RÖPORTAJ | MEETİN YIKAR
ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Facebook ve OpenAI’ya, oradan Microsoft’a uzanan kariyeriyle dikkat çeken Microsoft Başkan Yardımcısı Jonathan Mckay, dünyayı anlamak için önce dilleri, sonra teknolojiyi seçti. Yapay zekâyı “sosyal medyadan sonraki büyük dönüşüm” olarak gören Jonathan Mckay, TR724’ü evinde ağırladı. Metin Yıkar’ın sorularını cevaplayan McKay’a göre özellikle yazılımcılar için sert bir değişim dönemi başladı.
ABD’li teknoloji yöneticisi McKay, üniversite yıllarında ne yapmak istediğini bilemeyince radikal bir karar aldı: Beş yıl boyunca kariyer peşinde koşmak yerine dünyayı farklı perspektiflerden tanımaya odaklanacaktı. Bugün geriye dönüp baktığında, onu ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Facebook ve OpenAI’ye, oradan da Microsoft’a götüren yolun bu kararla başladığını anlatıyor.
Bilgisayar bilimleri, İslam çalışmaları ve siyaset bilimi okuduğunu belirten Jonathan McKay, o dönemi şöyle özetliyor: “Çok çalışıyordum ama amacımı bilmiyordum. Bir hafta sonu kendimi bir kitabeve kapattım ve ‘Önümüzdeki beş yılı sadece dünyayı öğrenmeye adayacağım’ dedim.”
Önce Arapça, sonra Çin’de 10 saatlik dil mesaisi
Bu kararın ardından Jonathan Mckay, önce Arapça’ya yoğunlaştı. Yaklaşık dokuz ay tam zamanlı Arapça çalıştı ve ardından ABD Dışişleri Bakanlığı’na katıldı. Bir yıl Suudi Arabistan’da, bir yıl da Irak’ta görev yaptı; vize memurluğu ve saha görevi sırasında toplantılarını Arapça yürüttüğünü söylüyor: “Konuşmam aksanlıydı, mükemmel değildi ama karşı tarafın İngilizce konuşmasından daha kolaydı. Bu yüzden bunu bir kazanım sayıyorum.”
Ancak kısa süre sonra, devlet bürokrasisinin bir dili ve kültürü derinlemesine öğrenmek için uygun bir ortam olmadığını fark etti. Büyükelçilikte kimsenin ileri seviyede Arapça konuşmadığını görünce “Bu yoldan 30 yıl devam etmek istemiyorum” diyerek ayrıldı ve “emekli oldum” diye espri yapıyor.
Microsoft Başkan Yardımcısı Jonathan Mckay, TR724’ü evinde ağırladı. Metin Yıkar’ın sorularını cevapladı.
Ardından rotayı Çin’e çevirdi. Yaklaşık iki buçuk yıl Çin’de kalarak Çinceyi kendi imkânlarıyla öğrendi. O dönemi, “Her gün 10 saat Çince çalışıyordum” sözleriyle anlatıyor ve ekliyor: “Çinceyi bu şekilde öğrendikten sonra kodlama gözüme kolay görünmeye başladı. ‘Bunu da öğrenirim, Çinceden zor olamaz’ diye düşündüm.”
Jonathan Mckay, hem Arapça hem Çince’nin İngilizce konuşanlar için oldukça zor olduğunu vurguluyor; bu dillerde belli bir seviyeye gelmenin, Fransızca ya da İspanyolca’ya göre yaklaşık dört kat daha uzun sürdüğünü hatırlatıyor.
Arap Baharı ve Pekin’de hava kirliliği: Sosyal medya bakışını değiştirdi
Arapça çalıştığı ve Ortadoğu’da görev yaptığı yıllarda Arap Baharı’nı sahadan takip eden Jonathan, Facebook’un bölgedeki siyaset üzerindeki etkisini yakından gözlemledi. Çin’deyken ise ABD’nin Pekin Büyükelçiliği’nin hava kirliliğiyle ilgili attığı tweet’lerin, Çin hükümetinin çevre politikalarını değiştirdiğine şahit oldu.
Bu iki deneyim, teknoloji ve sosyal medyanın dünya siyasetini nasıl dönüştürdüğünü ona somut biçimde gösterdi: “Şunu fark ettim: Dünyayı değiştiren şeyler, San Francisco’daki o teknoloji şirketleriydi. Ben de etkinin olduğu yerde olmak istedim.”
Facebook’ta mühendislikten ürün yönetimine, oradan büyüme uzmanlığına
Teknolojiye yönelmeye karar veren Jonathan, altı ay boyunca bilgisayar bilimlerini yeniden çalıştı, teknik mülakatlara hazırlandı ve 2014’te Facebook’a mühendis olarak katıldı. Ancak kısa sürede, yıllardır kod yazan meslektaşlarıyla aynı kulvarda yarışmanın zor olacağını gördü ve dil ve iletişim becerilerini öne çıkarabileceği ürün yöneticiliğine geçti.
