Alman Bakan Heiko Maas’ın Türkiye’ye deniz kuvvetlerinde kullanılanlar hariç silah vermedikleri açıklaması, Türkiye ile Batılı ülkeler arasında giderek genişleyen karşıt cepheyi bir kez daha gündeme getirdi. Dr. Naim Babüroğlu, Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu Doğu Akdeniz denklemini değerlendirdi.
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’tan artık Türkiye’ye deniz kuvvetlerinde kullanılanlar hariç silah vermedikleri yönünde bir açıklama geldi. Bakanın söz konusu vurgusu, Almanya’nın General Anzeiger gazetesine verdiği röportajda yer aldı.
Ancak Maas’ın sözleriyle gündeme gelen bu durum yeni değil. Zira Almanya, 2019’da Türkiye’nin Suriye’de devam eden operasyonu nedeniyle Ankara’ya silah satışını yasaklama kararı almıştı.
Daha o tarihte Suriye’nin kuzeydoğusuna gerçekleştirdiği operasyon nedeniyle Avrupa Birliği’nin önde gelen ülkeleri başta olmak üzere Batılı ülkelerle karşı karşıya gelen Türkiye, bugün Doğu Akdeniz’de yürüttüğü enerji faaliyetleri ve Libya’daki aktif rolü sebebiyle de giderek genişleyen bir Batı cephesiyle ters pozisyonda.
Almanya’nın 2019’un son çeyreğinde aldığı Türkiye’ye silah satış yasağı kararıyla giderek artan gerilimi ve bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu Doğu Akdeniz denklemini, İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Naim Babüroğlu, Sputnik’e değerlendirdi.
Babüroğlu “Fransa ve Almanya’nın başını çektiği AB ülkeleri henüz Barış Pınarı Harekatı başladığında Ankara’ya dönük silah yasağı girişiminde bulunmuş, çok sayıda Avrupa ülkesi de bu girişime dahil olmuştu. Aslında bu açıklama, o harekatla başlayan sürece atıfta bulunan bir açıklama.
Alman Bakan ‘Türkiye’ye Suriye’de kullanabileceği silahları satmıyoruz’ diyor ancak bugün meselenin Doğu Akdeniz ve Libya boyutları da öne çıkmış durumda. Halbuki en fazla silah satışı yaptığı ülke Türkiye olan Almanya için de silah satışı yapmak en az Türkiye için olduğu kadar önemli. Çünkü bu satışı yapmak Alman ekonomisi açısından önemli” yorumunda bulundu.
Almanya’nın Birleşmiş Milletler’in Libya’ya yönelik silah ambargosunun delinip delinmediğini denetlemek için Libya açıklarına asker gönderme kararı aldığını da hatırlatan Babüroğlu ”Bu hamle, Rusya, Mısır, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni etkileyecek nitelikte. Çünkü ambargoyu delmekle suçlanan ülkeler onlar. İrini operasyonu da aslında Libya’daki destekledikleri taraflara silah akışını önlemek için yapıldı.
Bundan sonraki süreçte Türkiye ve Almanya arasında özellikle Libya konusunda da gerginlik yaşanabilir. Alman Dışişleri Bakanı’nın Atina temaslarında Türkiye’ye yönelik ‘Doğu Akdeniz’deki provoke edici aktör’ ithamı da bu olası gerilim ihtimalini destekler nitelikte. Bütün bunlar değerlendirildiğinde, Almanya’nın Doğu Akdeniz’de Fransa’yla birlikte Türkiye’ye karşı daha net bir tutum alması olası görünüyor” dedi.
Almanya’nın bundan öncesinde her zaman Avrupa ülkeleriyle Türkiye arasında arabulan ve daha uzlaşmacı bir tutum sergileyen devlet olduğunu hatırlatan Babüroğlu, “Şu ana kadar hep NATO’da ve Avrupa Birliği’nde Türkiye’ye karşı tutum alan başta Fransa ve Yunanistan gibi ülkelere kıyasla Türkiye’ye yönelik daha yumuşak, diplomatik ve barışçı tutum sergileyen bir Almanya, bir Merkel oldu.
En son Meis, Rodos açıklarında Türkiye’nin NAVTEX ilan ettiği ve orada sondaj çalışmalarına başlayacağı açıklamasını yaptıktan sonra devreye Almanya girdi ve olayı yumuşattı. Çünkü Almanya, Türkiye’yi tamamen karşısına almak istemiyor” dedi ve bu tutumun nedenlerini de şöyle sıraladı:
“Almanya, Türkiye’de bulunan sığınmacıların herhangi bir nedenle Avrupa ülkelerine kaçışını, akışını istemiyor. Bu nedenle Türkiye konusunda denge politikasını uygulamaya çalışıyor.
Hem NATO şemsiyesi altında hem Avrupa Birliği’nde Türkiye’yle ilgili bazı konular geldiğinde daha yumuşak, diplomatik ve uzlaştırıcı bir rol oynuyor Merkel. Dolayısıyla Merkel’le yapılacak diplomatik görüşmelerden Almanya’yla Türkiye arasındaki atmosferin Fransa kadar gergin olmayacağını ve yumuşayacağını değerlendiriyorum.
Ancak bununla beraber gerek Suriye gerek Libya gerek Doğu Akdeniz cephesinde karşıda sadece Fransa, Almanya ve Yunanistan’ın olmadığı bilelim. ABD de şu anda Türkiye’nin karşısında konumlanmış durumda.
Yani Doğu Akdeniz’de Almanya, İtalya, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Fransa ve ABD var ve bu ülkeler Türkiye’nin yapmakta olduğu sondaj faaliyetlerine son vermesini istiyor. Bu da Türkiye’nin ulusal çıkarlarını yok saymak demek.”
Söz konusu denklem dahilinde, Türkiye ile Rusya’nın Libya mutabakatının büyük önem kazandığının altını çizen Babüroğlu “Suriye’de Astana süreciyle Rusya ile Türkiye arasında yürütülen işbirliğinin artık Libya’da da yürütülme iradesinin gösterilmesi gerekiyordu.
Bu yüzden Türkiye ile Rusya’nın vardığı mutabakat iki ülke açısından da çok önemli. Türkiye bu anlaşmayla birlikte hem Avrupa Birliği’nde gerilim artırıcı politikalara hem de ABD’nin karşı cephede yer almasına karşı denge uygulayacaktır diye düşünüyorum.
Bana göre Türkiye’nin Libya’da Ankara’da yaptığı son mutabakat nedeniyle bir kalıcı ateşkes sağlanması yani Suriye’deki Soçi mutabakatının bir benzerinin Libya’da Türkiye ve Rusya’nın inisiyatifiyle başlatılması çok önemli.
Libya’da sadece Türkiye ve Rusya yok, Fransa gibi NATO’nun dişli bir aktörü var. Orada İtalya ve her ne kadar tam tarafını belli etmese de ABD de var.
Ayrıca ABD’nin yönlendirdiği Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan da orada. Dolayısıyla ben Libya’daki Türkiye-Rusya işbirliğini önemli buluyorum.
Bu işbirliğinin Suriye’deki gibi devam etmesinin iki ülkenin hem Doğu Akdeniz’de hem Libya’da hem de Suriye’deki ulusal çıkarları açısından yaşamsal, stratejik önemde olduğunu düşünüyorum” diye ekledi.