.gov.tr/turkiye-israil-siyasi-iliskileri.tr.mfa

Yani yaşanan tüm krizlere rağmen Türkiye, israil ile diplomatik ve özellikle ticari ilişkilerini sürdürmüş, İsrail’i tanımaktan vazgeçmemiş bir ülke. Şimdi kendinin 70 sene önce yaptığını bugün yaptı diye Birleşik Arap Emirlikleri’ne öfke saçıyor.

Neden?

Filisntin halkını korumak adına…

Dünyayı takip eden herkes bunu bir palavra olduğunu biliyor. Türkiye’nin bu anlaşmayla bölgede daha da yalnızlaştığı, alan kaybettiği, pazar kaybedeceği herkesin gördüğü bir gerçek… Bakınız DW editörü Rainer Sollich, anlaşmayı nasıl değerlendiriyor:

“Bu Filistinliler açısından çok acı ve hiç adil değil. Ama yaşananlar, geri dönülemez bir eğilimi yansıtıyor. Artık pek çok Arap ülkesi bölgelerindeki tehlikeli “davetsiz misafir” olarak İsrail’i değil, İran’ı ve giderek artan ölçüde Türkiye’yi görüyor. Bu iki rakibin etkisini azaltmak onlar için en büyük öncelik. Askeri ve teknolojik açıdan çok iyi durumdaki İsrail, özellikle İran’a karşı doğal ve son derece cazip bir partner. Ve İsrail, İran ile İran’ın Suriye, Lübnan, Irak, Yemen ve Gazze Şeridi’ndeki müttefiklerini haklı olarak kendi güvenliğine karşı en büyük tehdit olarak görüyor.

Tahran’ın da Ankara’nın da İsrail-BAE anlaşmasını sert ifadelerle reddedeceği, beklenen bir durumdu. Diğer yandan bu anlaşma İran ile Türkiye’ye, kendini tüm İslam aleminde Filistinlilerin boyun eğmez müttefiki olarak lanse etme ve böylece kendi güç ve liderlik iddialarını pekiştirme imkanı tanıyor. Filistinlilerle “dayanışma” aslında onlar için de sadece ucuz bir bahane. Gerçekte konu, sadece kendi çıkarları.”

Anlaşmayı Ortadoğu’da jeopolitik bir deprem olarak yorumlayan New York Times yazarı Thomas Friedman da Birleşik Arap Emirlikleri’ni Suudi Arabistan, Bahreyn, Uman, Kuveyt ve hatta Katar’ın izleyeceğini belirterek bu anlaşmanın baş kaybedenleri arasında Türkiye’yi sayıyor. Friedman İran için söylüyor ama bölgedeki askeri varlığı ve aradaki kötü ilişkileri nedeniyle Türkiye için de söylediğini var sayabiliriz: Bana bulaşmayın, artık yanımda İsrail var!

Friedman, bu anlaşmayla BAE’nin İrsanlılar ve yandaşlarına şu mesajı verdiğini hatırlatıyor:

Bugün artık bölgede iki koalisyon var. Geçmiş gömüp geleceğe bakanlar ile geçmişlerinin geleceklerini gömmesine izin verenler. Birleşik Arap Emirlikleri birincinin liderliğini yaparken ikincinin liderliğini İran’a bırakıyor.

Bu anlaşmanın mimarı Friedman’ın da belirttiği gibi Trump… Erdoğan bu anlaşmaya tamamen ters tavır alırsa tek dostu Trump’ı ve Amerika’yı kaybetme riskini de taşıyor. Onun için adımlarını çok dikkatli atmak zorunda. Ayrıca Birleşik Arap Emirlikleri’ni pazar olarak tamamen kaybetme tehlikesi var. Ekonomisi iflas etmiş bir yönetimin başı olarak bunu yapabilir mi, o da şüpheli…

Friedman kibarlık yapıp Türkiye’ye koymamış ama geçmişe saplanan diğer bölge ülkesinin Türkiye olduğu artık herkesin malumu. Siyasi İslamcı ve İttihatçı koalisyonun yarattığı Enver kafasının koca ülkeyi getirdiği nokta Akdeniz’den Körfez’e kadar kocaman bir yalnızlık ve dışlanmışlık.

Erdoğan büyük kaybettiğini fark etti. Öfkesi bundan, çaresizliği de…

Yazar: Ergun Babahan

© Ahval Türkçe

Exit mobile version