Çince bildiği için, Hindistan ve Endonezya pazarında güçlü olan Çinli bir tarayıcı şirketiyle Facebook arasında iş birlikleri yürüttü. Bu projelerin etkisi, onun ürün yönetimine geçişini kolaylaştırdı.
Facebook’ta dokuz yıl kalan Jonathan, yaklaşık 20 farklı ekibe girip çıkan, sıfırdan ekip ve yol haritası kuran bir profil çizdi. Şirketin 4 bin çalışandan 120 bin çalışana çıktığı dönemde, yeni alanlarda ilk ekibi kurup projeyi ayağa kaldıran, sonra da başka bir yöneticiye devredip yeni bir alana geçen bir “kurucu PM” rolü üstlendi.
OpenAI’de büyüme ekibi: “Dünyayı, Silikon Vadisi’nden daha iyi temsil etmek gerekiyor”
Pandemi sonrasında OpenAI’den gelen teklif, Jonathan’ın kariyerinde yeni bir sayfa açtı. Başta, büyük dil modellerine ve üretken yapay zekâya şüpheyle yaklaşmış: “İlk bakışta Markov zinciri gibi geliyordu; büyük bir metin alıp rastgele ama anlamlı gibi duran kelimeler üreten basit bir kod projesi gibi.”
Ancak GPT-3.5 düzeyine gelindiğinde, sistemle daha fazla oynadıkça bunun sosyal medya kadar, hatta ondan da büyük bir dönüşüm potansiyeli taşıdığını fark etti. OpenAI’de büyüme ekibine liderlik ederken, özellikle İngilizce dışındaki diller için eğitim verisi (token) toplama ve modeli dünyanın gerçek dil çeşitliliğine göre eğitme konusuna odaklandığını anlatıyor: “Modelin sadece Silikon Vadisi’ni değil, dünyayı yansıtması gerekiyordu. Hindistan’da birden fazla dil konuşulduğunu bile ürün stratejisine yeni fark eden bir şirketten, çok dilli, küresel bir yaklaşıma geçmek için çalıştık.”
OpenAI’de yaklaşık bir yıl çalışan Jonathan, Sam Altman ile Mira Murati arasındaki iç çekişmeler de dahil olmak üzere şirket içi politikaları “roller coaster” (lunapark treni) benzetmesiyle tanımlıyor ve sonunda bu “trenden indiğini” söylüyor.
Microsoft’a geçiş ve “büyüme” kavramı
Daha sonra OpenAI’nin en büyük ortaklarından Microsoft’a katılan Jonathan, burada hem yapay zekâ yığınına güç veren altyapı katmanları üzerinde çalıştıklarını hem de kurum kültürünü “daha veri odaklı ve dünya ölçeğinde düşünen” bir yapıya dönüştürmeye odaklandığını ifade ediyor.
“Büyüme” kavramını ise şöyle tanımlıyor:
“Büyüme, örgütün stratejisi için çok önemli olan bir hedefi seçip o hedefi ölçülebilir şekilde büyütmek demek. Facebook’ta bu, aylık aktif kullanıcıydı. Bazen bu hedef için uydu fırlatmaya kadar giden projeler düşündük ama sonunda en çok etkiyi bir kayıt ol butonundaki küçük değişiklik getirdi.”
OpenAI’de de benzer bir bakış açısıyla, yapay zekânın gerçekten etkili olabilmesi için çok büyük ölçeklerde kullanıcıya ulaşması gerektiğini, bunun da iyi tanımlanmış metrikler ve yoğun ölçüm yatırımı gerektirdiğini vurguluyor.
Yapay zekâ ve işlerin geleceği: “Bazı alanlar kökten değişecek, bazıları neredeyse hiç etkilenmeyecek”
Jonathan Mckay, yapay zekânın iş gücü üzerindeki etkisini anlatırken “zekânın tırtıklı sınırı” (jagged frontier) kavramını kullanıyor. Buna göre yapay zekâ bazı alanlarda insanı açık ara geride bırakırken, çok basit görünen kimi işleri hâlâ yapamıyor: “Bir sunumda başlıkların font ve konumunu standartlaştırmasını istiyorum, bunu yapamıyor. Ama özel jetlerle rekabet edecek bir iş planını kârlılık projeksiyonlarıyla birlikte çıkarabiliyor.”
Özellikle yazılım alanında etkilerin şimdiden hissedildiğini belirten Jonathan, yeni mezun yazılımcı istihdamının ABD’de yüzde 13 azaldığına dair araştırmaları hatırlatıyor ve “Giriş seviyesindeki pek çok iş, özellikle yüksek ücretli ülkelerde, hızla dönüşecek” diyor.
Buna karşılık inşaat gibi alanlarda, robotik hâlâ insanın sinir sistemiyle kıyaslanamayacak kadar geride olduğu için, kısa ve orta vadede büyük bir değişim beklemediğini anlatıyor. Kendi inşaat ve emlak işlerinin yapay zekâdan neredeyse hiç etkilenmediğini söylüyor.
