MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İmralı’daki görüşmenin ardından ilk kez grup toplantısında konuştu. MHP lideri, “Terörsüz Türkiye’nin en ciddi muhataplarından birisi İmralı’dır. Milliyetçi Hareket Partisi, AK Parti ve DEM Parti’den birer milletvekilinin adaya gitmesi tarihi bir gelişmedir” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu.
Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Ülkemiz bir yandan yeni yüzyıla barış, huzur ve kardeşlikle ihata etmenin haklı ve şanlı mücadelesini sürdürüyorken, diğer yandan hareket hâlindeki cehalet, dalâlet ve melânetle biteviye meşgul olmakta, daha doğrusu meşgul edilmektedir.
Bugün bunun, yürek yaralayan, iç karartan, moral ve motivasyon erozyonuna yol açan pek çok misali vardır ve bütün yönleriyle karşımızdadır.
Bir kaşık suda fırtına koparan sevgisiz ve seviyesiz zihniyetlerin Türkiye’nin önünü kesme faaliyetleri dikkatle tefrik ve tefsir edildiğinde ne demek istediğim kolaylıkla anlaşılabilecektir.
Siyasi hayatları boyunca devamlı istasyon değiştirerek ne kemiksiz ne de vaat düşkünü olduklarını belgeleyenler, fitnenin silahına sarılmışlardır.
Terörsüz Türkiye hedefine cephe açan düzenbaz, fitnebaz ve matrabaz siyaset cambazlarının haysiyetlerindeki zaafı, hüviyetlerindeki zayıflığı görüyor; bunların alayının beş para etmez ciğerini yakından biliyoruz.
“Umudum, atanamayan tek bir öğretmenin dahi kalmamasıdır”
Bu kapsamdaki değerlendirmelerimi teferruatla paylaşmaya geçmeden evvel, dün kutladığımız 24 Kasım Öğretmenler Günü ile ilgili düşüncelerimi huzurlarınızda ifade etmeyi zaruri addediyorum.
Her öğretmen dünyadır. Her öğretmen muhteremdir. Her öğretmen kemal ve edeple hatırlanmalı; maruz kaldığı sosyal, mesleki ve ekonomik sorunlar birer birer çözülmelidir.
Ümidim ve dileğim, atanamayan tek bir öğretmenimizin dahi kalmamasıdır.
KPSS sorularına göre ilk 20 bine giren ve atanmayan, hak kazanan ama mülakatlarda elenen bin 611 öğretmen adayımızın haklarının iadesi;
Bu suretle ilave kontenjan tahsisinin ifası; 2024 KPSS’de yüksek başarı gösterip dereceye giren ancak kısıtlı kontenjanlar sebebiyle ataması yapılamayan öğretmen adaylarımıza ek kontenjan hakkı tanınması;
2025 Akademi Giriş Sınavı sonuçlarına göre sadece 10 bin kadro ihtiyaç edilmesinin mağduriyetlere yol açmasından mütevellit bu sayının arttırılması,
Ayrıca, 14 aylık akademi eğitiminin uzunluğu dikkate alındığında bu eğitim süresinin makul sınırlara çekilmesi, teklif ve temennilerimizden bir kısmıdır.
Türkiye’de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve orta öğretim düzeyinde yaklaşık 19 milyona yakın öğrencimiz bulunmaktadır.
Bunun yanı sıra, 208 yükseköğretim kurumunda 6 milyon 800 bin gencimiz öğrenim görmektedir.
“Türkiye’nin sahip olduğu öğrenci kapasitesi pek çok ülkenin toplam nüfusundan daha fazla”
Bu çarpıcı gerçekten anlaşılacağı üzere, Türkiye’nin sahip olduğu öğrenci kapasitesi pek çok ülkenin toplam nüfusundan daha fazladır. Bu, aynı zamanda doğru alanlara, doğru vasıtalarla, milli ve manevi temelde temelküz edecek, sağlam ve sağlıklı politikalarla yönlendirilmeyi bekleyen muazzam bir potansiyele işaret etmektedir.
