Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Sirte neden herkesin kırmızı çizgisi?

Trablus’taki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) güçleri Türkiye’nin desteğiyle Halife Hefter’in Libya Ulusal Ordusu’nu (LUO) kovalarken harekât Sirte’de düğümlendi. Trablus’tan uzaklaştıkça Türk insansız hava araçları (İHA) menzil sorunu yaşarken Hefter tarafında Birleşik Arap Emirlikleri’nin temin ettiği İHA’lar etkisini gösterdi. MiG-29 tipi Rus uçakları da devreye girdi. Sirte’de kendini gösteren Rus freni Moskova-Ankara hattındaki pazarlığı çetin bir noktaya taşıyor.

Trablus’u çevreleyen cephe hatlarında dengeler Hefter aleyhine değişmeye başladığında tarafların 4 Nisan 2019 öncesindeki sınırlara döneceği ve bundan sonraki sürecin yönetimi için Rusya ile Türkiye arasında ortaklığın şekilleneceği öngörülüyordu. Türkiye’nin Trablus’la deniz yetki alanları anlaşmasını imzalayıp askeri ağırlığını koymasının ardından geçen ocakta denenen ilk ortaklık girişimi, Hefter’in Trablus’u ele geçirme inadı yüzünden başarısız olmuştu. Geçen ay Vatiyye Üssü ve Tarhune kenti el değiştirirken Rusya’nın Wagner güçlerini Cufra’ya çekmesi Moskova açısından buranın kırmızı çizgiye dönüşeceğine yoruldu.

Sirte’nin 300 kilometre güneyindeki Cufra 2017’de Hefter’in eline geçmişti. Ancak Sirte, Hefter’in Trablus harekâtını başlattığı 4 Nisan 2019’dan iki ay sonra el değiştirmişti. 14 adet MiG-29 ve Su-24 uçağını göndererek Cufra’yı bırakmayacağını gösteren Rusya Sirte’de de esnemedi. Hâlbuki Ankara, Vatiyye ve Tarhune’deki gibi savaşmadan çekilmeyi garanti edecek bir Rus rolünün Sirte’de de tekrarlanabileceğini umuyordu.
Yeni dengeler üzerine pazarlıklar sürerken Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun 14 Haziran’da Ankara’ya geleceği duyurulmuştu. Ziyaret son dakikada ertelenip görüşmelerin bakan yardımcıları düzeyinde sürdürülmesi kararlaştırıldı. Bu iptalde Türkiye’nin, Rusların yol haritasına uygun bir şekilde Kahire’den gelen ateşkes çağrısını reddedip Sirte, Cufra ve petrol bölgesini ele geçirme kararlılığını sürdürmesi etkili oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 8 Haziran’da Sirte, Cufra ve petrol bölgesinin ele geçirileceğini, bu hamlenin Rusya’yı rahatsız ettiğini ve meseleyi Rus lider Vladimir Putin’le konuşacağını söylemişti.

Aslında Sirte’nin kapışma konusu olacağı Trablus heyetinin 4 Haziran’daki Moskova temaslarında anlaşılmıştı. Aktarılan bilgilere göre Ruslar, UMH Başkanlık Konseyi Başkan Yardımcısı Ahmed Mayitik’e “Sirte kırmızı çizgidir” dedi. Mayitik Trablus’a dönüşte Sirte-Cufra operasyonunun sorumlusu İbrahim Baytalmal’ı arayarak durmalarını istedi. Bu müdahale çatlağa yol açtı. Türkiye ile yakın çalışan İçişleri Bakanı Fethi Başağa “Sirte kısıtlama olmadan bize dönecek” diye çıkışırken, Ankara’dan dönen UMH Başkanı Fayiz Serrac da operasyona devam edilmesi talimatı verdi.

Libya’nın linç edilen lideri Albay Muammer Kaddafi’nin memleketi Sirte, 2015’te İslam Devleti’nin (İD) eline düşmüş, 2016’da ABD’nin hava desteği ile Mısratalı milislerin kontrolüne geçmişti. Haziran 2019’da selefi Medhalilerin saf değiştirmesiyle Sirte Hefter güçlerinin kontrolüne girmişti. Sirte ve Cufra’yı ele geçirmek için Zafer Yolları Harekâtı’nı başlatan Sirte-Cufra Ortak Operasyon Odası’nın sözcüsü General Abdulhadi Dırah, “Sirte bizim için kırmızı çizgidir” dedi. 

Peki, Sirte’den söz açılınca herkes neden kırmızı çizgiden bahsediyor? 

Sahil şeridinin tam ortasında yer alan Sirte, “Petrol Hilali”nin batı kapısı sayılıyor. Libya’nın en değerli hidrokarbon havzasından gelen 11 petrol ve üç doğalgaz boru hattının Akdeniz’de ulaştığı liman kentleri Sidre, Ras Lanuf, Marsa El Brega ve Zuveytine’ye hükmetmenin yolu Sirte’den geçiyor. Sirte’yi ele geçiren bir güç, Bingazi’ye kadar boru hatları, rafineriler, depolar ve terminallerin bulunduğu 350 kilometrelik şeridi kolayca düşürebilir. “Petrol Hilali” Libya’daki hidrokarbonun yüzde 60’ını barındırıyor. Hefter bu bölgeyi ele geçirince Trablus-Mısrata merkezli güçlerin belini kıran bir kaldıraç gücüne kavuşmuştu. 

