HABER MERKEZİ – İran’da ekonomik krizin yüzde 60’ının kötü yönetimden, yüzde 40’ının ise yaptırımlardan kaynaklandığını belirten Ekonomi Profesörü Cevat Şahi, “Ekonomik politikalarda köklü reformlar yapılmadığı takdirde, yaptırımlar kaldırılsa bile yapısal sorunlar devam edecek” dedi.
İran’da derin bir ekonomik kriz yaşanıyor. İran’ın vekâlet savaşlarına ayırdığı bütçenin her gün giderek artması, resmi ordu harcamalarının en az 2 katına çıkarılması, rejimin karşılıksız para basması İran tümeninin dolar karşısında erimesine yol açıyor. 11 Mart itibariyle dolar 93.3 tümene yükselirken, dolar ve enflasyondaki yükselmeye bağlı olarak alım gücünün düşmesi, halkı derin yoksulluğa sürüklüyor.
İran’ın üst düzey ekonomi bürokrasisinde görev alan ve güvenlik gerekçesiyle gerçek isminin yazılmasını istemeyen, bir ekonomi profesörü, İran’daki krizi değerlendirdi. İsminin “Cevat Şahi” olarak yazılmasını isteyen profesör, İran’daki krizin artık inkar edilemeyecek bir seviyeye ulaştığını kaydetti. Yüksek enflasyon, üretim durgunlaşması, işsizlik artışının dikkati çeken Şahi, “Ekonominin geleceği parlak değil. Öte yandan, geçici döviz kontrolleri veya vergi artışları gibi kısa vadeli hükümet politikaları sadece zaman kazandırıyor, sorunu çözmüyor. Artan fiyatlar artık ekonomik analiz gerektirmiyor, piyasaya ve sokağa bakmak yeterli. Milli paranın değeri düştü, maaşlar ne kadar artarsa artsın, geçim masraflarını karşılayamıyor” ifadelerini kullandı.
‘ŞİRKETLER BİRBİRİ ARDINA KAPANIYOR’
ABD’nin JCPOA (Joint Comprehensive Plan of Action) yani İran’ın nükleer programıyla ilgili Ortak Kapsamlı Eylem Planı’ndan çekilmesiyle birlikte İran’a yönelik baskının arttığına dikkati çeken Şahi, “Çekilmenin ardından İran ekonomisi dünyada büyük ölçüde dışlandı. İran bir zamanlar günde 2-3 milyon varil petrol ihraç ediyordu, ancak bugün petrol ihracatı Çin gibi ülkelere büyük indirimlerle ve elverişsiz koşullarda yapılıyor. Birçok durumda petrol gelirlerini elde etmek bile ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Şirketler birbiri ardına kapanıyor veya asgari kapasiteyle çalışıyor. Üretim maliyetleri arttı, dolar kıtlaştı, iç pazarın alım gücü kalmadı. Halk temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, üreticiler mali krizle karşı karşıya kalıyor” diye konuştu.
‘BU POLİTİKALARLA DEVAM EDİLİRSE ÇÖKÜŞ AN MESELESİ’
Çöküşün sadece yaptırımlarla ilgili olmadığını belirten Şahi, “Mevcut politikalar devam ederse ve ciddi reformlar yapılmazsa ekonomik çöküş artık bir olasılık olmaktan çıkıp zaman meselesi haline gelecektir. Hükümet şu anda tahvil satışı, vergi artışı, yapay döviz kuru kontrolleri gibi geçici araçlarla durumu kontrol altına almaya çalışıyor ancak bu yöntemler yalnızca geçici yatıştırıcılar olup kesin bir tedavi değil. Ekonomik yapılarda reform yapılmaz ve yolsuzlukla mücadele edilmezse mevcut gidişat devam edecek ve er ya da geç İran ekonomisi daha derin bir krizle karşı karşıya kalacaktır” şeklinde konuştu.
Krizin sadece yaptırımlar nedeniyle dolar arzının düşmesinden kaynaklı olmadığını, ülkeye giren dövizin dağıtımında adil ve şeffaf olmadığını belirten Şahi, bunun döviz artışı tetiklediğini, artan döviz fiyatlarının da sermayenin kaçışına neden olduğunu vurguladı. Şahi, bu durumun tekrardan döviz kurunun ve enflasyon artışı olarak yansıdığını, bir döngüye dönüştüğünü kaydetti. Bu kısır döngüden çıkışın fiyat baskılanması, piyasaya döviz sürmeyle mümkün olmadığını, kalıcı tedbirlerin alınması gerektiğini vurgulayan Şahi, üretim güçlendirilmedikçe, dünya ekonomi piyasasıyla etkileşim sağlanmadığı müddetçe sorunun çözülmeyeceğini söyledi. Şahi, “Asıl sorun, İran’ın döviz kaynaklarına erişimini kısıtlayan, sermayenin ülkeden kaçmasına neden olan ve halkın güvensiz olmasına yol açan ekonomik yapıdır” diye belirtti.