Gördüğümüz kadarıyla, şu anda görevini başarıyla yürüten Milli Eğitim Bakanımız ve Bakanlık personeli fedakârlıklarla çalışmalarına devam etmektedir ve desteğimiz tamdır.
2024-2025 eğitim-öğretim yılında bir milyon 34 bin 564 öğretmenimiz görev yapmaktadır. Bu eğitim kadromuzun temel meselelerini mutabakatla ele almak, mutlaka ortadan kaldırmak hepimizin ortak sorumluluğu olmalıdır.
“Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı her zaman öğretmenlerimizin yanındadır”
Ne kadar ileri eğitim sistemi getirdiğimizi ileri sürsek de; eğitimi ne kadar geliştirdiğimizi iddia etsek de, onu uygulayacak olan öncelikle öğretim kadrolarımızdır.
Nitekim Cumhur İttifakı bunu başarıyla muhtedirdir. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı her zaman, her daim öğretmenlerimizin yanında olacaktır.
1928 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Millet Mektepleri Başöğretmenliği ünvanını kabul ettiği gün olan 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle bütün öğretmenlerimizi kutluyor, en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
“İstiyorlar ki birbirimize küselim ve birbirimizden kopalım”
Değerli dava arkadaşlarım, Türkiye kendi içine kapanarak, kabuğuna sığınarak, küresel ve bölgesel gelişmeleri yedek kulübesinden izleyerek yeni yüzyıla istikamet çizemez.
Hep bir adım önde olmak, dünyayı Türkçe okumak, Başkent Ankara merkezli politik dinamiklere sıkı sıkıya bağlanmak vazgeçilmez bir değer ve önemdedir.
Asıl mesele, değişen dünyaya edilgen bir şekilde ayak uydurmak değil; yeni bir dünya mimarisinin taşıyıcısı, fikir ve kuvvesiyle öne çıkmak, öncü rol oynamaktır. Bunu söylerken müessir referansım, muhteşem tarih müktesebatımızdır.
Tarih şuurundan yoksul kişi ve toplumlar, kendilerine ancak bir vasıta, bir alet veya bir gölge, nasıl ortaya çıktıklarını bilmeyen bir parça sanacaklardır.
Bundan dolayı da kendi varlıklarının devamını, hatta mutluluklarını başka yerlerde, başka milletlerin coğrafyalarında arayacaklardır. Bizim böylesine ne bir arayışımız ne de bir düşüncemiz vardır.
Bugün yaşadığımız an, yüzyıllar boyunca sürmüş mücadelelerin, heyecanla ve bedel ödeyerek çizilmiş olan haritaların yeni bir geleceğe açılan kapısıdır.
Bundan mülhem diyebilirim ki, tarih sadece keşfedilen ve yalnızca seyredilen kuru olaylar resmi geçidi değil; aynı zamanda önümüze konan ve bir bakıma hâlâ tekemmül etmemiş, yaşayan bir hayattır.
Bizi köksüzlükten kurtarıp ebediyete akıp giden coşkun bir nehre dönüştüren Albay’ın yanında ve yakınındaki askerlerin engellemesiyle silah patlamasa da, ordu içindeki ikiliğin volkan ağzı gibi patladığı ve sıcak lavlar gibi açığa çıktığı meydandaydı.
Ne hazin verici bir tablodur ki, Albay Efe Kazım iddia ettiğine göre Kolordu Kumandanı Kara Sait Paşa hürriyet ve itilafçıydı. ‘Edirne’ye Enver gireceğine Bulgar girsin’ sözü, nasıl bir felaketin içine sürüklendiğimizin vahim bir itirafı değilse, sorarım sizlere, acaba nedir? İzahı ne şekilde yapılacaktır?
“Balkanları kaybettiysek, bunun yegâne nedeni birbirimizden kopmamızdır”
Balkanları kaybettiysek, bunun yegâne nedeni birbirimize girmemiz, birbirimizden kopmamızdır. Çanakkale’den tutun da Milli Mücadele’ye varıncaya kadar neyi kazanmışsak, neyi başarmışsak, hangi zaferlere imza atmışsak, milli birlik ve kardeşliğimizin muazzez iradesiyle olmadı mı?
