Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Tunus’ta hükümet neden çöktü?

Ali KARATAŞ
Kays ABBAS

Ekonomik krizin pençesinde olan Tunus ve Lübnan’da önemli gelişmeler yaşanıyor.  Tunus’tan başlayalım. Hükümetin düştüğü ülkede Müslüman Kardeşlerin (İhvan) Tunus kolu olan Nahda partisi, ortaya çıkan siyasi kriz nedeniyle eleştirilerin hedefinde.

Tunus’ta hükümet geçen yılın ekim ayında gerçekleşen seçimlerden sonra yoğun çabalar sonucu ancak dört ay sonra kurulabilmişti. Ancak İlyas el Fahfah başbakanlığında kurulan hükümet Tunus tarihinin en kısa ömürlü hükümeti oldu. Hükümetin düşmesi, grev ve protestoların gerçekleştiği bir dönemle eş zamanlı oldu.

KAYS SAİT’İN MESAJLARI

Al Arab gazetesinden Cemi Kasımi, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in hükümetin düşmesinden sonra mesajlarını verdiği yer ve zamana dikkat çekti. Kasımi, “Mesajlarını göndermek için Tunus Ordusu Özel Kuvvetler karargahını ve İçişleri Bakanlığı’nın genel merkezini seçti” dedi. Kasımi, Nahda’nın hükümeti düşürerek kartları yeniden karma hamlesinin riskleri büyüttüğüne dikkat çekti.

Aynı gazeteden Halid Hadavi, Ennahda’nın hükümetin düşmesiyle bakanlarının görevden alınması neticesinde müttefiklerini kaybettiklerini yazdı. Hadavi, “Nahda partisi, hükümetin düşmesine neden olan manevraları nedeniyle gittikçe daha fazla izole oluyor. İslami hareketin geleneksel müttefikleri olan Demokratik Akım ve Halk Hareketi partileriyle olan bağları kopardı” dedi.

Hadavi, Nahda partisi, bakanları Tunus hükümeti tarafından görevden alındıktan sonra müttefiklerini kaybettiğini vurguladı. Makalede, hükümette yer alan ve Demokratik Akım ile Halk Hareketi partilerinin oluşturduğu Demokratik Blok’un, ortaya çıkan siyasi krizden dolayı Raşid Gannuşi’yi suçladığı belirtildi. Bu bloğun 217 üyeli mecliste 38 milletvekili var.

ÇOK YÖNLÜ BİR SİYASİ KRİZ

Al Kuds al Arabi gazetesi, Tunus’un çok yönlü bir siyasi kriz yaşadığı vurgulandı. Gazete baş yazısında bu gelişmelerden muhalefeti ve onu destekleyen dış güçleri sorumlu tuttu. Makalede Suudi Arabistan, Mısır ve BAE kastedilerek, “Bu aktörler, Mısır’da Abdulfettah Sisi’nin darbesi, Halife Haftar’ın Libya’da ortaya çıkması ve zorbalığını beslemek için çalıştı” denildi.

Katar’a yakınlığıyla bilinen al Arabi al Cedid gazetesinden Osama Abu Irşid, “Tunus’taki siyasi kriz, karşı-devrim planının bağlamı dışında anlaşılamaz” dedi. Irşid, “Tunus’ta olup bitenlerin gerçeği” başlıklı yazısında gelişmelerin amacının Arap dünyasında demokratik deneyin başarısızlığa uğratılması olduğunu ileri sürdü. Makalede, “Böylesi bir başarı, diğer Arap halklarının bir gün isteyeceği bir modele dönüşebileceği anlamına geliyor” denildi.

Kuveyt Üniversitesi’nde Sosyoloji profesörü olan Muhammed Rumeyhi, Tunus deneyiminin diğerlerine göre tek iyi ve olumlu özelliğinin ülke içinde şu ana kadar silaha başvurulmamış olması olduğunu belirtti. Rumeyhi, “Gerçek şu ki, Tunus toplumu sosyal eylemlerde uzun bir geçmişe sahip aydın sosyal tabakalar içermektedir, ancak bazı kesimlerde demokratik uygulamalar halen arzu edilen şekilde işlememektedir” dedi.

LÜBNAN’DA HALK YİNE SOKAKTA

Yakın zamanda hükümetin düştüğü diğer bir ülke Lübnan. Lübnan Başbakanı Sait Hariri,  geçtiğimiz yılın ekim ayında ekonomik kriz ve WhatsApp’a getirilen vergilere karşı başlayan gösterin ardından istifa etmişti. Yeni hükümeti Hizbullah, Emel Hareketi ve Cumhurbaşkanı Mişel Aun’un kurucusu olduğu Özgür Yurtseverler Hareketin desteğiyle kuran akademisyen Hasan Diyab kurdu. Ama halk herhangi bir olumlu adım görmeyince yeniden sokağa döküldü.