‘ÜLKEYİ SAVUNMASIZ HALE GETİREN İÇ SİSTEMDİR’
İran’da esas meselenin iç yönetim olduğunu dile getiren Şahi, “Yaptırımların da pekiştirici bir rolü var. Yani yaptırımlar İran ekonomisine ciddi bir baskı uyguladı ama ülkeyi bu kadar savunmasız hale getiren şey iç sistemin verimsizliği” ifadelerini kullandı.
Küba, Rusya ve Kuzey Kore’nin de yaptırımlarla karşı karşıya olduğunu ancak İran’daki kadar etkili olmadığına işaret Şahi, bunun nedenin İran’daki ekonomik kırılganlık, rant ve yolsuzluk olduğunu söyledi. “Zorlu yaptırım koşulları altında bile milyarlarca dolar hükümet sisteminde kayboldu” diyen Şahi, “Bu paralar ya zimmete geçirildi ya da belirli kişilerin cebine girdi” dedi.
Ülkedeki ekonomik krizin yüzde 60’nın kötü yönetimden, yüzde 40’nın ise yaptırımlardan kaynaklandığını söyleyen Şahi, “Yaptırımlar baskı yaratıyor ancak İran ekonomisini bu kadar kırılgan hale getiren şey tam da bu kötü yönetimdir. Ekonomik politikalarda köklü reformlar yapılmadığı takdirde, yaptırımlar kaldırılsa bile yapısal sorunlar devam edecektir” ifadelerini kullandı.
‘KRİZ DERİNLEŞECEK’
Yapılan müzakerelerin sonuç vermemesi durumunda İran’ı daha zor günler beklediğini dile getiren Şahi, bu durumunda, ithalat ve ihracatın sınırlanacağını, bunun sanayi için gerekli ekipman ve hammadde teminini zorlaştıracağını, petrol ve petrokimya ürünlerinin satışını karmaşık ve daha maliyetli hale getireceğini belirtti. İran’ın Çin, Hindistan, Rusya gibi ülkelere fazla güvendiğini ancak bunlardan Çin’in İran petrolünü gerçek fiyattan değil, büyük ıskontolarla satın aldığını, Çin ve Rusya’nın ucuz kaynak ve enerji arayışında olduğunu vurgulayan Şahi, “Bu, İran ekonomisinin giderek güvenilmez ortaklarının politikalarından etkilenen yarı bağımlı bir ekonomiye dönüştüğü anlamına geliyor” dedi.
Yaptırımlar nedeniyle uluslararası para kuruluşları ve bankaların İran’la çalışmadığını hatırlatan Şahi, ithalatı zorlaştıran bu durumu aşmak için yönetimin önünde paravan şirketler ve gayri resmi yollar olduğunu belirterek, her iki durumunun da sıkı yaptırımları döviz fiyatlarının artışını beraberinde getireceğini kaydetti. Ekonomik büyümenin olmamasının sermaye kaçışına, bunun üretim azalmasına, işsizlik artışına ve kaçakçılığa neden olduğunu söyledi. Şahi, şöyle devam etti: “Bu kısır döngü ülkeyi daha büyük bir ekonomik krize doğru sürüklüyor. Batı ile ticaret yollarının açılması yönünde müzakereler mümkün olmazsa İran ekonomisi sadece yaptırımlarla değil, aynı zamanda yalnızlaşma, Doğu güçlerine bağımlılık, döviz rezervleri krizi ve artan enflasyonla da boğuşacak ve bu durum ülke ekonomisini giderek zayıflatacak ve halkı daha fazla baskı altına sokacaktır.”
‘KRİZİN NEDENLERİ ARASINDA DİNİ LİDER DE VAR’
Hükümetin kararlarını veto etme yetkisine sahip dini liderlerin de krizde payı olduğunu dile getiren Şahi, “Bu, iktidara kim gelirse gelsin dini lider ve ona bağlı kurumların izni olmadan hiçbir temel ekonomik reformu gerçekleştiremeyeceği anlamına geliyor. İran’da ekonomi bile siyasi ve ideolojik kanallarla kontrol ediliyor, bu da hükümetlerin etkili ekonomik politikalar uygulamaktan alıkonulduğu anlamına geliyor” diye kaydetti.
