İktidarın antidemokratik hamlelerine karşı muhalefetin tüm toplumun geleceği için gereken çıkış yolunu açacak bir “demokrasi ittifakı” etrafında bir araya gelmesi gerektiğini belirten Siyaset Bilimci Seren Selvin Korkmaz, “demokrasi ittifakının” muhalefet aktörleri için pasifize olma aracı haline dönüşmemesi konusunda uyarıda bulundu. Muhalefetin halkın gündelik hayattaki dertlerinden, Türkiye’nin esas sorunlarını gündeme taşıması gerektiğini belirten Korkmaz, “İktidara beklemediği hamleler yapmak, oyunun alanını değiştirecek gündemler yaratmak gerekiyor” dedi.
İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü (İstanPol) Genel Direktörü ve Siyaset Bilimci Seren Selvin Korkmaz, iktidarın son dönemdeki hamleleri ve buna karşı muhalefetin tutumuna dair Evrensel’e değerlendirmelerde bulundu. İktidarın barolar, Ayasofya kararı ve İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik adımlarını iki açıdan değerlendirdiğini belirten Korkmaz, “İlki iktidarın uzun süredir beslendiği kimlik siyasetine ve kutuplaşmaya dayalı politika ile ilişkili. Diğeri ise iktidarın kurmaya çalıştığı ideolojik pratikler ve otoriter rejim dinamikleri ile ilişkili. Bunlar birbiri ile iç içe geçen yönetim taktikleri” diye konuştu.
“İKTİDAR ÇÖZÜM ÜRETMEKTEN UZAK”
İktidarın Türkiye’nin Kovid-19 döneminde iyice gün yüzüne çıkan işsizlik, güvencesizlik, yoksulluk gibi meselelerine çözüm üretmekten oldukça uzak olduğunu belirten Korkmaz devamında şunları söyledi:
“Oysa bunlar halkın çarşıda, pazarda her gün yüz yüze geldiği, başını yastığa koyduğunda düşündüğü ‘gerçek’ dertleri. Bir tarafta kira ve faturalarını ödeyemeyen, gelirlerini kaybeden, üniversiteyi bitirip işsiz kalan milyonlar var; diğer tarafta ise iktidarın her türlü nimetinden faydalanabilen ayrıcalıklı bir grup. Ben bunun toplumda içten içe bir öfke ve memnuniyetsizlik biriktirdiğini düşünüyorum. Gittikçe genişleyen kesimlerde, temel hak ve özgürlüklerle ilgili kaygılarla da birleşen bu memnuniyetsizlik 31 Mart ve 23 Haziran’da nispeten sandığa yansımıştı. Bugün, Kovid-19 sürecini her türlü engellemeye rağmen başarı ile yönetmiş CHP’li büyükşehir belediyeleri, sağda yeni kurulan ve AKP’nin seçmenine de talip Gelecek ve DEVA partileri ve de her çeşit baskıya rağmen yok edilememiş HDP var. Üstelik muhalefet bloku bir araya gelmeyi ve bu şekilde seçim kazanabilmeyi de deneyimledi. Haliyle, tüm bu tabloda AKP ya Türkiye’nin sorunlarına ikna edici çözümler sunacak ya da muhalefet blokunu ayrıştıracak, kendi seçmenini konsolide edecek her türlü kimliksel tartışmayı gün yüzüne çıkaracak. Görünen o ki iktidar ikinci seçeneğe sarılmış durumda.”
“MUHALEFET DEMOKRASİ İTTİFAKINDA BİR ARAYA GELMELİ”
Muhalefetin mevcut sistemde seçim kazanmasının tek yolunun “demokrasi ittifakı” olduğunu vurgulayan Korkmaz şunları söyledi:
“Sağ-sol, laik-dindar, Kürt-Türk gibi Türkiye’nin sosyolojik ayrışma eksenlerinde konumlanan muhalefet için bir araya gelmek hayli zor, bunu da kabul etmek gerekiyor. İktidarın kutuplaştırıcı her hamlesi de bu potansiyeli engellemeye yönelik. Oysa muhalefet, 31 Mart 2019 öncesine göre daha avantajlı çünkü AKP’nin seçim kaybedebileceğini, umudunu kaybetmiş seçmene gösterdi; başarının ise bir arada durabilmek ile mümkün olduğunu gördü. Haliyle, demokrasinin asgari müştereklerini garanti edecek ve Türkiye’nin her kesiminin adil ve eşit bir şekilde temsil edileceği bir parlamenter sisteme geçişi sağlayacak ilkeler etrafında oluşacak blok için çalışmalar daima canlı tutulmalı. İlkesiz, sayısal seçim ittifaklarından bahsetmiyorum. Hepimizin ortak geleceği için gereken çıkışın yolunu açacak bir ittifaktan söz ediyorum.”
