AMED – Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nde görüşülen “umut hakkı”na dair açıklama yapan DBP, Abdullah Öcalan ve diğer tutsaklar hakkında verilen ihlal kararlarının derhal uygulanması çağrısında bulundu.
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısında ele alınan başlıklardan birisi olan ve Türkiye’de 4 bin tutsağı yakından ilgilendiren “umut hakkı”na dair yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, “Kürdistan ve Türkiye halkları, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yollarla çözümüne dair yeniden canlanan siyasi tartışmalara yakından tanıklık etmektedir. Ödenen ağır bedellere ve çözüm adına heba edilen fırsatlara rağmen, bugün bir kez daha barış, diyalog ve demokratik çözüme dair yeni umutlar yeşermektedir” denildi.
Açıklamada, “Umut hakkı’nın tanınmaması, yalnızca bireysel bir hak ihlali değil, çözüm sürecini zayıflatacak yapısal bir engel olarak ortaya çıkmaktadır” diye kaydedildi. Açıklamada, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile tutsaklar Hayati Kaytan, Civan Boltan ve Emin Gurban’ın “umut hakkı”na dair verilen ihlal kararları hatırlatıldı.
Türkiye’nin 11 yıldır kararı uygulamdığına dikkat çekilen açıklamada, şunlar belirtildi: “Özellikle Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan ağır tecrit rejimi, bireysel bir hak ihlalinin ötesinde, Kürt halkı başta olmak üzere tüm Türkiye toplumunun kolektif umut hakkının askıya alınmasıdır. Sayın Öcalan’ın, ‘Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim’ sözleri, bu ihlalin toplumsal ve siyasal boyutunu net şekilde ortaya koymaktadır. Onun özgürlüğü, halkların barışa ve demokratik çözüme açılan kapısının aralanmasıdır. Türkiye kamuoyunda barışa yönelik yeni umutlar yeşerirken, bu umutların sürdürülebilir olması için geçmiş deneyimlerden alınacak dersler ve kaldırılması gereken hukuki-siyasi engeller vardır. ‘Umut Hakkı’ meselesi, yalnızca bireysel bir özgürlük hakkı değil; demokratik çözümün ve toplumsal barışın vazgeçilmez unsurudur.”
‘ÖCALAN ÜZERİNDEKİ İZOLASYON KALDIRILMALI’
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarıyla tutsakların ömür boyu “umutsuzluğa” mahkum edildiği kaydedilen açıklamada, “Bu sistem, uluslararası hukuka ve insan onuruna aykırı olduğu kadar, toplumsal barış ve adalet taleplerine karşı bilinçli bir kayıtsızlığı temsil etmektedir. Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ve AİHM kararları, bu uygulamaları insanlık dışı ve onur kırıcı olarak tanımlamış ve reddetmiştir. Sayın Öcalan’ın çözüm süreçlerindeki rolü ve perspektifi, Türkiye’nin demokratik geleceği için kritik önemdedir. Ona uygulanan izolasyon ve iletişimsizlik, sadece bir bireyi değil, tüm halkın barış ve çözüm umudunu hedef alan siyasi bir tutumdur. Demokratik bir müzakere zemini, çözüm taraflarına yönelik izolasyonların kaldırılması ve diyalog kanallarının açılması ile mümkün olacaktır” ifadelerine yer verildi.
‘ABDULLAH ÖCALAN KİLİT AKTÖRDÜR’
Komitedeki toplantının hem Türkiye hem de Avrupa hukuk düzeni açısından önemli bir sınav olduğunun belirtildiği açıklamada, devamlar şunlar kaydedildi: “Sayın Abdullah Öcalan, geçmiş çözüm süreçlerindeki rolü ve ortaya koyduğu perspektif ile Türkiye’nin demokratik geleceğinde kilit bir aktördür. Ona yönelik mutlak iletişimsizlik politikası, tüm halkın çözüm ve barış umudunu zedeleyen temel bir sorundur. Demokratik müzakere ortamı, bu izolasyonların kaldırılması ile mümkün olacaktır. Demokratik toplum ve barış sürecinin temelinde, AİHM ve Avrupa Konseyi kararlarının gereği olarak ‘umut hakkı’nın tüm mahpuslar için hukuki, idari ve fiili olarak derhal tanınması ve korunması yer almalıdır.”
HÜKÜMETE ‘UMUT HAKKI’ ÇAĞRISI
Açıklamanın devamında şu talepler sıralandı:
“* AİHM ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararları derhal ve eksiksiz uygulanmalıdır.
*Ağırlaştırılmış müebbet infaz rejimi, yalnızca cezalandırma değil, topluma dönüşü mümkün kılan bir sistem haline getirilmelidir.
* ‘Umut hakkı’ tüm mahpuslar için hukuki, idari ve fiili boyutlarıyla tanınmalı ve korunmalıdır. Başta Sayın Abdullah Öcalan olmak üzere, tüm mahpuslara yönelik mutlak tecrit uygulamaları derhal kaldırılmalı; avukat, aile ve dış dünya ile iletişim hakları gecikmeksizin sağlanmalıdır.
* Unutulmamalıdır ki ‘umut hakkı’ sadece bir özgürlük beklentisi değil, Türkiye toplumunun barış içinde yaşama ve demokratik geleceğe güvenle bakma hakkıdır. Bu hakkın tanınması, iç barışın güçlendirilmesi ve uluslararası meşruiyetin yeniden tesis edilmesi açısından tarihsel bir adımdır.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***