Üzerimizde oynanan oyunlara, aramıza sokulmak istenen fitnelere rağmen al bayrağımızı yükseltmedik mi? İstiklal onurumuzu yüceltmedik mi?
Aziz milletimizin tekmil nefer ve fertleri, doğudan batıya, kuzeyden güneye kenetlenerek, düşman postallarıyla çiğnenen vatanımızı şehit kanlarıyla yıkayarak temizlemedi mi?
İstiyorlar ki birbirimize küselim ve birbirimizden kopalım. Bekliyorlar ki evlatlarımızın bayrağa sarılı tabutlarını omuzlarda taşıyalım. Diyorlar ki analarımız ağlasın; nasıl olsa ağlayanlar onlardan değil. Diyorlar ki eşkıya dağlarımızdan geçsin, fidan gibi kınalı kuzularımız toprağın kara koynuna girsin.
“Türk ile Kürt’ü düşman etmek üzerine kurulmuş bir buçuk asırlık emperyalist komplo yerle yeksan ediliyor”
Tahakkümün zincirleri kırılıyor; bundan ürküyorlar. Bölücülüğün kaynağı kuruyor; bundan korkuyorlar. Terörün bir dişiyleş zamanı olarak, barış ve huzur kuşağının iç cephemizi saracak olmasından da aşırı derecede rahatsızlık duyuyorlar.
Türk ile Kürt’ü düşman etmek üzerine kurulmuş bir buçuk asırlık emperyalist komplo yerle yeksan ediliyor. Bundan dolayı uyuşmuş vicdanlarıyla son kozlarını oynuyorlar.
“Terörsüz Türkiye, Türk milletinin ve Türk devletinin tavizsiz kararıdır”
Yurdunu alçaklara uğratmamak uğruna göğüslerini siper eden bütün şehitlerimizle övünüyoruz. Hiç kimse şehitlerimiz üzerinden istismar parantezi açmaya kalkışmasın.
Türk milletinin bağımsız ve onurlu yaşaması için, bir gül bahçesine girercesine kara toprağa düşmüş kahramanlarımıza minnet duyuyoruz. Hiç kimse minnet duygumuzla boy ölçüşmeye yeltenmesin.
Terörsüz Türkiye, Türk milletinin ve Türk devletinin tavizsiz kararıdır. Bu karar ve kararlılığı sekteye uğratmaya, sabote etmeye hiçbir hayasız hamâkat ve hamaset siyasetçisinin takati yetmeyecektir.
Merhum hocamız Prof. Dr. Ahmet Süheyl Ünver diyor ki: “‘Bu beni alakadar etmez’ dediğiniz gün, bu ülkeye en büyük suikastı yapmış olursunuz. Aksini vatana ve millete hizmet sayarım.
“‘Beni alakadar etmez’ diyenlerin alayı suikastçıdır”
Türkiye’nin terörden arınması ve arındırılması konusunda ‘Beni alakadar etmez’ diyenlerin alayı birden suikastçıdır. Neymiş, bizi yargılayacaklarmış. Neymiş, bizden hesap soracaklarmış. Neymiş, anayasa ve kanunlara göre suç işliyormuşuz. Siz yargılasanız yargılasanız, çantacı pesbahiyelinizi ve cukka düşkünlüğünüzü yargılarsınız.
“Yeter ki terör sökülüp atılsın, bizim sonumuz varsın dar ağacı olsun”
Bakınız, şu yaşımda mertçe ve dürüstçe haykırıyorum: Yeter ki Türkiye ve Türk milleti barış, huzur ve sükunet bulsun. Yeter ki terör hayatımızdan kalıcı olarak sökülüp atılsın. Bizim sonumuz da varsın dar ağacı olsun.
Kurt izine karışmış çakal izinin sahte meydan okumalarına aldırış etseydik ya ülkümüzden ya da ülkemizden çoktan şüpheye düşerdik. Kurdun takip edeceği yine kurttur. Kimin kemik peşinde koşacağının cevabını verecek olanlar da bellidir.