48.3 milyar varil petrol ve 1.5 trilyon metreküp doğalgaz rezervi olan Libya’da savaş öncesi kamu gelirlerinin yüzde 96’sı hidrokarbona dayanıyordu. Petrol üretimi günlük 1.6 milyon varilden 90 bin varile kadar geriledi. “Petrol Hilali”nde akışı sağlayacak bir kontrol, çatışmanın seyrini değiştirecek bir çarpan etkisi yapabilir. O yüzden Sirte “Petrol Hilali”nin zaptı için “karakol kenti” olarak konumlandırılıyor.

6 Haziran’da Vişke’yi ele geçirdikten sonra üç koldan Sirte’ye yüklenen UMH güçleri, Libya Ulusal Ordusu’nun hava saldırıları karşısında ilerleyemedi. Düğümün çözülmesi için gözler yeniden Türk-Rus masasına döndü. Ancak bir liderler zirvesi olmadan tıkanıklığın aşılması beklenmiyor. 

Bir iddiaya göre batıda Vatiyye’yi kara üssü, Mısrata’yı deniz üssü olarak gözüne kestiren Türkiye, Sirte’ye karşılık Cufra’nın Rusya’da kalmasına rıza gösteriyor. Sirte limanı kadar 15 kilometre güneyinde yer alan Kardabiye Hava Üssü de pazarlığı kızıştıran bir etken. Sirte el değiştirirse Türkiye’nin Kardabiye’yi de üs olarak kullanmayı planladığı öne sürülüyor. 

Rusya’nın ise Suriye’de Tartus ve Lazkiye’den (Hmeymim) sonra Akdeniz’de varlığını artırma planları çerçevesinde Sirte’yi deniz üssü, Cufra’yı da kara üssü olarak kullanmak istediği konuşuluyor. Elbette bu yöndeki öngörüler, güneyden kuşatılma korkusuna kapılan NATO’yu da alarma geçirdi. Fakat bu konuda NATO içinde bütünlük de yok. Sirte’nin ne Ruslara ne de Türklere geçmesini isteyen Fransa dişlerini gıcırdatarak devreye giriyor. Sirte’yi Afrika’ya yeni bir kapı olarak düşleyen Fransızların Rafale uçaklarını bölge üzerinde uçurması “Oyunda ben de varım” diye okundu. 

The Arab Weekly’ye konuşan bir Libyalı kaynak, “Fransa, Türkiye’ye karşı Rusya’nın yanında durmuş gibi görünüyor ve gerçekte ABD’ye de karşı. Ruslar ve Fransızlar Sirte’ye aynı derecede önem veriyor; her ikisi de Kardabiye liman ve üssünü istiyor” diyor.

14 Haziran’da Libya sahillerine konuşlandırılan yedi Türk savaş gemisine dikkat çeken Élysée Sarayı, Türkiye’yi silah ambargosunu delmek ve saldırgan politikalar gütmekle suçlayıp NATO’yu toplantıya çağırdı. Ertesi gün Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian “Bu, bizim için bir tehlike, kabul edilemez bir stratejik risk, çünkü İtalyan sahilinden 200 kilometre uzakta” diye çıkıştı. 

Fransa Savunma Bakanlığı da Fransız donanma gemisi Le Courbet’nin, Libya’ya silah taşıdığı şüphesiyle bir kargo gemisini durdururken bir Türk fırkateyninin düşmanca manevrasına maruz kaldığını açıkladı. Konu NATO’ya intikal ettirildi. 

Amerikan desteği olmadan Avrupalıların Ankara’yı vazgeçirmesinin zor olacağını gören Fransa’nın Washington’la temasa yöneldiği aktarılıyor. Tersinden Türkiye de ABD’yi Libya’da daha aktif olmaya çağırıyor

ABD’nin tercihi önce Rusya’nın, Fransa’nın tercihi önce Türkiye’nin engellenmesi. Rus hassasiyeti baskın olduğu sürece ABD’nin NATO kanadında Türkiye’yi köşeye sıkıştıracak bir pozisyona girmesi beklenmiyor. Türkiye’den yana tavrını açık eden ABD, Libya’daki Rus uçaklarını ifşa etmekle meşgul. ABD’yi tutum değişikliğine itecek şey, bir Türk-Rus ortaklığının şekillenmesi. Fransa’nın feveranına karşın Avrupa’daki diğer ortaklar da giderek “Türk etkisi mi Rus etkisi mi?” çelişkisine saplanıyor. Üstelik Türkiye, NATO’nun Doğu Avrupa Savunma Planı’nı bloke eden tavrında görüldüğü üzere ittifakı nasıl kilitleyebileceğini de gösterdi.

Fransızlarla restleşmenin tam orta yerinde Erdoğan, 17 Haziran’da düşman çatlatırcasına Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine Bakanı Berat Albayrak, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ı Trablus’a gönderdi. Çavuşoğlu ziyaretin amacını “Libya’ya olan desteği güçlü bir şekilde vurgulamak” diye açıkladı. Askeri vaziyetin yanı sıra ekonomik projeler de konuşuldu.

Ancak Trablus çıkarması bir kararlılık gösterisi olsa da Ruslarla uzlaşmanın zaruretini ortadan kaldırmıyor. Türk heyetiyle görüşmeleri değerlendiren Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid El Mişri, Türkiye ve Rusya arasındaki müzakerelerin UMH’nin benimsediği prensiplerle örtüştüğünü söylüyor.

Hefter’in çözüm sürecinden dışlanması Ankara ve Trablus’un ortak söylemi. Yenilmiş Hefter’e karşı Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’i öne çıkaran Rusya da bu şart yüzünden masayı devirmek istemez. Yine de tarafların olası bir çıkış için önce Sirte ve Cufra’da neyin mümkün olacağını görmesi gerekiyor.

Yazar: Fehim Taştekin

Kaynak: Al – Monitor

Exit mobile version