YORUM | Prof. Dr. ERCAN EKMEKÇİOĞLU
Hazine ve Maliye Bakanı Damat Berat Albayrak, Ahmet Hakan’ın çanak sorularını cevaplandırdığı CNN TÜRK’te, 2018 yılından bu yana Türkiye ekonomisi için yaptıklarını anlattı.
Programdan bariz anlaşılıyor ki artık Türkiye’de adı konmamış bir “saltanat rejimi” var. Bir zamanlar ülkeyi “şirket yönetir gibi profesyonellikle yönetme” vaadinde bulunanların geldikleri nokta oldukça dramatik. Bu program, Türkiye kamuoyunca şüphe duyulan birçok konuda, kesin kanaat oluşmasına da vesile oldu denebilir.
İktidarın (ve ortaklarının) güç sarhoşluğu içinde oldukları aşikâr. Sayın Bakan’ın “Muhalefet ne demiş diye merak eder, izler misiniz?” sorusuna verdiği cevap yenilir yutulur gibi değil: “Hayır… asla, kesinlikle!..”
Sığındığı referans isim ise büyük İslam alimi İmam-ı Gazali!.. Gazali’ye göre dört kesimle tartışılabilir, fakat bu kesimin üçü ile tartışmak israftır. Bunlar; haset sahipleri, ahmaklar ve aptallar…
Aklı sıra muhalefeti haset sahibi, ahmak ve aptal olarak değerlendiriyor. Türkiye’de milli bir ekonomi tesis ettikleri iddiasındaki bir bakanın bu ifadesi, aslında bu programla tüm maksadının tamamen algı olduğunun açıkça dışa vurumudur. Sonrasında vurguladığı nokta ise daha vahimdir; “görevlendirdiğimiz kişiler, bu kesimdekileri şayet suç unsurları varsa suç duyurusunda bulunabilmek için takip edip izliyorlar” diyor.
Tartışılabilecek dördüncü kesim içinse; öğrenmeye açık olan yani kendisini muhataba teslim edebilecek, kolaylıkla ikna olabilecek kişilerle diyalog içerisinde olacağız demesi, az önce de ifade ettiğim algı maksadını çok net şekilde bizlere gösteriyor.
Ekonomi bilimi sadece matematikle yetinmez, neredeyse %50’si toplum bilimi ve sosyal psikolojidir diyor. Hiç şüphesiz ki Türkiye toplumunu, 19 yıllık iktidarlarının büyük kısmında en çok bu gerçeklikle idare ettiler. Bunun için gerek duyduklarında ve çoğunlukla mukaddesatı kullandıkları gibi, ayrıca orta vadeli kumpaslarda kurgulayarak, gündemi hep arzu ettikleri gibi iradeleri doğrultusunda şekillendirebildiler.
19 YILDIR İKTİDAR KİM?
Sayın bakan ısrarla kriz lobilerinin ekonomi üzerindeki etki ve güçlerinden bahsederken, ele aldığı süre ise genel itibarla 7 yıllık geçmişle sınırlı kalmakta ve bu kesimlerin kendilerini çok meşgul ettiklerini ifade etmekte. Adeta kesintisiz 19 yıllık iktidarlarını unutmuşcasına.
Yeri geldiğinde de bu şer lobilerinin etkilerinin artık oldukça kırılarak minimize edildiği iddiasında bulunarak, Türkiye ekonomisinin artık kırılganlıklara karşı çok daha güçlü bir duruma dönüştürüldüğünü söylüyor. Yani tam bir tutarsızlık söz konusu.
Zaman zaman gerçekliklere dönerek, “dünya yanıyor Türkiye’nin de güllük gülistanlık olduğunu iddia edemeyiz” derken, tekraren “Pandemi süreci Türkiye’yi en az etkilemiştir, eski dönemlere göre artık çok güçlü bir Türkiye var” diyor.
Aslında örtülü niyeti ve maksadı, anlayana oldukça aşikâr. Zira bazı önemli noktalar algı ve söylemlerle halkın gözünden kaçırılmaya çalışılıyorken, bir takım gereksiz ve önemsiz hususlar ise, tehdit algısıyla da takviye edilerek halkın gözüne sokulmaya çalışılıyor.
Keza sayın bakanın program sunucusuna yönelik sorusu da bu gerçeği açıkça ele veriyor; “herhalde çok fazla sosyal medya takip ediyorsunuz!..”
Farkındayım, ekonomik olarak çok fazla değindiğim konu henüz olmadı ama Sayın Bakan’ın program boyunca içi dolu olan hemen hemen hiçbir iktisadi söylemi bulunmuyor. Meşhur bir hikâyede de geçtiği üzere, Sayın Bakan’ın söylemlerinin hangisi ve ne kadarı düzeltilebilir ki? Sorun da tam olarak bu zaten.
Türkiye’de ekonomi işleyişine etkisi, gücü ve olumlu katkısı neredeyse sıfırlanmış kurumlarla karşı karşıyayız. Her şey tıpkı “Cumhurbaşkanı anayasaya uymuyorsa, anayasayı ona uydurun” noktasında.
ALBAYRAK, TEK NET VERİ SUNMADI
İhtiyaç duyulan değişim ve dönüşüm, piyasaların taleplerine göre değil de Sayın Bakan’ın ve iktidarın tercihine ve kapasitesine göre gerçekleştirilmiş durumda. Dolayısıyla dikkate alınacak net, bir tane gerçek değer ve veri sunduğu söylenemez.
Bir iktidarın “güç sahibi olması” onun “güçlü” olduğu anlamına gelmez. Bilakis güçlü olan iktidar, zafiyetlerini bilen iktidardır. Sayın bakan programda, milli bir ekonomi için ekonominin kırılganlıkları noktasında çok daha güçlü, rekabet edebilir, üretim ve istihdamı öncelikli gören bir siyasete dönüşün sinyalini verdi. Bu tespit, gelinen noktada zafiyetlerin giderileceği müjdesini de içeriyor.
“Döviz kuru, iner de çıkar da…” demesi, fikren baskıcı kur düşüncesinden artık dalgalı kur sistemine geçişi düşündüklerini de gösteriyor. Ne de olsa döviz kurunu baskılayacakları bir kaynakları artık ellerinde kalmadı. Yeni kaynak bulmak ise geçmişe göre çok daha zahmetli ve maliyetli. Üstelik sürdürülebilirliği de çok zor.
Türk kamuoyunun önemli bir kesimi artık karşılaştığı ekonomik olumsuzlukları iliklerine kadar yaşıyor ve durumunu geçmişiyle kıyas yaparak, düzenli şekilde fakirleştiğini fark ediyor. Artan döviz kurunun hayatına olumsuz yansıması olduğu gerçeğinin, Sayın Bakan’dan çok daha fazla farkında. Bu da önemli bir kazanım sayılır!..