Beyrut el Mesaa gazetesi kimsenin geri verilmesi şüpheli bir ülkeye parasını vermek istemeyeceğini yazdı.

LÜBNAN NASIL KURTULUR?

Bu başlık Ürdün’de yayınlanan Dustur gazetesinden Avni Davud’a ait. Yazar bu soruyu Lübnan’da yaşanan ekonomik gelişmeler nedeniyle atmıştı.  Davud, uluslararası toplumun Lübnan’a ekonomik olarak yardım etmekten vazgeçtiğini ve soruyu cevaplamanın mümkün olmadığını belirtiyor: “Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian’ın birkaç gün önce yaptığı açıklamada Lübnan’ın çöküşü hakkındaki uyarılarını şöyle özetledi; ‘Size yardımcı olmaya hazırız,  ama size yardım etmemize yardım edin” .

KAYS SAİT KİMİ SUÇLUYOR?

Cemi KASIMİ
Al Arab

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, ülke içindeki siyasi aktörlere kodlanmış mesajlar gönderdi. Kullandığı askeri ve güvenlik ifadelerinden rahatsız değildi. İslami el Nahda Hareketinin uygulamalarının bir sonucu olarak ülkeyi çevreleyen risklerin büyüklüğü ve siyasi izolasyonu, kartları yeniden karmaya çalışmasına neden oldu. Ülkenin genel siyasi sahnesindeki denklemleri kendi gündemine uygun bir şekilde yeniden düzenlemek istemektedir.

Son birkaç gündür dikkat çekici olan bu mesajların yayınlanma yeri ve zamanlaması, hükümet ve parlamentodaki krizler nedeniyle ülkenin şiddete kayma riskine karşı yükselen korkuları güçlendiren ek bir boyut kazandırdı. Sokaklar eşi görüşmemiş bir kaynama durumuna tanıklık ediyor.

Cumhurbaşkanı Said, devlet başkanlığının “boş yer olmadığını” vurgulayarak mesajlarını göndermek için Tunus Ordusu Özel Kuvvetler karargahını ve İçişleri Bakanlığının genel merkezini seçti. Devlet başkanı yasayı uygulamak için tüm gücüyle çalışıyor. Devletin sürekliliğini garanti eden çözümler sunan anayasada öngörülen yasal yolları kullanıyor.

Bu bağlamda, “yurtdışında açılan komplolar” olarak nitelendirdiği şeye değinmek için orduya duyduğu güveni tam olarak ifade etti. Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Ordunun Tunus devletine düşmanlık eden veya meşruiyetine gölge düşüren herkese karşı durmaya hazır olduğu” ifade edildi.

Tunus cumhurbaşkanı ülkenin güvenliğine karşı kimlerin komplo kurduğunu açıklamadı. Ancak öte yandan, Tunus İçişleri Bakanlığına yaptığı ziyarette; “ne yaptıklarını, ayrıntılarını çok iyi bildiğini, ne elde etmek istediklerini ve ülkeyi getirmeye çalıştıkları karmaşayı çok iyi bildiğini” belirtti.

Pek çok siyasi güç ve parti Raşid Gannuşi’nin liderliğindeki Nahda Hareketi’ni, izole olduğu durumu kırmak için siyasi sahnenin bozulmasına neden olan tehlikeli manevralara girmekle suçluyor. Özgür Anayasa Partisi Başkanı Abir Musa, Müslüman Kardeşler’e bağlı olan bu hareketi ülkeyi meşruiyet anlaşmazlığına getirmeyi planlamakla suçlamaktan çekinmedi.

Çarşamba günü parlamentoda yapılan basın toplantısında Nahda’nın parlamento başkanı vasıtasıyla gerçekleştirmeye çalıştığı senaryo konusunda uyardım. Bunun Libya’da olanlara benzer şekilde meşruiyet çatışması yaratacağını ve sonuç olarak ikili bir yönetime yol açacağını düşünüyorum.

Raşid Gannuşi’nin Parlamento Başkanı olarak devam etmesinin ulusal güvenliğe bir tehdit olarak kabul edildiğini vurguladım. Başkanlıklarında parlamento terörizm ve şiddet kuluçka merkezi oldu.

Diğer yandan Nahda Hareketi, Özgür Anayasa Partisi Başkanı Abir Musa’yı ve parlamento bloğu başkanı Nureddin el Behiri’yi, dış güçlerin yolunu açarak “seçilmiş Tunus devletini” devirmekle suçladı.

Gözlemciler başarısız hesaplamalardan ve denklemlerden kaynaklanan bu atmosferin, Nahda’nın sürdürmek istediği Müslüman Kardeşler projesinde tökezlemeyi yansıttığını ifade ediyor.

TUNUS’A KARŞI KİM KOMPLO KURUYOR?

