RIHA – Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’yi tasfiye planının gerçekleşmediğini söyleyen NLSR üyesi Kurdyar Direhî, “Suriye’yi federal bir gelecek bekliyor” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ınla yapılan görüşmeyi, Öcalan’ın mesajlarını, Kuzey ve Doğu Suriye’deki durumu değerlendiren Rojava Stratejik Araştırmaları Merkezi (NLSR) üyesi Kurdyar Direhî, Türkiye ve ona bağlı Suriye Millî Ordusu’nun (SMO) Özerk Yönetim’e yönelik saldırılarının sürdüğünü belirtti. Suriye’de yönetimi ele geçiren Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) Türkiye’den doğrudan destek aldığını ifade eden Direhî, HTŞ’nin Şam yönetimini devirmeyle sonuçlanan saldırısında ABD, İsrail ve İngiltere’nin bizzat rol aldığını ifade etti. Direhî, “Bu devletler bu adımı attırdıklarında direkt olarak Esad rejiminin düşmesini beklemiyorlardı. Onların planı, Esad rejiminin politikalarını değiştirmesi için onu zorlamaktı. Şam rejimine ‘Gel bizimle aynı masada otur’ mesajı vermek istediler aslında. Bu masada tek merkezli bir Suriye’nin olmaması ya da federal bir yapının temin edilmesi ve tabi ki kendilerinin de bu federal düzende yer alması konuşulacaktı. Ancak ilerleme onların da beklemediği bir sonucu doğurdu” ifadelerini kullandı.
‘SURİYE’Yİ FEDERAL BİR GELECEK BEKLİYOR’
Türkiye’nin fırsatçı yaklaştığını ve Şam’da çok büyük etkisi olduğu algısını yaratmaya çalıştığını kaydeden Direhî, “Evet, HTŞ Türkiye’ye bağlı, ancak diğer ulus devletlerin de buradaki nüfuzu unutulmamalı” dedi. HTŞ iktidarının geleceğinin çok açık olmadığını dile getiren Direhî, “Devletin başına geçen HTŞ, gerçekten herkesi temsil edecek bir güce ya da olgunluğa sahip değil. Bu durum Suriye için hem şimdi hem de gelecekte büyük bir belirsizlik yaratıyor. HTŞ’nin gelecekteki durumunu diğer ulus-devletler belirleyecek gibi duruyor. Suriye çok milletli, çok inançlı bir ülke. Onların istediği gibi Suni-İslami bir iktidar oraya uygun olmayacaktır. Şam’ın düşmesinin ardından 2 asli güç oluştu, biri QSD diğeri ise HTŞ. Onların yanı sıra SMO dediğimiz paramiliter gruplar yer alıyor. Türkiye bu gruplar üzerinden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni tasfiye ederek, buraları işgal etmek istiyordu, ama olmadı. Suriye Demokratik Güçleri (QSD) beklemedikleri bir şekilde onlara karşılık verdi. Ama Türkiye vazgeçmiyor. Saldırıları sürdürüyor. 2019’da Serekanî’de yaptığı gibi bir planla Kobanê’yi daha sonra da Özerk Yönetimi işgal etmeyi istiyordu. Ancak ne QSD, eski QSD’dir ne de Trump eski Trump’tır. Suriye’yi federal bir gelecek bekliyor” şeklinde konuştu.
‘TÜRKİYE’NİN KÜRT POLİTİKALARI ÇIKMAZA GİRDİ’
İmralı’da PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşmelere değinen Direhî, olası sürece dair Abdullah Öcalan’ın yıllar önce tespitlerde bulunduğunu ve bu tespitlerin süreç içerisinde bir kez daha doğruluğunun kanıtlandığını vurguladı. Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin Kobanê’nin kurtuluşundan sonra giderek derinleştirildiğini ifade eden Direhî, “Türkiye bir yandan tecridi ağırlaştırıp bir yandan da PKK ile savaşı büyüterek Kürt sorununu savaş politikalarıyla derinleştirdi. Kürt Sorununu halletmeye çalışan Türkiye’nin bu politikası en nihayetinde çıkmaza girdi. Türkiye tüm bu saldırılara karşı Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmeyi başaramadı. Ortadoğu’da Kürtlerin bir güç olarak kabul edilmesi ve değişen havanın Türkiye’ye de tesir edeceğini anladı. Bu yüzden Devlet Bahçeli Ekim’de o çağrıyı yaptı” diye belirtti.