“Terörsüz Türkiye’nin en ciddi muhataplarından birisi İmralı’dır”
Şüphe, istismar; güven asıldır. Bizim tarafımız, asil Türk milletinin yeridir.
Terörsüz Türkiye’nin en ciddi muhataplarından birisi İmralı’dır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun geçtiğimiz cuma günü İmralı’ya gitmek üzere nitelikli çoğunlukla aldığı karar doğrultusunda Milliyetçi Hareket Partisi, AK Parti ve DEM Parti’den birer milletvekilinin adaya gitmesi tarihî bir gelişmedir.
Bu vesileyle genel başkan yardımcımız ve İstanbul milletvekilimiz Sayın Feti Yıldız ile diğer milletvekillerimize yürekten teşekkür ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi ve komisyonda bulunan diğer partiler İmralı’ya gitmekten sarfınazar etmişler. Varsın etsinler, hiç sorun değil.
Ondan bundan medet umarak Terörsüz Türkiye hedefini takip etmiş olsaydık, onun bunun ağzının içine bakarak izin ve icazet arasaydık, böylesi ağır bir sorunu bırakın konuşmayı, yerimizden bile kıpırdayacak kudreti bulamazdık.
“Terörsüz Türkiye hedefinde cephe açanlar beş para etmez”
Korkaklar, yaşayanlar yalnızca hayatı seyreder. Biz seyirci değiliz. Hayatın yönünü değiştirme iradesini taşıyan, zamanın ve zeminin müşahidi Milliyetçi Ülkücü Hareketiz.
Cesaret zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık felakete götürür. Yüreğimizle, gönlümüzle terörsüz Türkiye’nin yanındayız.
Tarihe, ecdada, şehitlere ve bayrağa sahip çıkmak; ortak geleceğe kucak açmak; millî değerler etrafında birleşmek; Türkiye’nin onurunu muhafaza etmek; millî birliği, millî kimliği ve millî devleti korumak; bin yıllık kardeşliği yaşamak ve yaşatmak amacıyla terörsüz Türkiye’nin sonuna kadar müdafiyiz.
“Teslim olursak, taviz verirsek diyorum ki kanımız kurusun”
Siyasî, ahlakî ve vicdanî hiçbir ölçü tanımayan; ilkesi, iradesi ve heyecanı olmayan; yalan, rüya ve istismardan başka sermayesi kalmayan; yolsuzluk, hırsızlık ve soygun çamuruna batmış; sorunlara başka başkentlerden bakan; başarısız, kötü niyetli, şaibeli bir muhalefet zihniyetinin ne yaptığına, ne söylediğine bakmıyoruz.
Kalemi kiralamış sözde yazarlara; üniversite zeminini kullanmaya çalışan fırsatçı mihraklara; sipariş ve sonuç çıkartan araştırma şirketlerine; güdümlü rapor üreten sözde düşünce kuruluşlarına; ecdadımıza gayret eden kadrolu sahte aydınlara; menfaat bağıyla göbeklerinden bağlanmış medya kanallarına; sözde sivil toplum işbirlikçilerine; ekranlarda, manşetlerde, sütunlarda, kürsülerde boy gösteren bu şer cephesinin ortak paydasında kim varsa, alayı birden…
Teslim olursak, taviz verirsek diyorum ki kanımız kurusun.
Biz köklere, kökenlere bakmayız. Biz inançlara, mezheplere ayırmayız; bölmeyiz, parçalamayız, dağıtmayız. Bayrağa saygı var mı? Ona bakarız. Millete hürmet var mı? Ona bakarız. Vatana sadakat var mı? Ona bakarız.
Bizim çağrımız, Yesevî’nin, Dede Korkut’un, Hacı Bektaş’ın tarihten gelen çağrısıdır. Bizim çağrımız, Kürşad’ın, Ulubatlı’nın, Sütçü İmam’ın, Kara Fatma’nın maziden ulaşan çağrısıdır.
Bizim çağrımız, zedelenen, aşağılanan, hor görülen millî onurun çağrısıdır.