Dövizi iktidarın, döviz politikalarının ise dini lider ve Devrim Muhafızları’nın siyasi ve güvenlik kararlarına tabi olduğu vurgulayan Şahi, “Hükümet gerekli gördüğünde ülkenin döviz rezervleri ideolojik hedeflere, yönlendirilirken, iç piyasada döviz sıkıntısı yaşanıyor. Ekonomik kararlar uzman görüşüne göre değil, ideolojik ve güvenlik hesaplamalarına göre alınıyor” şeklinde konuştu.
İran’da pazarların boş olduğunu, insanların temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını dile getiren Şahi, krizin Belucistan ve Rojhilat’ta daha derin olduğunu söyledi. Geri bırakılmış bu bölgelerde krizin daha derin yaşanmasının nedeninin bu bölgelere baskıyla açıklanan Şahi, bunun daha fazla yoksulluk, daha fazla göç ve en nihayetinde her geçen gün daha da güçlenen toplumsal hoşnutsuzluk anlamına geldiğini söyledi. Şahi, “Sonuçta yaşanan ekonomik kriz, bu bölgelerin geçim kaynakları açısından çöküşün eşiğine gelmesine neden olmuş, yaşamlarını sürdürebilme imkânlarının olmaması nedeniyle toplumsal hoşnutsuzluk ve protestoları artırmıştır. Gerçek şu ki, hükümet bu durumu yönetemezse önümüzdeki yıllarda bu alanlar daha ciddi krizlerin odağı haline gelecek, çünkü kaybedecek hiçbir şey kalmadı” dedi.
ÇİN BATIŞ ANLAŞIRSA İRAN’I BAŞKA BİR KRİZ BEKLİYOR’
Yaptırımların İran ekonomisinin neredeyse Çin ve Rusya’ya bağımlı hale geldiğini, bu ülkelerin de İran’ı ucuz hammadde pazar olarak gördüklerini kaydeden Şahi, bunun İran ekonomisinin küresel denklemlerde pazarlık gücü olmayan, bağımlı, tek ürünlü bir ekonomi haline geldiği anlamını taşıdığını söyledi. Bu ülke ile İran’la eşitlik temelinde gelişmediğini dile getiren Şahi, şunları söyledi: “Eğer bir gün Çin İran petrolünü almayı bırakırsa veya Rusya Batı ile daha iyi bir anlaşma yaparsa, İran’ın hızla yeni bir krize gireceği anlamına geliyor. Dolayısıyla, sadece Çin ve Rusya ile ekonomik işbirliği yapmak İran’ı krizden kurtarmakla kalmayacak, aynı zamanda ülkeyi gelecekte daha da ağır vurabilecek yeni bir krize ve daha derin bir bağımlılığa yol açacaktır. Krizden çıkmanın tek yolu İran’ın daha dengeli bir dış politika benimsemesi, ekonomik ilişkilerini çeşitlendirmesi, farklı ülkelerle etkileşime girmesi, küresel pazarlara erişim sağlaması ve rantçı ve kapalı ekonomiden uzaklaşmasıdır.”
‘İRAN EKONOMİSİ KADEMELİ OLARAK ÇÖKÜYOR’
İran’ın resmen ekonomik çöküş evresine girdiğini söylemenin abartı olacağını ifade eden Şahi, “Ancak mevcut gidişat devam ederse o noktaya çok da uzak değiliz. İran ekonomisi her geçen gün güçlenmek yerine zayıflayan hasta ve kırılgan bir sistemdir” dedi.
İran ekonomisinin Venezuela gibi ani bir çöküş noktasında olmadığını vurgulayan Şahi, şunları aktardı: “Üretim düşüyor, işletmeler kapanıyor, fabrikalar minimum kapasiteyle çalışıyor, küçük işletmeler iflas ediyor, ihracat da geriliyor. İnsanların ekonomik geleceğe olan güvensizliği, yatırımların durmasına, üretimin büyümemesine, piyasaların çökmesine ve ekonominin fiilen kısır bir döngüye girmesine neden oluyor. İran henüz geri dönüşü olmayan bir noktaya gelmedi. Yani doğru politikalar izlenirse, gerçek ekonomik reformlar yapılırsa ve ülke dünyayla daha akılcı bir ilişki kurarsa çöküşün önüne geçilebilir.”
Şahi, krizinden çıkmanın; halkın, yatırımcının güvenini, merkez bankasının bağımsızlığını sağlamak, karşılıksız para basımına son vermek, üretime dayalı bir sistemi desteklemek, yerli ve yabancı yatırımları kolaylaştırmak, İran’ın küresel ticaretten faydalanmasını sağlayacak politikalar geliştirmeyle mümkün olacağını söyledi.
MA / Berivan Kutlu
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***