Al Kuds al Arabi
Başyazı

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Meşruiyet konusunda dışarıdan komplo kurmak isteyenler var” dedi. “Komplocuları suçlaması, Said’in Tunus Ordusu Özel Kuvvetler karargahı ve İçişleri Bakanlığının merkezine ziyaretiyle çakıştı. Silahlı kuvvetlerin ‘devlete saldıran herkese şiddetle karşı koyacağını, Tunus ordusunun zafer veya şehitlikten başka bir şey kabul etmeyeceği’ ifadelerini kullandı.

Belki de konuşmada dikkat çeken en önemli şeylerden biri ‘komplolar’.  Ülkeye getirmek istedikleri kaos ve devlete saldırabileceklere veya meşruiyeti aşmayı düşünenlere karşı askeri, güvenlik gücü kullanma tehdidi hakkındaki samimi ifadeler. Kurbanları, Said, zaferleri ve şehitleri içeren askeri bir dil kullandı.

Tunus çok yönlü bir siyasi kriz yaşıyor. Bunun en önemli göstergelerinden biri Başbakan İlyas el Fahfah’ın, cumhurbaşkanına istifasını sunması. İstifa, diğer siyasi grupların yanı sıra, devrik başkan Zeynel Abidin bin Ali’nin unsurlarından oluşan Özgür Anayasa Partisi’nin baskısıyla geldi. Bu gruplar Nahda hareketine karşı bir iç savaş egzersizi içindeler. Petrol gibi doğal kaynaklar bakımından zengin Tatavin vilayetinin Kamur bölgesi sakinleri, 2017 yılında hükümetle imzalanan anlaşmanın uygulanmasını ertelenmesinden bıktıkları için oturma eylemlerine ve grevlerine devam ediyorlar. Bütün bunlar, ülkenin korona krizinin etkileri sonucunda yaşadığı zor ekonomik koşullar altında gerçekleştiriliyor.

Tunus demokratik deneyimi, kanlı Arap devrimleri dizisinde hâlâ hayatta kalan tek örnektir. Halkı vahşilik, şiddet ve benzeri görülmemiş baskılara maruz kaldı. Ülke yakın tarinde çeşitli biçimler altında yabancı işgaline düşmüştü. Açık veya gizli iç savaş senaryolarına maruz kadı. Bu durum, Cumhurbaşkanı Said’in birden fazla kez söz ettiği gibi, onu ‘komplolara açık’ hale getiriyor. Özellikle bölgede karşı devrimin finansörleri olan BAE, Mısır ve Suudi Arabistan tarafından…

Bu aktörler, Mısır’da Abdulfettah Sisi’nin darbesi, Halife Haftar’ın Libya’da ortaya çıkması ve zorbalığını beslemek için çalıştı. “Müslüman Kardeşler” ile mücadele bahanesine rağmen asıl amaçları, İslami grupların herhangi bir demokratik siyasi hareketini kırmaktır. Devrik lider unsurlarını ve bazı sol grupları desteklemelerine rağmen gerçek istekleri, yeni doğmakta olan demokrasiyi kırmaktır. Böylece Yemen, Libya ve diğerlerinde olduğu gibi sadece organize suç operasyonlarını gerçekleştirebilen doğrudan ajanlar meydanda kalacaktır.

IMF İLE MÜZAKERELER KARŞILIĞININ VERİLMESİ ŞÜPHELİ BİR ÇEK

Beyrut el Mesaa

BAŞBAKAN Hassan Diyab Hükümeti ve Uluslararası Para Fonu (IMF) zor görüşmelerde bulunuyor. Lübnan’ın likidite taleplerini kabul ettirmek için Fon’un ödemesini sağlayacak güçlü yanları yok. Bu umudun kesinlikle kesildiği anlamına gelmez. Ama bu demek oluyor ki, “Lübnan saha hesapları, kredinin sağlamasını kabul etmek için gereken şartları ve nasıl ödeneceğini bilmek isteyen birçok büyük ülkenin kararlarına müdahale ettiği IMF’nin istekleri uygulanamaz. Kimse parasını, ödeme yeteneği şüpheli olan bir ülkede iflas rüzgârına atmak istemez.

Lübnan’ın pozisyonundaki zayıflıklar çok yönlüdür. Politikacılardan başlar, yöneticilere ulaşır. Politikacı ilk sırada yer alıyorsa, bunun nedeni ‘Aşil topuğu’ ve ana zayıflık olmasıdır. Halbuki siyasi ve mali güçlerden büyük mevduat sahipleri, bizi bekleyen boğulmadan emin olduklarında aceleyle gemiden ayrıldılar. Arap devletleri, kendi aralarında politik veya ekonomik krizlerle meşgul.  Ekonomik kurtarma planından Araplar nerede?

Reklam

Kaynak: Evrensel

Exit mobile version