Bizim çağrımız, terörsüz Türkiye’nin yeni yüzyılda hüküm veren, hükümran olacak Türk milletinin çağrısıdır.
Nihayet bizim çağrımız, Türkiye’nin kurtuluş çağrısıdır. Geçmişte yaşanan her şey geride kalmıştır. Hayat devam etmekte ve ileriye doğru hızla ilerlemektedir.
Bu nedenle geriye takılıp kalmak bizleri ileriye götürmeyecektir.
Ancak bu, kusurlarımızı ve yanlışlarımızı örtmek demek de değildir. Ne var ki hedeflerimiz geriye doğru değil, ileriye doğrudur. Gelecekte neler yapabileceğimizin arayışları şimdi önümüzdedir.
Mücadelemiz, milletimizi esas alan büyük bir birlik ve birleşme mücadelesi vermektedir. Vatanımızı temel alan büyük bir kucaklaşma ve kaynaşma mücadelesi vermektedir. Bu kapsamda gün, her zamankinden daha fazla birlik ve dayanışma günüdür.
“Türk, Kürt kardeştir, araya girip bozgunculuğa heveslenen kim varsa kalleştir”
Elbette gündelik yaşayış veya karşılaşmalarımızda bir elin parmakları gibi ayrı ayrı düşüncelerimiz olabilir. Ancak eğer konu ülkemizin hâli ise, bir yumruk gibi sıkılı olmaktan başka bir seçenek tanımayız.
Eğer mevzu bahis olan Türkiye ise, ayrıyı gayrıyı bir kenara bırakıp birleşmek zorundayız.
Bozgunculara, yıkıcılara fırsat vermeyeceğiz. İftiracılara itibar etmeyeceğiz.
Tahrik ve tertiplere ihtimam göstermeyeceğiz. Birlik olup kucaklaşacağız. Kürt ve Türk olarak tek bir ses, tek bir nefes olacağız.
Türkiye’mizi ve aziz milletimizi çağların ötesine taşıyabilmemizin başka bir yolu ve yöntemi olmadığını aklımızdan çıkarmayacağız. Hepimiz bunu başaracak azim ve inanca sahibiz.
Gün, kısır tartışmaların günü değildir. Gün, birleşme, bütünleşme, saflarımızı sıklaştırma günüdür. Hakikati arayan, hakkın peşinden giden hiç kimse gürültüye kulak asıvermez, yalan ve dedikoduya itibar etmez.
İsrail’in bölgemizdeki soykırım ve şiddete dayalı provokasyonları; 10 Ekim ateşkes kararlarını inatla ihlal edişi; Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’nın hazırladığı 28 maddelik plan ile sözde sona erdirme çabaları; mücavir coğrafyalardaki kutuplaşma ve kamplaşmadaki sertlik; yeni bir küresel çatışma denkleminin kurulma çalışmaları… Bütün bunlar bize iç cephemizi sağlam esaslara bağlamayı mecburi kılmaktadır.
Biriz, beraberiz, kardeşiz; hep birlikte Türk milletiyiz. Türk, Kürt kardeştir. Araya girip bozgunculuğa heveslenen kim varsa kamburdur, kalleştir, kanser hücresidir; kahrolmaya mahkûmdur.
Terörün her türlüsünü reddetmenin, defetmenin ve imha etmenin sonsuz kararındayız.
Şuna inancım tamdır ki Türk milletinin vatan sevgisiyle dolu göğsü, düşmanların lanetlenmeye layık itirazları karşısında daima çelikten bir duvar gibi yükselecektir.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

![Tr724 [Haber Merkezi]](https://serbestgorus.com/wp-content/uploads/2025/11/G20-Zirvesi-sona-erdi-Trumpin-boykotuna-ragmen-bildiri-yayinlandi-360x180.jpg)



































![Tr724 [Haber Merkezi]](https://serbestgorus.com/wp-content/uploads/2025/11/G20-Zirvesi-sona-erdi-Trumpin-boykotuna-ragmen-bildiri-yayinlandi-120x86.jpg)