Zaman yönetimi: Dakika dakika kayıt ve basketbol molası
Jonathan Mckay, yoğun temposunu yönetmek için yıllardır zamanını ayrıntılı biçimde kaydediyor. Bir günü nasıl planladığını şöyle özetliyor: “Genellikle 05.45–06.45 arası uyanıyorum. İlk hedefim, ilk toplantı başlamadan önce kendime ait en az bir saat kazanmak: e-postaları temizlemek, günün önceliklerini belirlemek. Sonra birkaç toplantı, ardından çocuklara her gün kısa birer matematik dersi veriyorum. Geri kalan zamanda Microsoft işleri, arada emlakla ilgili birkaç görüşme, akşamüstü mutlaka parkta basketbol, sonra tekrar bilgisayar başına dönüyorum.”
Geçmişte Çinceden başka işi olmadığı dönemde her gün 10 saat ders çalıştığını, zaman zaman fazla çalışıp tükendiğini, zaman zaman da az çalıştığı için iş yerinde “erişilemez” olmakla eleştirildiğini anlatan Mckay, “Dengeyi bulmak zor, iki tarafını da yaşadım” diyor.
Türkiye’deki gençlere: “AI’yi kullanın, fabrika düzenini baştan kurun”
Jonathan’ın izleyicilerinin büyük kısmı Türkiye’den. O da mesajını özellikle gençlere hitaben şekillendiriyor. Yapay zekâyı, elektrikten sonraki en büyük üretkenlik devrimlerinden biri olarak görüyor ve şu benzetmeyi yapıyor:
“Elektrik icat edildiğinde, ilk aşamada sadece ampul vardı; insanlar gece daha iyi okuyabiliyordu. Ama asıl verim, fabrikalar buharla çalışan büyük mil sistemlerini bırakıp her makineyi tek tek elektrik motoruyla çalıştırmaya başladığında geldi. Şu anda insanlık olarak aynı ‘yeniden düzenleme’ dönemindeyiz. AI pek çok şeyi çok iyi yapıyor, ama kimse bunun işine ve hayatına tam olarak nasıl entegre edeceğini bilmiyor.”
Türkiye’deki gençlere, yapay zekânın güçlü ve zayıf yanlarını bizzat deneyerek keşfetmelerini öneriyor: “AI’yi her şeyde mükemmel sanmayın. Hangi işleri iyi, hangilerini kötü yaptığını bulun ve günlük alışkanlıklarınızı buna göre değiştirin. ‘Yazmak’ ile ‘AI destekli yazmak’, ‘kod yazmak’ ile ‘AI destekli kod yazmak’ farklı beceriler. İkincisini öğrenenler büyük avantaj sağlayacak.”
“Çeviri yardım eder ama dost kazandırmaz” – Neden hâlâ yabancı dil öğrenmeli?
Evrensel çevirinin, yani anlık dil çevirisinin yaygınlaşacağını, bir gün insanların İngilizce bilmeden bile telefondan çeviri ile dünyayı dolaşabileceğini kabul ediyor. Ancak bunun derin insan ilişkilerini kurmak için yeterli olmayacağı görüşünde:
“Bağdat’ta çok sayıda toplantı, ardıl ve simultane tercümanla yürütülüyordu. Arapçada bir söz vardır: ‘Çeviri, her zaman biraz hıyanet içerir.’ Duyguların ve niyetin bir kısmı çeviride kaybolur. Bu şartlarda gerçek bir ilişki kurmak çok zor.”
Bu nedenle, Türk gençlerine İngilizce ve başka yabancı dilleri öğrenmeyi bırakmamalarını tavsiye ediyor: “Telefonla pazarlık yaparsınız, havaalanından çıkarsınız, kimseyle arkadaş olamazsınız. AI, insanların birbirini anlamasını kolaylaştıracak ama kimsenin gerçek dost edinmesini sağlamayacak. O kısmı hâlâ sizin zahmetle öğrendiğiniz dil belirleyecek.”
OpenAI, Meta veya Microsoft’ta çalışmak isteyenlere mesaj
Büyük teknoloji şirketlerinde kariyer yapmak isteyenlere Jonathan’ın tek cümlelik özeti şöyle: “Gerçekten tutkulu olduğunuz ve başkalarından daha fazla emek vermeye razı olduğunuz zor bir şeyi bulun; onu başardıktan sonra diğer her şey görece kolay görünecek.”
Kendi hikâyesinde bunun, önce dilleri, ardından bilgisayar bilimini öğrenmek olduğunu söyleyen Jonathan Mckay, “Meta’ya giden yolum bile başarısız olabilirdi ama daha önce gerçekten zor bir şeyi başarmış olmak, tüm kariyerimin üzerine kurulduğu sağlam zemin oldu” diyor.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***




























![Tr724 [Haber Merkezi]](https://serbestgorus.com/wp-content/uploads/2025/11/Jonathan-Mckay-Arapca-ve-Cinceyle-dunyayi-ogrendi-Facebook-ve-OpenAIden-700x375.png)