‘ÖCALAN DÜN OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE HAKLI ÇIKTI’
“Halklar Önderi Sayın Abdullah Öcalan, dün olduğu gibi bugün de barış çağrısını yineleyerek Ortadoğu’daki sorunun Türk-Kürt ittifakı ile çözüleceğini ifade etti” diyen Direhî, Abdullah Öcalan’ın bu tespitleri ilk defa yapmadığını ve Türkiye’nin bu soruna samimi yaklaşmaması halinde kendini de bitireceğini söyledi. Mücadele ve kazanımlar sonucu İmralı’da 2 kez görüşme gerçekleştiğini kaydeden Direhî, Abdullah Öcalan’ın son görüşmede Türkiye’nin ayakta kalabilmesi için Kürt sorununu çözmesini temin etmesi gerektiği belirterek, bu söylemlerin Turgut Özal döneminden bu yana sürdüğüne dikkat çekti. Direhî, sözlerini şöyle sürdürdü. “Ancak görüyoruz ki Türkiye’nin çözüm gibi bir derdi yok. Sürecin gidişatıyla oynuyor. Hem Kuzey Kürdistanı’nda Kürtleri kazanımsız bırakmak istiyor hem de Rojava Kürdistanı’nda da kazanımları yok etmek istiyor. Eğer Türkiye, Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın tespitlerini kulak ardı ederse, Sayın Abdullah Öcalan’ın tespitlerine bakarak bir kez daha nasıl haklı çıktığını görürüz.”
‘SÖZLERİ TÜM ORTADOĞU’DA ETKİ YAPAR’
Abdullah Öcalan’ın sözlerinin sadece 4 parça Kürdistan’da değil, Ortadoğu’da da çok büyük etki yaratacağını söyleyen Direhî, “Sayın Abdullah Öcalan’ın söyleyecekleri bizim için çok değerli ve önemlidir ve tesirleri büyüktür. Sayın Abdullah Öcalan’ın dediği gibi konfederal bir sistemin kurulması en doğru olan olacaktır. Bu Ortadoğu’da en kabul görecek sistem olacaktır. Özerk Yönetim’in üzerinde durduğu sistem şuan diğer Ortadoğu devletleri için de en uygun olarak düşünülüyor” ifadelerini kullandı.
Abdullah Öcalan’ın yıllarca tecrit altında tutulmasına karşın Ortadoğu siyaseti için en etkili kişi olduğunu belirten Direhi, şunları söyledi: “Sayın Abdullah Öcalan’ın dediği gibi Kürt sorunu Ortadoğu’nun en birincil sorunlarından biri. Bu sorunun çözülmesi Ortadoğu’daki krizleri de çözecektir. Eğer Sayın Abdullah Öcalan özgür olursa, bu sorunun çözümü için en önemli adımlardan biri olacak. Sayın Abdullah Öcalan, özerk yönetimlerin kurulması, federal yapıya bağlanması daha sonra da konfederal Ortadoğu öngörüyor. Bu sistem Ortadoğu’da huzuru yaratacak en temel sistemdir. Çözüm basit. Ancak devletler buna yanaşmaz ve bu sistemde ısrar ederse Ortadoğu’da çatışmalar giderek derinleşir, bu çatışmalar diğer ülkelere de sıçrar. İran ve Türkiye buna yanaşmazsa ülkelerinin sonu parçalanma olacak gibi. Kürt halkı 4 parçada özerk yönetimlerle, federal yapılar içerisinde özgürce barışçıl bir şekilde yaşamlarını sürdürebilir. Nasıl ki Avrupa ülkeleri bir birleriyle bir ise, Ortadoğu ülkeleri de tüm kimlikleri ve inançlarıyla bir ve bütün olarak yaşayabilir. Yoksa hepsinin sonu parçalanma ve dağılma olacaktır.”
MA / Ceylan Şahinli
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***