Muhalefet aktörleri için bu “demokrasi ittifakı”nın bir pasifize olma aracı haline dönüşmemesi konusunda uyarıda bulunan Korkmaz devamında şunları ifade etti:
“Siyaseti gündelik hayattaki dertlerden, Türkiye’nin esas sorunlarından yola çıkarak canlandırmak gerekiyor. İktidara beklemediği hamleler yapmak, oyunun alanını değiştirecek gündemler yaratmak gerekiyor. Bugün Türkiye’nin en temel dertleri kadınlara yönelik taciz, şiddet, kadın yoksulluğu, genç işsizliği, güvencesiz çalışma, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesi, sürdürülebilir kentsel ve kırsal kalkınma politikalarının yoksunluğu iken muhalefetin her bir alanda ısrarla söylem ve politika üretmesi gerekiyor. Parti programlarına, Meclis konuşmalarına sıkışan bir muhalefetin inandırıcı olması ve seçmen blokunu genişletmesi zor. Muhalefeti de siyasal partilere sıkıştırmamak gerekiyor ama Türkiye’nin mevcut koşullarında sivil toplum bu denli baskılanmışken partilere büyük bir sorumluluk düşüyor. Örneğin bugün genç işsizliği bu denli yüksekken CHP’nin ve kendini solda konumlayan siyasal parti ve aktörlerin bu meseleyi her gün, her an gündemde tutması gerekiyor. Yani iktidar gündem değiştirdikçe değişen söylem ve pratikler değil kısa, orta, uzun vadeli stratejik planlara göre yeniden üretilen söylemler ve çözüm önerileri lazım. Türkiye’de gelişen teknolojiyi, halkın değişen ihtiyaçlarını, seçmenin algısını da hesaba katarak yeni siyaset yapma biçimleri gerekiyor. Yani bugünkü gündem ne olursa olsun iktidarın süreklilik arz eden bir politikası var, karşısında muhalefette bu sürekliliği yakalayabilmeli.”
“SADECE GÜNDEM DEĞİŞTİRMEK İÇİN DEĞİL…”
İktidarın barolar, Ayasofya kararı ve İstanbul Sözleşmesi’ndeki gibi hamlelerinin bir sürekliliğin de parçası olduğuna vurgu yapan Seren Selvin Korkmaz, “Yani bunları sadece gündem değiştirmek için ortaya atılan gelişigüzel hamleler olarak değerlendirmek de eksik kalır. İktidarın dini ve milli değerler üzerinden, cumhuriyetin kurucularından farklı olarak Osmanlıyı sıklıkla hatırlatan ve o ‘kudretin’ devamı olduğunu ima eden bir ideolojik yaklaşımı da var. Alternatif milli bayramlar, kutlamalar, kent mekanında ve kültürel alanda yaratılmaya çalışılan semboller, mimari tasarımlar derken aslında her anlamda bir ‘AKP Türkiye’si’ de yaratılmış durumda. Öte yandan Meclisi işlevsizleştiren, denge-denetleme mekanizmalarını ortadan kaldıran, sivil toplumu kontrol altına almaya çalışan ve her hamlesi ile de bir alanı daraltan, ele geçiren bir yönetim anlayışı var. Haliyle bu bir süreklilik teşkil ediyor. Otoriterleşmenin de yerleşmesini sağlayan adımlar bunlar” ifadelerini kullandı.
“KENDİLİĞİNDEN AKP’NİN ERİMESİNİ BEKLEMEK GERÇEKÇİ DEĞİL”
Popüleristlerin gücünü meydanlardan, kalabalıklardan, kutuplaşmalardan alma durumunun olduğunu da hatırlatan Seren Selvin Korkmaz, “24 Temmuz’da Ayasofya’nın ibadete açılışı iktidara bu sembolik ve halk ile ‘yeniden buluşma’ alanını da açmış oluyor. Kendi seçmenini mobilize etmek için bir fırsat adeta. Bu kitlesel buluşmalar ve kimliksel kutuplaşmaların, anketlerde de puanı oldukça düşen AKP’yi kurtarması zor ama burada bir iktidar değişimi söz konusu olacaksa o da muhalefetin seçimdeki başarısı ile ilişkili olacak. Yani kendiliğinden AKP’nin erimesini beklemek gerçekçi değil” dedi. (İstanbulEVRENSEL)
Reklam
[Kaynak: Evrensel